TERSİNE DÜNYA

imagesQ83Q0KHW

TERSİNE DÜNYA

HÜSEYİN MÜMTAZ

 

“Han Saray’ı 8 yıl önce ilk ziyaret ettiğimde” diyor Nilgün Cerrahoğlu; “Burada tesadüfen karşılaştığım Tatar kızı rehber Naciye’nin Türkçesine çok şaşmıştım… Stalin döneminde Sibirya gulaglarına ve Orta Asya çöllerine dek sürülen, uçsuz bucaksız bir Rus denizi içinde tespih taneleri gibi oraya buraya savrulan bir halk bu. Büyük sürgünden yarım asır sonra, Sovyetler’in çöküş döneminde Gorbaçov’un izniyle nihayet ‘vatan’larına dönene dek, zulmün her türlüsünü görmüşler, etnik temizliğe, asimilasyona uğramışlar, ama gene de ‘Türkçe’den vazgeçmemişler…”

Koca Türkçü Gaspıralı İsmail, “Dilde, Fikirde, İşde Birlik” dememiş miydi?

Cerrahoğlu devam ediyor; “Kırım’a ilk ayak bastığım günden beri merak ettiğim sorunun -yani ‘nasıl erimediler?’ sorusunun- yanıtını; Simferopol Tatar Üniversitesi Rektörü Fevzi Yakubov, üniversitedeki etkileyici sohbetimizde şöyle anlattı:

‘Kendime bütün hayat boyu sordum’ dedi Fevzi Bey; ‘Biz hangi güçle ayakta kalabildik? Sürgüne gittiğimiz 1944 yılında 7 yaşındaydım. Özbekistan’ın sıcak çölleri, vagonların pisliği ve açlık, hep aklımda. Bize sıradan insanlar yardım etti. Yardım edenlerin de urbaları yoktu. Ama son lokmalarını bizimle paylaştılar. Üniversitemizdeki bu ‘dostluk anıtı’, bizden işte yardımlarını esirgemeyen Özbek ve Ukrayna halklarına Kırım Tatarlarına uzattıkları el için teşekkürün temsilidir.’

Kırım’ı ele geçirir geçirmez bu topraklardan sürdüğü Müslümanların yerine; Rusları, Bulgarları, Ermenileri ve Rumları yerleştiren Büyük Katerina’nın yaptığı ilk ‘etnik temizliğin’ ardından geçen yüzyılda da Sovyet sürgünü yiyen Kırım Tatarları; son 30 yılın dönüş serüveninde de Ukrayna halkından oldukça destek görmüşler… Şimdi bir kez daha Kırım’ın Rus boyunduruğuna savrulmasıyla, bu göreceli huzur yeniden mazi olacak. Rusya’nın, Kırım’a ‘fiili geri dönüşü’ ile birlikte, Kırım Tatarlarının en feci anıları, yaşadıkları travmalar; geleceğe ilişkin belirsizliklerle beraber depreşecek!”

Bu kısa, acı ve gözyaşı dolu Kırım tarihinin ardından Cerrahoğlu’nun çok önemli son tahlilini de paylaşmalıyım;

“Ukrayna krizinin nasıl sonuçlanacağı henüz belli değil. Ama Kırım’ın kaderi malum. Büyük devletlerin hiçbiri belli ki ‘Kırım’ için Rusya ile çatışmayı göze almayacak.

Obama’nın liderliği zayıf.  Avrupa bölünmüş, siyasi pigme konumunda. Enerjide Rusya’ya bağımlı.

Suriye’den Ukrayna’ya uzanan Batı-Doğu hattı boyunca muazzam bir güç boşluğu var.  Boşluğu Putin dolduruyor. Kartlar ondan yana.

Kırım Tatarlarının elinden bu durumda kim tutacak?”

Canhıraş “Kırım Tatarlarının elinden kim tutacak?” sorusunu 16/9 ekran boyutunda çerçeveletip tam karşınızdaki duvara asın, sonra da şu haberlere geçin..

