Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yürütülerek kitaplaştırılan “Hadis Projesi” kapsamında, kıyıda köşede kalmış hadis kitaplarından “Sahih-Uydurma” ayrımına tabi tutulmaksızın derlenen ve ele alınan konularda işlenmesi muhtemel olan hadislerden bir grup hadis, aşağıda bilgilerinize sunulmuştur(1). Bu tür hadislere, dipnotlarda zayıf veya uydurma olduğu notu düşülmüş olsa bile, bazı çıkar grupları tarafından sırf Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yayınlarında yer aldığı gerekçe gösterilerek hadis altında yapılan bu uydurma rivayetlere itibar edileceğini ve sahih hadislermiş gibi muamele göreceklerini görür gibiyim ben.
Bunun adı, düpedüz Diyanet’in zayıf ve uydurma hadisleri sahihleştirme ve tevatürleştirme operasyonudur ve Diyanet, bu proje ile kesinlikle kaş yapayım derken göz çıkarmış bulunmaktadır. bundan çok daha önemlisi özellikle İslam’ın aziz peygamberi Hz. Muhammed’e yapılan iftiralara ortak olmuş demektir. İşte size Diyanetin yürütmüş olduğu proje kapsamında derlenen ve muhtemelen proje kapsamında hazırlanan 6 ciltlik hadis külliyatı içinde de yerini bulan hadislerden bir demet. Said Nursi’nin “İşârât’ül İ’câz” isimli tefsir kitabını, bu milletin parasını kullanarak “Resmi Devlet Yayını” olarak basarak bir anlamda paralel devletin emrine girdiğini izhar eden bugünkü Diyanet idarecilerine gururla ithaf olunur(hadis metinlerinden sonra yapılan kısa yorumlar bize aittir):
Buyurun bakalım:
1–“Namaz kılan bir adamın önünden eşek, kara köpek ve kadın geçerse namazı bozulur” (Buhari, 8/102; Hanbel, 4/86).
Yorum: Kadınlar, eşeklerin ve köpeklerin derecesine indirgenerek aşağılanmaktadır.
2–“Zina yapan evlilerin taşlanarak öldürülmesini emreden ayet, Ayşe’nin döşeğinin altındaki sahifede yazılı bulunuyordu. Peygamber ölünce Ayşe onun defin işlemleriyle meşgul iken, evin açık kapısından içeri giren bir keçi o sahifeyi yedi ve böylece taşlama cezası Kuran’dan çıktı; ama hükmü devam ediyor” (İbni Mace, 36/1944; Hanbel, 3/61; 5/131, 132,183; 6/269).
Yorum: Kur’an’ın derme çatma yöntemlerle mushaf haline getirilmiş bir kitap olduğunu, Kur’an’a girmeyen ayetler bulunduğunu beyanla hâşâ Kur’an’dan şüphe duyulması gerektiği ifade edilmektedir!
3-“Keçinin yemesi sonucu Kuran’dan çıkan taşlama ayetini Ömer Kuran’a tekrar sokmak istedi; ancak halkın dedikodusundan korktuğu için cesaret edemedi”(Buhari, 53/5; 54/9; 83/3; 93/21; Müslim, Hudud 8/1431; Ebu Davut 41/1; Itkan 2/34).
Yorum:Kur’an’a fazladan eklemeler, yani müdahaleler yapılmış olabileceği iddia edilmektedir.
4-“Bir grup maymun zina yapan bir maymunu yakalamış ve taşlama cezasını uyguluyorlardı. Onları bu haklı işte desteklemek için ben de taş atarak yardım ettim” (Buhari, 63/27).
Yorum: Hz. Peygamber’in, peygamber sıfatıyla yaşadığı Mekke ve Medine’de maymun bulunmamaktadır. Birkaç günlüğüne gitmiş olduğu Taif’te maymun nesli bulunuyor ise de O ve yanında bulunan azatlı kölesi Zeyd, Taif’te oturana Sakif Kabilesi mensuplarınca taş yağmuruna tutularak şehirden uzaklaştırılmışlardır. Canını kurtarma derdine düşmüş Hz. Peygamber’in böyle bir zamanda maymunlara taş atma fırsatı bulduğunu sanmıyoruz!
5-“Bir kadının parmaklarını kesenin cezası şöyledir: Bir parmak için 10 deve, iki parmak için 20 deve, üç parmak için 30 deve, dört parmak için 20 -yirmi- deve fidye vermelidir” (Muvatta, 43/11; Hanbel, 2/182).
