Güney Kafkasya’nın 20 yıldır çözüm bekleyen en önemli sorunu olarak Ermeniler tarafından işgal edilen Dağlık Karabağ sorunu gösteriliyor. Türk kamuoyunda da bu sorun sıkça gündeme taşınıyor. Avrasya Ekonomik İlişkiler Derneği’nin Azerbaycan’ın işgal altındaki toprakları ile ilgili çalışmalarının içinde bulunduğumuz 2014 yılında da çeşitli etkinliklerle sıcak tutacağı Ekoavrasya Başkanı Hikmet Eren tarafından daha önce açıklanmıştı.
Hikmet Eren, konu ile ilgili görüşlerini yansıtan bir yazıyı bize de gönderdi. Bugünkü yazımızı Hikmet Deren’in Dağlık Karabağ ile ilgili yazısından alıntılara ayırdık. Eren de yazısında ““Ermenistan tarafından 1992-1993 yıllarında işgal edilen Azerbaycan toprakları konusu ile Dağlık Karabağ yaklaşık 20 yıldır Güney Kafkasya’nın çözüm bekleyen önemli sorunlarından birisi olarak durmaktadır“ diyor. Özellikle de Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinin başladığı 1980’li yılların sonlarına doğru Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye’den toprak talebinde bulunduğuna da dikkat çekiyor.
“ERİVAN YÖNETİMİ SUÇLUDUR”
Geçenlerde konu ile ilgili bir yazı yazmış ve Dağlık Karabağ sorununun çözümünün Rusya, Amerika ve AB’nin elinde olduğuna değinmiştik. Ermeniler’in de adı geçen ülkelerden destek aldığını, kamuoyu oluşturduğunu vurgulamıştık. SSCB’nin yıkılışını takip eden süreçte Ermeniler, Karabağ bölgesinin dağlık kısmına yönelik taleplerini açıktan dillendirmeye başladıklarını belirten Hikmet Eren “1988 yılına gelindiğinde ise tek taraflı olarak gerçekleştirdikleri referandumla bağımsızlık kararı almış, hemen sonrasında da önce Dağlık Karabağ bölgesindeki Türkleri göçe zorlamışlar ardından da Sovyet destekli Ermeni işgalleri başlamıştır’’ diyor. Bu işgaller neticesinde Dağlık Karabağ ile DKÖB’yi çevreleyen yedi Azerbaycan şehrini işgal edildiği belirten Eren, bu işgaller sonrasında 5 Mayıs 1994’te Bişkek’te bir araya getirilen taraflar arasında ateşkes antlaşması imzalandığını belirtiyor.
Avrasya Ekonomik İlişkiler Derneği Başkanı Eren, 20 yıldır devam eden işgal sürecinde taraflar arasında gerginliğin artarak devam ettiğini de belirtip” Tarafların uzlaşma noktasında bir arpa boyu dahi yol alamadıkları görülüyor. Bunun da en önemli nedeni Erivan yönetiminin taviz vermeyen tavrı rol oynamaktadır” diyor.
“HUKUK AZERBAYCAN’DAN YANA”
Uluslar arası örgütler tarafları uzlaşma noktasına getirebiliyorlar mı? Bu soruya “evet “demek mümkün değil. Çünkü uluslar arası örgütleri yönlendiren ülkelerin bölgede çıkarları bulunuyor. Ermenistan atlama tahtası olarak görülüyor. Tarafların uzlaşma noktasına gelmememsinin en önemli nedenlerinden birisi de bizce budur.. Eren de bunu şu şekilde değerlendiriyor:
“Gerek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin konuyla ilgili almış olduğu kararları uygulamadaki başarısızlığı gerekse BM Güvenlik Konseyi’nin sorunun barışçıl yönlerden çözümü için yetki verdiği ve eş başkanlıkları Rusya, ABD ve Fransa’dan oluşan AGİT(AGİK) Minsk Grubu’nun başarısızlığı dikkat çekicidir. Taraflar 2008-2012 yılları arasında devlet başkanları nezdinde 14 defa bir araya gelmiş olmasına rağmen görüşmelerde herhangi bir ilerleme kaydedilememiştir.Her iki tarafın kamuoyları taviz verme konusunda hassasiyete sahip konumdalar. Azerbaycan toplumu bölgenin hukuki ve tarihi olarak kendisine ait olduğunu öne sürmektedir. Buna karşılık, Ermenistan toplumu şu anda toprakları -işgal yolu ile de olsa- kendi elinde bulundurmanın avantajını kullanmakta ve “Büyük Ermenistan’ın” bir parçası olarak gördüğü Karabağ bölgesini bırakmak istememektedir. Ermenistan bölge devletlerinden Rusya’nın askeri dahil açık desteğine sahipti ve İran tarafından da desteklenmekteydi. Azerbaycan ise, Rusya kadar güçlü olmasa da, Türkiye’nin tam açık askeri destek hariç diğer tüm alanlarda desteğini almaktaydı. Diğer önemli bir etken de, Azerbaycan’ın doğal zenginliklere, Ermenistan’ın ise Batı devletlerinde güçlü lobiye sahip olmasıydı. Hukuk Azerbaycan’dan, Batı kamuoyları Ermenistan’dan yana tavır takınmıştır”
Şimdi konunun en can alıcı noktasına gelelim. Sorunun birçok boyutu (küresel güç mücadelesi, etnik çatışma, dinsel çatışma vb.) bulunmasına rağmen, Hikmet Eren’e göre aslında sorunun en önemli özelliği bir yayılmacılık sorunu olmasıdır. “Fakat sorunun çözümü yayılmacılığa rıza gösterilmesine dayanamayacağı gibi, karşı yayılmacılık hareketleri ya da yayılmacılığa etnik temizlik hareketleri ile de karşılık verilmesi doğru bulunmamaktadır” diyen Eren, sorunun kalıcı çözüme kavuşturulması için, Ermenistan’ın yayılmacılık çabalarının önlenmesi ve Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün hiçbir ön şart ileri sürülmeksizin sağlanması gerekmediğine inanıyor.
Biz, Ekoavrasya’nın çalışmalarını takdirle karşılıyoruz. Azerbaycan’ın işgal altındaki Dağlık Karabağ sorununa yaklaşımlarını da alkışlıyoruz. Bu ekibin, çok daha yararlı çalışmalara imza atıp, konuyu sürekli sıcak tutarak gündeme taşımasının da günün birinde meyvelerini vereceğine inanıyoruz.
e.mail: [email protected]
Bir yanıt yazın