“Ukrayna’da faaliyet gösteren Askeri Araştırmalar Merkezi uzmanı Dmitriy Timçuk, Akdeniz’de bulunan ABD’nin 6’ncı Filosu’na bağlı savaş gemilerinin Karadeniz’e doğru yola çıktığını duyurdu. DHA’nın haberine göre, iki Rus savaş gemisi de Karadeniz’ e giriş yapmak üzere az önce Çanakkale Boğazı’ndan geçti.

ABD savaş gemisi filosunun hareket planıyla ilgili bilgi veren Timçuk, ‘Şu anda ABD’nin Akdeniz’deki 6’ncı Filosu’na bağlı destroyer savaş gemisi Türkiye boğazlarına doğru ilerliyor. Bu savaş gemisinin 7 Mart günü Karadeniz sularına girmesi bekleniyor’ dedi.

Timçuk ayrıca 27 Şubat tarihinde Akdeniz’e giriş yapan ve ABD donanmasının vurucu güçlerinden biri olan uçak gemisi USS George H.W. Bush’un da rota değiştirerek, Doğu Akdeniz suları yerine Ege’ye girdiğini söyledi.

DHA’nın haberine göre; Rusya da Suriye’deki iç savaş nedeniyle Akdeniz’de görevlendirdiği 150 borda numaralı ‘Saratov’ ile 156 borda numaralı ‘Yamal’ isimli iki savaş gemisini Kırım krizinin ardından Karadeniz’e çağırdı. Savaş gemileri saat 16.00’da Ege Denizi’nden Çanakkale Boğazı’na giriş yaptı”.

Başka bir haber;

“Çanakkale Boğazı bu sabah ise savaşın eşiğindeki iki ülkeden Ukrayna’nın bir savaş gemisine ev sahipliği yaptı. Saat 07.00’de Ege Denizi’nden Çanakkale Boğazı’na giriş yapan Ukrayna donanmasının amiral gemisi Hetman Sahaydachny fırkateyni saat 08.00’da Çanakkale önlerine ulaştı. Savaş gemisinin boğaz geçişini tamamladıktan sonra Karadeniz’e gitmek üzere Marmara Denizi’ne açılacağı öğrenildi. Geçtiğimiz günlerde basında yer alan haberlere göre, Aden Körfezi’ndeki devriye görevi sırasında Karadeniz’e dönme emrini dinlemeyen fırkateyn mürettebatının taraf değiştirdiği ve fırkateynin Rus bayrağı çektiği iddia edilmişti. O gemi Çanakkale Boğazı’ndan Ukrayna Deniz Kuvvetleri’ne ait bayrakla geçiş yaptı”.

Yâni Karadeniz kaynıyor, Karadeniz alev alev.. “Kıyısı olan ülkeler”den sıcak çatışmaya girmesi an meselesi olan ülkeler, Rusya ve Ukrayna uzaklardaki gemilerini Karadeniz’e topluyor.

Karadeniz’in bir başka ülkesi; Karadeniz’de en uzun kıyıya sahip ülkesi, Karadeniz’e girişin musluğu/kapısı Boğazlar’ı elinde tutan ülkesi Türkiye ne yapıyor?

“Gölcük’te Donanma Komutanı Koramiral Veysel Kösele’nin de katılımıyla gerçekleştirilen basın toplantısında, ‘Barbaros Türk Deniz Görev Grubu’ ile yapılacak bu 102 günlük seyir sırasındaki ziyaret ve tatbikatlarla ilgili bilgi verildi.

