KILIÇDAROĞLU’DA ADİ KOMANDİT ŞİRKETİ KURUYOR

Tayyip Erdoğan ve Fethullah Gülen “İslam’ın siyasal sistem dışına itilmiş olması halinin yalnızca Türkiye’de değil,İslam ülkelerinde de toplumsal istikrarı sağlamadığı, ülke dinamiklerini tükettiği ve Batı’ya dayanılmak zorunda kalındığı iddiası”nı satın aldılar.

ABD/CIA ve İsrail/MOSSAD’dan aldıkları destekle Emniyet ve İstihbarat’ta örgütlenmenin ardından yargıyı,bürokrasi,yerel idareleri, TSK’yı, medya,üniversiteler, siyasi partileri denetime aldılar.
Kamu gücü ve yetkilerini kullanan özerk kurumlarla halkın iradesini ekonomik işleyişten uzaklaştırıp ekonomik,siyasal ve toplumsal tüm sistemini kontrol ettikleri totaliter bir kanun ve şirket devleti kurdular; yeni Türkiye dediler!
Yeni Türkiye’nin diyetini de içlerine giren CIA ve MOSSAD istihbarat örgütlerinin yönetiminde ABD ve İsrail’e, Orta Doğu’daki çıkarlarına güvenlikli bir bölge oluşturmakla ödüyorlar.
*
Bir süre sonra ABD ve İsrail yeni Türkiye’de ve bir çok İslam ülkesinde desteklediği İslamcıların -işte,Mısır’da İslamcı ideoloji ile şeriatın tesis edileceği bir sırada,
Demokrasinin çökertildiğini:İslamcılıkla ülke ekonomilerinin rekabetçi baskılara dayanabilecek bir ekonomi varlığı içinde tutmanın mümkün olmayacağını: İslamcılıktan Cihad örgütlerinin beslendiğini: Bu yüzden İsrail’in güvenliğinin beklemede kaldığı: Suriye’deki iç savaşta İslamcı terör örgütlerinin ortadan kaldırılmaması halinde Ortadoğu’nun parçalanacağını öngördüler.

*
Mısır’da İslamcı iktidar devrildi -sıra, yeni Türkiye paralel devletinde  önce,İslamcı cemaatin devletten tasfiyesine -sonra,Tayyip Erdoğan ve şürekasının tasfiye edilmesine geldiğinde,
İstihbarat örgütlerinin yönlendirdiği ve dayattığı AKP ve cemaatin paralel devletinde Erdoğan-Gülen güçleri arasına  nifak sokuldu.
Şimdilerde yeniTürkiye -Mısır’ın sosyo-politik yapısı gibi “tarikatlar,cemaatler ve dini kurumların toplumsal hayatın ve kültürün bir bölümünde diledikleri dini ritüellerde bulunabilmeleri ,fakat devletin bu toplumu küresel siyasi ve ekonomik kriterler dengesinde tutması bileşkesinde” oluşturulma yolunda çalışılıyor.

*
Bu noktada -esasen, Cumhuriyet’in siyaset,hukuk,ekonomi ve toplumla ilgili demokratik ve laik siyasi düzeninin,barış ilkesi temelinde güvenlik ve istikrar üreten bir ülke olmak inanç ve kararlılığını sürdüren bir siyasi geleneği temsil etmesi gereken CHP;
Yeni Türkiye’de ABD/CIA ve İsrail/MOSSAD’dan  satın alınan destekle AKP iktidarı ve cemaatin Emniyet ve İstihbarat’ta örgütlenmesinin ardından yeni CHP’ye dönüştürülmüş,
Bütün varlığı ile AKP’nin oluşturduğu merkezin diğer kutbu haline gelmek misyonuyla, sabahtan-akşama bölüşüm tartışması,kişi hak ve özgürlüklerin savunuculuğu, hiçbir radikal karşı duruş sergilemeden “Rüşvet ve Yolsuzluk” söylemini tekrarlayıp-duruyor.

*
Ya da kocaman bir manifestoda, ” ‘Lider sultasına son verelim’ diye, açıkça söylüyoruz. Gelin, ‘Siyasal Partiler Yasası’nı değiştirelim. Liderler masanın başına oturup vekil isimlerini alt alta yazıp vatandaşın önüne koyuyorlar. Sonra da ‘Bunlara oy vereceksiniz’ diyorlar. Demokrasi bu değil! Alenen söylüyoruz: Milletin vekillerini, milletin kendisi seçsin. Demokrasi, barış ve huzur mu istiyorsunuz? Gelin, bu uygulamayı değiştirelim, milletin iradesine saygı duyalım” diyor.


