Kuzeyimizde Ukrayna yanıyor, güneyimizde Suriye! Her iki ülkede de batının kurguladığı oyun etrafı kana boğuyor. Akdeniz’deki nefes borumuz Kıbrıs, masa başında peşkeş çekildi. Sadece malumun ilamı kaldı! Doğumuzda Ermenistan, 2015’de sınır kapılarının açılması gündemde, Türkiye toprakları içindeki tüm Ermeni vakıfları sahiplerine bir bir iade edilirken aynı anda Türkiye’den ‘soykırım’ Tazminatı konusu masaya konuyor… Gelişmeler bu yönde!… Batımız Ege! Adalarımız çoktan el değiştirdi… Türk adası mı kaldı Ege’de?!
Eşkıya, vatan topraklarının bir kısmında bir ay sonra ‘özerklik‘ ilan edeceğini haykırıyor. Güneydoğuda halk nefes alamaz halde! PKK ile aynı yolda yürümeyenlerin önüne iki seçenek konuluyor: Bir: Usul usul toprağını terkedersin! İki: ‘Ben aslında Kürdüm’ dersin! Bu uygulamanın tarihi çok eski… Kısa adı: ‘Türksüzleştirme projeleri’! Batı Trakya’da da Türk adı kaldırılıp ‘Müslüman azınlık’ yapılmamış mıydı! Kerkük’de, Erbil’de Türkmenler ‘Biz aslında Kürdüz’ diyerek can savaşı vermedi mi?! Kosova’da 10 yıl önce ‘Türk’ olanlar, aniden nüfus memurlarına ‘Arnavut’ olduklarını söylemedi mi?! Makedonya’da Türkler eğitim ve sağlık hizmetlerinden yararlanabilmek için ‘Makedonuz ‘ demedi mi? İşte şimdi Birleşmiş Milletler, NATO, AB ve ABD kumpasındaki Türkiye’de güneydoğuda aynı oyun sahnede!
Seçim goygoyu arasında pişirilen DURUM bu! Havada uçuşan ayakkabı kutuları arasından son zamanda kafamıza geçirilen yasalara bakmak durumu anlamak için yeterli:
* Şubat ortasında Mecliste kabul edilen yasa, iktidarın generallerine ömür boyu iş garantisi verdi. İktidarın generali olmayana yol görünecek… Başbakanın ‘generalleri’ NATO’dan başkasını dinlemeyecek. Türk Silahlı Kuvvetleri, milletin değil Padişahın kapı kullarına dönüştürülecek.
* Yeni MİT yasası ile Başbakan’ın MİT’i, istediğini yapmakta özgür olacak. Terör örgütüyle görüşmesine kimse ses edemeyecek, şimdiye kadar gizli saklı yapılan müzakereleri artık dünyanın her yerinde her çeşit terörist örgütle yürütebilecek, kocaman bir kulak olup istediğini dinleyecek, kimse onları şikâyet edemeyecek, ‘görev gereği yaptım’ dediklerinde haklarında soruşturma yürütülemeyecek!
* Yeni internet yasası ile, tümüyle susturulmuş medyaya sanal alem de refakat edecek… İnatçı haberciler susturulacak, bertaraf edilecek. İstenmeyen belge bilgi yayınlayanlar sayfaları siteleri blogları kapanacak, tekdir ile uslanmayan kötekle, zindanla terbiye edilecek. Kim ne zaman hangi konuyla ilgileniyor bilinecek, kişinin ilgilendiği konu tarihçesi yargılanmasına temel alınabilecek!
* Özelleştirmeler son hızla sürecek… Meralar AVM, milli parklar HES olacak. Nehirler kurutulacak, ormanlar 2B ile satılacak, tarlalar TOKİ’lerle doldurulacak ve bunlara itiraz edenler, yeni Mera yasası ile artık itirazlarını dayayacak bir YASA bulamayacak!
* Torba yasalarla, ne sendika kaldı ortada ne sendikacı, ne de ‘işçi’! Sendikacı sararacak ve eritilecek, işçinin hakkını savunmak değil onu kendi eliyle celladına teslim edecek! Doktor hastasına bakamayacak, yolda ölen görse doktor dokunamayacak, hastahanede profesörler hastadan uzak duracak! Eğitimi küresel şirketler ve Fulbright hocaları yapacak, öğrencinin hayali ‘Türksüz Dünya düşü gören filozof’ Erasmus’un adını taşıyan ‘gezi’ programıyla kapağı dışarı atmak olacak! Her mezun, küresel şirketlerin sertifikalarından medet umacak. Ama yine de iş bulamayacak!
Bize dayatılanlar bu kadarla kalmıyor… Batılı uzmanların kılavuzluğunda yapılan ithalat anlaşmalarından biri geçen gün bir soru önergesiyle Milli Savunma Bakanlığına yöneltildi: Soru önergesinde, Türkiye’nin Roket sanayii için Rusya’dan kg fiyatı 10 bin dolara alınmak üzere anlaşması tamamlanan hammaddenin ithalatının aniden durdurulduğu, aynı maddenin Amerika’dan 10 katı fiyatla, kg fiyatı 100 bin dolar üzerinden alınması için ön anlaşmalar yapıldığı bilgisi vardı… Bu son yıllardaki yüzlerce örnekten sadece biri!
Bugün yoksulsak, işsizsek, hakkını savunamaz halde ve örgütsüz kalmışsak, muhalefeti ile iktidarı ile batıya kul olmuş bir siyasi iklimle karşı karşıyaysak ve yavaş yavaş ısıtılan bir kazandaki kurbağa olarak görülüyorsak, tüm bilgi kaynaklarımıza el konmuşsa ve beynimize zehirli raylar döşeyen çetelerin zulmüyle yanıyorsak, bu tencerenin ‘taşması’ kaçınılmaz değil mi? Bunu dışardaki ÇETE mensupları iyi biliyor.
Amerikan istihbarat servisinin ünlü ismi Philip Giraldi ‘Türkiye’de politik uyanış kontrol edilmezse, batıyı zorlayacak direnç noktaları devreye girebilir!’ diyor:
‘Erdoğan iktidar gücünü kaybedecek kadar hasar görürse, oluşacak siyasi boşlukta, mecliste AKP’den sonra en fazla sandalye sahibi, Cumhuriyet Halk Partisini destekleyen Gülen, geleceğin politika sahnesinde oyunu YÖNLENDİREN kişi olabilir. Bu ittifakın neler getireceği belirsiz. Kâğıt üzerinde Gülen, Erdoğan’a göre daha ılımlı bir İslamcı fakat eleştirilere göre Gülen’in uzun dönemde stratejisi, iktidarı ele geçirip çok daha radikal bir gündeme doğru ilerleyeceği…’
Giraldi, böylesi bir gelişme olursa, Türkiye’deki MİLLİ UNSURLARIN denetlenemez bir direniş dalgası yaratabileceğinden duyduğu endişeyi dile getiriyor… Onlar bizi hassas bir terazide tartıyor… Biz kendi milletimizi, bu milletin fıtratını, neler yapabileceğini, neye ne tepki vereceğini, geçmişte neleri gerçekleştirdiğini, genetik kodlarımızı ne kadar biliyor ne kadar doğru değerlendiriyoruz?
Artık tepkisel değil, AKILCIL yollar için konuşma zamanı…
Milli İrade Bildirisi
Bir yanıt yazın