Dünya denizlerinde sancak göstererek Türk dış politikasını desteklemek, Afrika ülkeleri ile tesis edilen ilişkilerin geliştirilmesine ve yeni ilişkilerin tesis edilmesine katkı sağlamak maksadıyla, Tuğamiral Ali Murat Dede komutasında oluşturulan Barbaros Türk Deniz Görev Grubu’nda Milgem Projesi ürünü Milli Gemi TCG Heybeliada Korveti (F-511), TCG Gediz (F-495), TCG Oruçreis (F-245) ve TCG Yb. Kudret Güngör (A-595) lojistik gemisi görev aldı. Halen Gölcük’de Donanma Komutanlığı’na ait Poyraz Rıhtımı’nda bulunan gemilerde hazırlıklar sürerken, gemilerin 17 Mart’ta Gölcük’ten uğurlanacağı, 18 Mart’ta da Çanakkale Boğazı’ndan tören geçişiyle bu 102 gün sürecek seyre başlayacağı bildirildi.

Barbaros Türk Deniz Görev Grubu, bu 102 günlük seyri sırasında Afrika kıtasının batısından başlayarak, tüm Kıta’yı içine alacak şekilde toplam 29 Afrika ülkesine yönelik eğitim ve liman ziyaretleri icra edecek.

Basın toplantısında bilgi veren Barbaros Türk Deniz Görev Grubu Komutanı Tuğamiral Ali Murat Dede, Türk Deniz Kuvvetleri tarihinde 1866 yılından sonra ilk kez Ümit Burnu’nun geçileceğini söyledi. Bu aktivasyon kapsamında icra edilecek deniz harekâtı ile tanıtım, insani yardım ve deniz haydutluğu ile mücadele faaliyetlerinde de bulunulacağını kaydeden Tuğamiral Dede şunları söyledi:

‘Barbaros Türk Deniz görev grubu Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk olarak Güney Afrika yoluyla Ümit Burnu’nu dolaşacak. Batıdan Doğuya kadar yani Cebeli Tarık’tan hareketle Süveyş kanalından tekrar Akdeniz’e hareket etmek suretiyle bütün Afrikayı 15 bin deniz mili katetmiş olacağız. Bu ilk olarak hem bize çok büyük sorumluluk yüklemekte. Görevimizin amacı Bahriyeli’nin bir görevi de sancak varlık göstermektir. Gittiğimiz limanlarda ülkemizi temsil etmek, dünyanın değişik bölgelerinde Türk Bahriyesi’nin gücünü sergilemek, görünürlüğünü artırmaktır. Bahriyenin bir özelliği de diplomatik misyonudur. Her gittiğimiz yere ülke topraklarını götürmekteyiz. Daha önce hiç gidilmemiş yaklaşık 21 ülkeyi ziyaret ederek, bu ülkelerde ilk defa Türkiye Cumhuriyeti’nin bayrağını, sancağını götürmüş olacağız’.”

Amerika, Rusya, Ukrayna Karadeniz’e üşüşüyor, Türk Bahriyesi, hem de Barbaros’un adı ile Afrika’da sancak gösteriyor..

“Bu aktivasyon kapsamında icra edilecek deniz harekâtı ile tanıtım, insani yardım ve deniz haydutluğu ile mücadele faaliyetlerinde” bulunuyor..

Ekranda her akşam boy gösteren o allame tarihçilerden herhangi biri bana Barbaros’un herhangi bir tarihte herhangi bir ülkeye “tanıtım ve insanî, yardım” maksadıyla gittiğini gösterebilir mi?

Anîden depreşen bu Afrika sevdası, AB’nin saman altından su yürüten bir başka talebiyle çakışıyor mu dersiniz?

“Avrupa Birliği’nin Orta Afrika Cumhuriyeti’nde güvenliği sağlamak için göndermeyi planladığı 500 kişilik askeri gücün oluşturulması için Brüksel’de konferans düzenlendi. Konferansa katılan ülkeler arasında Türkiye de yer aldı.

Avrupa Birliği’nin Orta Afrika Cumhuriyeti’ne göndermeyi planladığı askeri birliğin komutanı, oluşturulacak küçük birliğin birinci amacının başkent Bangui’de güvenli bir bölge oluşturmak olacağını söyledi.