*
Bu ifadeler kulağa çok hoş geliyor,Türkiye’nin yaşadığı sosyo-ekonomik değişmelerle partilerde lider oligarşisi mi zayıflıyor?
Yoksa bir dizi gelişme lider oligarşisinin gücünü aldığı kaynakları mı aşındırıyor?
Eh,işte sivil toplum örgütleri güçlenmekte, partiler üzerindeki etkileri artarken bu yolla liderlerin gücü mü sınırlanıyor?
Ya da, Türkiye hızla kentleşir buna paralel olarak yerel yönetimler güçlenirken yerel örgütlerin ulusal parti liderliği üzerindeki gücü mü artıyor?
Ne ki,bu ya da başka sorular lider oligarşisine  vız geliyor -mesela, yeni CHP manifestosundaki vaadine rağmen aday belirleme yöntemleriyle liderlik oligarşisini daha daha güçlendiriyor.
*
30 Mart Yerel Seçimleri için yeniCHP Belediye Başkanı ve Belediye Meclis Üyeliği  aday adaylığı mücadelesini, diğer partilerden çok önce Haziran-Eylül 2014 periyodunda başlatmıştır.
Partililer o tarihlerde aday adayı başvurularını yapmış, adaylık ödentilerini ödemiş, yeniCHP kasasına -neredeyse, hazineden alınan desteğe yakın 8 milyar lira katkıda bulunmuştur.
16.Kurultay’da alınan ve Tüzüğe işlenen bir madde ile parti teşkilatlarında yükselmenin temel koşulu parti içi eğitim mecburiyetine bağlanmış,
Türkiye’nin bütün il ve ilçelerindeki aday adayları yalapşap bir eğitim ardından birbirlerini alt etmek ve aday sıralamasında bir  üst sırayı kapmak için sıcak-soğuk, dere-tepe demeden amansız bir yarışa girmiştir.

*
Önce,fısıltılı bir “yeni yüz-yeni CHP” şifresiyle  önseçim ya da hakim nezaretinde temayül yoklaması yapılmadan, sözde anketler ya da kamuoyu yoklamaları merkez yoklamasında değerlendirilmiş, pek çok yerde partili olmayan ithal Belediye Başkan adayları Genel Merkezce belirlenmiş, neden olunan emek hırsızlığıyla partililerde oluşan kırgınlıklara hiiiç aldırılmamıştır.

 
*
Belediye Meclis Üyeleri adaylarının belirlenmesinde de -önce, yeni CHP’nin seçim kazanması zor görülen il ve ilçelerde adaylar, tek sayılar ve çift sayılara ayrılmış;
Tek sayılara o il ya da ilçede sonucu yalnızca Genel Merkezce bilinen temayül belirleme anketi ya da kamuoyu yoklaması sonucunda sıralanan-doğrusu,anahtar listelerle belirlenen adaylar,
Çift sayılara Belediye Başkan adayının “yeni yüz-yeniCHP” şifresi gereği belirlediği adaylar yerleştirilirken, Haziran- Eylül ayları arasında aday adayı  başvurusu yapmış hiç kimse listelere girememiş, emekler ve paralar zayi olmuştur.
Sonra,yeni CHP seçim kazanacağını umduğu il ve ilçelerde nihai listelerin seçim kurullarına verilmesinden 3 gün önce aday adaylarının belirlenmesinde “Merkez Yoklaması” yapacağını duyurmuş -bu suretle,
İthal Belediye Başkan adaylarının, aldıkları şifre doğrultusunda seçim yasaları ve parti tüzüğüne aldırmadan parti üyeliği,adaylık başvurusu,parti eğitimi olmayan kişileri Belediye Meclis Üyesi adayı  yapmalarının önü açılmıştır.

*
Şimdi, insanların nasıl oluyor da AKP iktidarı ve yeni CHP’den demokrasi bekleme aymazlığına saplandıklarının sorgulanması gerekiyor.
İnsanlar ‘siyasi partiler var, seçimler yapılıyor’ diye Türkiye’de demokrasi olduğunu sanıyor -oysa tam tersi doğrudur,seçimler demokrasinin gerçekleşmesinin değil, engellenmesinin araçları görevini yapıyor.
Bu sayede siyasi partilerde oligarşik yapılar ayakta kalıyor, sömürü, yağma ve talanın sürüp gitmesi olanaklı hale geliyor -en fenası, yeniCHP hükümete değil -çünkü, o artık çöküyor, bu rejime meşruiyet kazandırıyor.
AKP bir şirkettir denirken, yeniCHP oligarşisi de belediyeler pastasından bir lokma kapmak için hızla şirketleşiyor, elini AKP ustasından öğrendiği üzere halkın cebine sokuyor.
İnsan,hak,hukuk,emek iplemiyor…
Bu durum Türk’ün makus talihidir.
 
25.2.2014

Tayyip Erdoğan ve Fethullah Gülen "İslam'ın siyasal sistem dışına itilmiş olması halinin yalnızca Türkiye'de değil,İslam ülkelerinde de toplumsal istikrarı sağlamadığı, ülke dinamiklerini tükettiği ve Batı'ya dayanılmak zorunda kalındığı iddiası"nı satın aldılar. - kilicdaroglu partisinin grup toplantisinda konustu 111777 5

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir