Bize okullarda, devletin ne olduğunu öğretirken, devletin, halkları yönetmek üzere, bazı araçları kullandığını söylediler.
Emniyet güçleri ve ordu, halk nizamını sağlamak için, gerektiğinde, zor kullanan araçlar olarak ifade edildi.
Kanunlar devlete itaati sağlayan, düzenli ve adaletli ilişkilerin oluşmasına yardım eden bir araç olarak belletilmişti.
Örf ve adetler de, bu düzenin sürdürülmesinde yardımcı araçlardı.
Medya ise, bu saydığım güçlü araçların yanında, hiç denilecek kadar esamisi okunmazdı.
Ne zaman ki basın yayın kuruluşları özelleşti, yavaş yavaş başta saydığım; Ordu, kanun, adetler, kültür gibi araçlar geriledi.
Geriye tek ve yegâne araç olarak, medya kaldı.
Sanki kanunlar yok, ordu yok.
Yani yönetenlerin, halkı yönetmek için araç olarak, sadece medyayı kullanmaya başladılar.
Medyayı ele geçiren, orduyu, emniyeti, kanunları, örf ve adetleri de, ele geçirmiş oluyordu.
Başka bir deyişle, medyayı ele geçiren devletin tüm kurumlarını da ele geçirmiş oluyordu.
Medya iktidara eşit olmanın yanında, özdeş oluyordu.
Medyadan iğrenmek ve nefret etmek, aynı zamanda iktidarı elinde bulunduranlardan iğrenmektir.
Çünkü iktidar diye karşımızda duran, iktidarın gerçek temsilcisi, medya duruyor.
Eğer iktidarın, bu ölçüde medya anlamına geldiğini kabullenirsek, medya sahiplerini de, iktidarın gerçek sahipleri olarak görmemiz gerekir.
Devletten beslenen bu medya sahiplerinin, aslında devletin kendisi olduğu gerçeğini anladığımızda, bu geçeği kabullenmekte zorlanırız.
Eğer bir başbakan, bir medya patronuna talimat verme hakkını kendinde görüyorsa, bu son derece doğaldır.
Çünkü o başbakan, ülkeyi o patronlar adına yönetmektedir. Asıl olan o patronların varlığının sürdürülebilir olmasıdır.
Yani “alo Fatih” dediği için ne yönetici konumunda olan Başbakana kızabilirsiniz, ne de, onun muhatap olduğu patrona…
Eğer böyle yönetilmeye evet demişseniz, yani yönetim biçimi olarak içinde bulunduğumuz sisteme evet demişseniz, yaşananlar, bu sistem içinde olması gerekenlerdir.
Bu sebepten, yazımın başlığını “neden medyayı bu kadar çok seviyoruz” diye yazdım.
İçinde yaşadığımız düzeni beğeniyorsak, bu düzenin medyası bundan başka bir şey olmaz.
Medya ve medya ile olan ilişkilerimiz, düzenin (rejimin) kendisidir.
Bu siyasi iktidar gittiğinde, eğer bu medya duruyorsa, değişen hiçbir şey olmaz.