Yorum: İlk üç parmak için parmak başına 10 deve derken, dört parmak için neden sadece 20 deve demiş olabilir? Akla gelen; 4 parmak için 40 deve olmalıdır değil mi? Kim bilir belki de 3’ten sonraki parmaklar için parmak başına 20 deve demek istemiştir…
6- “Peygamber hiç bir vakit ayak üstünde işemedi” (Hanbel, 4/196; 6/136,192,213).
7-“Peygamberin ayak üstünde işediğini gördüm” (Buhari, 4/60,62; Hanbel, 4/246; 5/382,394).
Yorum(6-7): Bu İmam Ahmet b.Hanbel, nasıl bir mezhep imamıdır ki; hem Hz. Peygamber’i ayakta işerken gördüm diyenlere itibar etmiş, hem de görmedim diyenlere!
8–“Ureyne ve Ukeyle kabilelerinden bir grup Medine’ye gelerek Müslüman oldular. Medine’nin havası onlara dokununca Peygamber onlara deve sidiği içmelerini öğütledi. Adamlar develeri dağıttılar ve çobanı da öldürdüler. Peygamber onları yakalattı. Ellerini ve ayaklarını kesti. Gözlerini oydu. Çölde susuz ölüme terk etti. Biz onlara su vermek isteyince Peygamber bizi engelledi”(Buhari, 56/152, Tıb 5/1; Hanbel, 3/107,163).
Yorum: Hz. Peygamber’e, iftira ile açıklanamayacak boyutta yapılan bir alçaklıkla karşı karşıyayız. Üstelik bu hadisin, Buhari gibi güvenilir kabul edilen bir kaynakta bulunduğu söylenmektedir. Rahmet (acıma) peygamberine böyle bir acımasızlık nasıl isnat edilebilir?
9- “Musa ölüm meleğinden çok korkuyordu. Bir gün ölüm meleği canını almaya elince meleğin yüzüne tokat atıp bir gözünü çıkardı” (Buhari, 64/4-5).
Yorum: Melekler ruhani ve nurani varlıklardır. Böyle bir varlığın mücessem hale getirilerek insanlara benzetilmesi İslam’ın özüne aykırıdır.
10-“Allah’ın elçileri arasında ayırım yapmayınız. Ben, Yunus peygamberden bile üstün değilim” (Buhari,65/4,5; Hanbel,1/205,242,440; 2/405,468).
11- “Ben Adem oğullarının efendisiyim”(Hanbel, /5; 5/540,388).
Yorum(10-11): Bu Ahmet b. Hanbel, nasıl bir Mezhep kurucusudur ki; birbiriyle çelişen hadisleri kitabına almıştır!
12-“Hesap günü tüm peygamberler korku içinde canlarının derdinde iken, sadece ben ümmetimi düşüneceğim” (Buhari, 7/36).
Yorum: Niye kine? İnsanlık tarihine yön veren ve üç büyük semavi dinin atası sayılan Hz. İbrahim daha mı küçüktür? “Ben Kureyş’ten kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum” diyen bir kişi hiç böyle böbürlenmiş olabilir mi?
13- “Uğursuzluk üç şeydedir, at, ev ve kadın” (Buhari, 6/53).
Yorum: Neden? Bedeviler gibi çadırlarda mı yaşasaydık? Madem kadınlar uğursuzdur; Hz. Peygamber neden 25 yaşından ölünceye kadar sürekli evli kalmıştır?
14-“Peygamber, savaşta kadınların ve çocukların öldürülmesinin bir sakıncası olmadığını söyledi”(Buhari, Cihad/146; Ebu Davud,113).
Yorum: Çüşşş, iftiranın böylesi! “Cennet anaların ayakları altındadır” diyen bir peygamber, hiç böyle sözler eder mi?
15-“Dünya balığın üzerindedir. Balık başını sallayınca dünyada depremler olur” (İbni Kesir, 2/29; 50/1).
Yorum: Şu halde hemen her gün deprem olan Türkiye tamamıyla balığın başında oturuyor demektir! Bu balığın başı o kadar büyüktür ki; Türkiye ile 8527.71 km ötedeki Japonya arasında kalan bölge tamamıyla balığın baş bölgesinde bulunmaktadır! Peki o zaman hiç deprem olmayan Suudi Arabistan balığın neresinde oturuyor olabilir?
16-“Liderler mutlaka Kureyş kabilesinden seçilmelidir”(Buhari, 3/129,183; 4/121; 86/31).
Yorum: Hz. Peygamber’e ırkçılık isnat eden bir rivayet. Oysa biliniyor ki; “Veda Hutbesi” olarak bilinen ve çok daha sahih olduğu kabul edilen bir rivayette Hz. Peygamber, “Allah’tan korkma derecesi dışında renklerine bakmaksızın bütün insanların birbirine eşit olduğunu” söylemektedir.
17- “Tüm kara köpekleri öldürünüz. Çünkü onlar şeytandır”(Hanbel, 4/85; 5/54).
18- “Karga fasıktır” (Buhari, 59/16; Hanbel, 2/52).
Yorum(17-18): Ayağındaki ayakkabı ile bir köpeğe kuyudan su alarak içiren kadının cennete gittiğini söyleyen bir peygamber nasıl olur da köpeklerin öldürülmesini emredebilir? Hz. Peygamber gaddar bir belediye başkanı mıdır ki; zabıtalarına “bütün köpekleri itlaf etme” emri versin!
19-“Allah zamandır” (Muvatta, 56/3).
Yorum: “Allah zamandan ve mekandan münezzehtir” ilkesini nereye koyacağız?
20-“Allah, ahirette peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıp baldırını gösterir” (Buhari 97/24, 10/129 ve 68. surenin tefsiri).
Yorum: Gösterecek başka bir yerini bulamamış mı? Kadını bacak ve baldırdan ibaret gören kadın düşkünü bir bedevinin uydurması olduğu nasıl da belli oluyor değil mi?
21-“Peygamber 30 erkeğin cinsel gücüne sahipti” (Buhari).
Yorum: Nereden biliyorsun be adam? Tecrübe mi ettin yoksa? Tövbe tövbe…
22-“Peygamber nerede güzel bir kadın görse hemen eve koşar Zeynep’le yatardı” (Buhari, Hibe/8).
Yorum: Peygamberi seks düşkünü ve adeta azgın teke sendromuna yakalanmış bir kişi olarak göstermeye yeltenen uydurma ve iftira!
23-“Peygamberin izniyle ihramdan çıkıp Mina’da bulunan kadınlarımıza yöneldik. Zekerlerimizden meni damlıyordu” (Buhari, Hac/81; Müslim, Hacc/141).
Yorum: Vay şerefsizler vay, iki gün de mi sabredemediniz lan?
24-“Peygamber, Medine’de bir Yahudi tarafından büyülendi. Günlerce ne yaptığını bilmez durumda ortalıkta dolaştı.”(Buhari, 59/11; 76/47; Hanbel, 6/57; 4/367).
Yorum: Peki, bu esnada Allah’tan ayet geldiyse o ayetler nerede? Ya da Hz. Peygamber ne yaptığını bilemez vaziyette dolaşıp dururken ayet gelmediği halde “ayet geldi” diyerek vahiy katiplerine kendiliğinden bir şeyler yazdırdıysa! Allah’a, Kur’an’a ve Peygamber’e yapılan alçaklığın daniskası!
25-“Sol elinizle yemeyiniz, içmeyiniz; çünkü şeytan sol eliyle yer içer” (Hanbel, 2/8,33).
Yorum: Şu halde sol ellerimizi kesip atalım. Nasıl olsa bi boka yaramıyorlar!
26-“Horoz öttüğü zaman, Allah”a dua edin. O bir melek görmüştür.” (Buharî, Bed”ü”lhalk 15; Müslim, Zikr 82, (2729); Ebu Davud, Edeb 115, (5102); Tirmizî, Da”avat 58, (3455)
Yorum: Anlaşılan horozlar melek seviyesinde kıymetli hayvanlardır! Prof. Dr. Zekeriya Beyaz boşuna demiyor “Horozdan kurban olur…” diye. Allah ne diyor Kur’an’da: Sevdiklerinizden (kıymetli görüp değer verdiklerinizden) Allah yolunda harcamadıkça cennete giremezsiniz” Zekeriya Beyaz, bu ayetten hareketle çok kıymetli hayvanlar olan tavuk ve horozlardan da kurban olabilir demiş olmalıdır!
27-“Eşek anırdığı zaman, şeytan görmüştür, Allah’a sığının” (Buharî, Bed’ü’lhalk 15; Müslim, Zikr 82, (2729); Ebu Davud, Edeb 115, (5102); Tirmizî, Da’avat 58, (3455)
Yorum: Bütün eşeklere ölüm! Ne var ki; develere yol gösterenler de eşeklerdir. Hz. Peygamber’in Hz. Hatice’nin deve kervanlarını sevk ve idare ettiği zamanlarda da durum, muhtemelen böyleydi…
28- “Eğer bir adam hanımına, kırmızı dağdan siyah dağa; siyah dağdan kırmızı dağa taşınmasını emrederse, yakışık olan, onun bu emrini yerine getirmesidir.”(İbn Mâce, no. 1852).
Yorum: Hz. Hacer, boşuna mı Safa ve Merve Tepeleri arasında koşup durdu sanıyorsunuz?
29–“Kocanın irin akan bir yarası olsa, kadın o yarayı dili ile yalasa, ya da burnundan irin ya da kan akıp, kadın onu yutsa yine de kocanın hakkını ödeyemez…”(Bezzâr, no. 1465)(2).
Yorum: Mideniz bulandı değil mi? Valla ne yalan söyleyeyim, benim de midem bulandı; ööö…
30–“Bir kimse karısını yatağına davet edip de (mâzereti olmadığı halde) gelmez ve kocası da ona dargın olarak gecelerse, sabah oluncaya kadar melekler o kadına lânet ederler”
Yorum: Eğer öyleyse, kadınlar yandı demektir! Çünkü haftanın yarısı yorgundurlar, diğer yarısı da hasta…
31-“Kadın, ocak başında olsa dahi erkeğinin davetine icabet etsin.”
Yorum: Zorun ne kardeşim, arkandan kovalayan mı var? Ocak yansın, yemekler yensin, ondan sonra nasıl olsa muhabbete devam edersiniz. Müslüman, kadınlar sizin seks köleniz değildir!
32- Bir kimsenin bir kimseye secde etmesini emredecek olsaydım, herhalde kadının kocasına secde etmesini emrederdim.
Yorum: Oooha! Peygamberliği süresince “La ilahe illallah”ın mücadelesini veren bir Peygamber böyle bir sözü nasıl söyleyebilir?
33- “Dünyada bir kadın kocasına eziyet ederse, o erkeğin hûrilerden olan zevcesi o kadına hitap ederek: -Allah canını alsın; bu adama eziyet etme. O, dünyada senin yanında bir misafirdir; yakında senden ayrılıp bize kavuşacak, diyerek muâheze eder.”
Yorum: Peki, erkek kadınına eziyet ederse cehennem zebanileri o erkeğe nasıl muaheze ederler?
34–“Benden sonra erkekler için kadınlardan daha zararlı bir fitne bırakmadım.”(3).
Yorum: Erkekler, derhal koyunlarınızdaki fitneleri atınız! Peki o zaman “Evlenin ve çok çocuk yapın. Zira ben mahşerde ümmetimin çokluğu ile övüneceğim” diyen peygamberin tavsiyesini ve baş imamımız Tayyip Erdoğan’ın “En az üç çocuk” şeklindeki telkinini nasıl yerine getireceğiz mi diyorsunuz? Valla burada haklı olan sizler, haksız olansa bu rivayeti uyduranlarla, bu rivayeti hadis diye bize kakalamaya çalışanlardır. Mesela Diyanet…
Sağlıcakla kalın…
________________
1-Ben henüz bahse konu eseri inceleme imkanı bulabilmiş değilim. Ancak bu hadislerin yürütülen proje kapsamında değerlendirmeye alındığını yakından biliyorum.
2- Bir internet sitesinde rastladığım bu hadisleri, dökümünü alarak 03.03.2008 günü Diyanet İşleri Başkanlığı”nca yürütülen Hadis Projesi”nde çalışanlara götürdüm ve bu hadislerin, belirtilen kaynaklarda bulunup bulunmadığı konusunda kendilerinden bilgi talep ettim. Projede çalışanlardan Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı olduğunu söyleyen Abdurrahman Candan isimli bir zat, hadisleri tek tek tetkik ederek “Bu hadislerin kaynaklarda bulunmadığını söylemek kendi kendimizi inkar etmek anlamına gelir” dedikten sonra adı geçen tarafından 160.000 adet hadisin yüklü bulunduğu bilgisayar kayıtlarında sondajlama yöntemiyle yapılan sorgulamada da hadislerin belirtilen kaynaklarda bulunduğu birlikte görülmüş, hatta horozun konu edildiği hadisin, sahih hadis olmasının yanı sıra, hadis kitaplarında bir bölümün adı olduğu müşahede edilmiştir.
3- Son 5 hadis, “Riyâzü”s-Sâlihîn ve Tercemesi”, isimli DİB. Yayınında da bulunmaktadır. (bkz, Riyâzü”s-Sâlihîn ve Tercemesi c.1, s.323-327, Musannifi Muhyiddîn-i Nevevî, Çev. Kıvamüddin Burslan-Hasan Hüsnü Erdem, Ankara,1995).
Bir yanıt yazın