Yaklaşık beş altı yıldır, bazı kalemler ve aydınlar, faşizmden söz edegeldiler.
Faşizme işaret eden bazı olguları “gerçek faşizm” gibi algıladılar.
Faşizmi uygulayacak bir yönetimin, elinde bulundurması gerekli kuvveti tam olarak ifade etmediler.
Oysa biliyoruz ki, faşizm, yönetme gücünün bir tek elde veya zümrede toplanmasıdır.
Bunun için de, yasama, yürütme ve denetlemenin bir merkezde toplanması gerekiyordu.
Buna karşın, yargının, büyük ölçüde, Cemaatin elinde olduğunu biliyorduk.
17 Aralık’tan sonra, bu husus, daha da bir ortaya çıktı.
Paralel Güç de olsa, Cemaat vasıtasıyla, yargı bir başka kuvvetin elindeydi.
Her ne kadar, ordunun yurtsever komutanlarını ve parti başkanlarını, tutsak etmiş olsalar da, yargı bir başka kuvvete bağlıydı.
17 Aralıktan sonra, yarım yamalak işleyen faşizm, gerçek faşizme doğru yol almaya başladı.
Ülkede var olan tüm kuvvetler, bir tek kişinin elinde toplanmaya başladı.
HSYK’nın bir bakanlığa bağlanması, yargının tamamen bir tek elde olması demektir.
MİT, Emniyet ve Yargının, tamamen ele geçirilmesi, gerçek faşizm için, gene de yeterli değildir.
Tüm silahlı güçlerin yetkisinin bir merkezde toplanması gerekir.
Yani Emniyet, ORDU, medya, yargı ve istihbarat örgütlerinin operasyonel gücünün, bir noktada toplanmasıdır, faşizm.
Bu durumda, iktidar, istihbarı operasyon güçleri vasıtasıyla, istediği kişi veya muhalif gurubu, silahlı bir şekilde, ortadan kaldırabilir. Medyası vasıtasıyla da, bu cinayeti haklı gösterebilir.
Eğer yargı gerekliyse, nasıl ve nerede yargılanacağına da, iktidar karar verir.
Yani gerçek faşizmde, iktidar, bir kişi veya muhalefeti ortadan kaldırmaya karar vermişse, o kişi istihbarı kuvvet tarafından ortadan kaldırılır veya enterne edilir, demektir.
Uzatmayalım.
İktidarın, kendine karşı olan muhalefeti, elindeki tüm araçları kullanarak imha etme düzenidir, faşizm.
İktidarın “gerçek faşizme” gidişte, temel bazı sorunları var.
Her ne kadar, ordunun komuta kademesini, yandaş komutanlardan oluştursa da, ORDU, son tahlilde, halkın ordusudur.
Henüz ABD de olduğu gibi, tamamen profesyonel orduya dönüşmemiştir. Mehmetçik karakterini, hala bazı yerlerde, muhafaza etmektedir.
İkinci ve temel diğer sorunsa; uluslararası sermaye taşeronluk yapan içerdeki işbirlikçi sermayedir.
Holding medyasının, şimdilerde faşizme destek verdiğine bakmayın, milli sermaye ile çatıştığı noktalarda, yan çizme durumları olacaktır.
Bunların ötesinde, bunlardan da daha önemlisi; içten içe işleyen halk muhalefetidir.
Zaten faşizm derinleştikçe, gizli ve açık muhalefet de güçlenir.
Bunlar birbirlerini destekleyen unsurlardır.
Faşizm en güçlü hale geldiğinde, gerçek muhalefet de, en güçlü haldedir.
Ama yer altı, ama yer üstü.
Demokrasi oyununun bittiği yere geldik.
Faşizmle mücadele ediyormuş gibi yapıp, faşizme destek verenlerin de bir karara varması gereken yerdeyiz.
Demokrasi oyunu bitti.
Bir yanıt yazın