Fransız Tümgeneral Philippe Ponties, 500 kişilik birliğin faaliyete geçtikten sonra altı ay süreyle güvenliği sağlamak için görev yapacağını, bu sebeple ‘hızlı bir şekilde gözle görülür sonuçlar elde etmesi gerektiğini’ söyledi.

Ponties, ‘Hedefimiz, operasyon bölgemizde insanların kendini güvende hissedebileceği bir çeşit güvenli bölge oluşturmak’ dedi.

Nüfusun büyük bölümünün Hıristiyan olduğu ülkede ağırlıklı olarak Müslüman Seleka isyancılarından oluşan bir grubun geçtiğimiz yıl Mart ayında yönetimi ele geçirmesinin ardından patlak veren çatışmalar sebebiyle neredeyse bir milyon kişi, yani ülke nüfusunun dörtte biri yerinden oldu.

AB güvenlik biriminin görevlerinden biri de, çatışmalardan kaçan 100 bin kişinin sığındığı ve zor şartlar altında yaşadığı Bangui havalimanında güvenliği sağlamak olacak.

Fransa, Aralık ayında Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki 5 bin kişilik Afrika Birliği barış gücüne ek olarak ülkeye bin 600 asker göndermişti.

Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın Avrupa’dan daha çok destek istemesi üzerine AB bir an önce bir araya geldi. Yeni birlikte Fransız askerlerin de yer alması söz konusu olabilecek.

AB yetkilileri, Avrupalı askerlerin önümüzdeki aydan itibaren Bangui’ye varmasını amaçlıyor.

26 milyon Euro’ya mal olması beklenen AB operasyonunun maliyetini kimin üstleneceği ise henüz belli değil.

Perşembe günü Brüksel’de düzenlenen konferansta altı AB ülkesinin ‘kayda değer miktarda’ asker veya polis göndermeyi teklif ettiği bildirildi. Reuters’a konuşan bir diplomasi kaynağı, Estonya ve AB üyesi olmayan Gürcistan’ın asker göndermeye hazır olduğunu bildirdiğini belirtti.

Kalan boşluğu doldurmak için Şubat sonunda bir konferans daha düzenlenecek.

Reuters’a konuşan kaynak, Perşembe günkü konferansa AB ülkelerinin yanı sıra Kanada, Gürcistan, Norveç, Sırbistan, Türkiye ve ABD’nin de katıldığını söyledi ve katılan ülkelerin bazılarının asker yerine ekipman ya da lojistik destek göndermek istediğini belirtti”.

Amerika Afganistan’dan çekiliyor, Irak’tan çekildi, Suriye’ye hiç bulaşmıyor.

AB’ye ne oluyor? Hadi Afrika, Fransa’nın “eski” sömürgesi de AB’nin ilgisi ne?

Yoksa AB “etki ve ilgi alanı”na bir çeşit sömürülecek ülkeler topluluğu olarak mı bakıyor?

Ne işi var Avrupa Birliği’nin Afrika ile? Acaba Türkiye’yi almadan, Afrika’dan bazı ülkeleri üye yapıp da “Avrupa-Afrika Birliği” haline mi gelecekler?

Türkiye’nin güneydoğusunda “özerklik inşa edilirken”, güneyinde yeni devletler kurulurken, Kıbrıs elden giderken..

Karadeniz çatır çatır yanarken Afrika’da işimiz ne?

Cerrahoğlu ne diyordu;

“Obama’nın liderliği zayıf.  Avrupa bölünmüş, siyasi pigme konumunda. Enerjide Rusya’ya bağımlı. Suriye’den Ukrayna’ya uzanan Batı-Doğu hattı boyunca muazzam bir güç boşluğu var.  Boşluğu Putin dolduruyor”.

Amerika ve AB, kor kıvılcımlardan ellerinin yanmasını mı istemiyorlar?

Eldiven mi arıyorlar, maşa mı?

Neyin karşılığında? 4 Mart 2014

 

57’İNCİ ALAY HER YERDE

HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ

 

 

 

 

 

 

TERSİNE DÜNYA - kirim tatar

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir