NECDET BULUZ
Kim ne derse desin, Gezi olaylarından sonra, 17 Aralık’ta başlatılan “Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu,” Başbakan Erdoğan’ın kimyasını iyiden iyiye bozmuştur. Dikkat edilecek olursa, ortaya çıkarılan yolsuzluğun, rüşvetin, vurgun ve talanın üzerini kapatmak için bir dizi operasyona başlamış, adeta nefes almaksızın, operasyonun savcılarını değiştirmiştir. Bununla da kalmayıp, emniyet birimlerinin altını üstüne getirmiş, Adli Kolluk Yönetmenliğini değiştirmiş, mahkemeleri değiştirmiş, HSYK’yı kendilerine bağlamış, adeta yolsuzluk ve rüşvet kavramını da kendisine göre yorumlayarak sanki ortada hiçbir şey olamamış görüntüsü vermeye çalışmıştır.
YOLSUZLUKLAR SAVUNULURSA
Ortada bir operasyon, operasyonda ortaya çıkarılan bir yolsuzluk ve rüşvet iddiaları vardır. Suçlanan bakanlar istifa etmiştir. Bakan çocukları tutuklanmıştır. Operasyonun boyutlarının daha da artacağı bilindiği halde bunun yolu kesilmiştir.
Oğlu Bilal Erdoğan’ın da içinde bulunduğu ifade edilen bazı olayların oğlu üzerinden kendisine uzanacağı korku ve endişesi içine düşen Başbakan, “hesap verme” yerine şimdi meydanlarda adeta “hesap soran” biri konumuna gelmiş olmasını da ibretle izliyoruz. Sürekli gündem değiştiren, sürekli konuşan, muhalefete tahammül edemeyen Erdoğan’ın “Yolsuzluk denildiğinde şunu anlarım: Devletin kasası soyuluyor mu, soyulmuyor mu? Birinin evinde 4,5 milyon Dolar’ın çıkması yolsuzluk mu? Herkesin evinde para çıkabilir” demesi de yolsuzluk iddialarını savunması anlamına gelmiyor mu?
17 Aralık olayının unutturulması, üzerinin kapatılması amacı ile başlatılan kampanyalar bütün hızı ile sürüyor. Öte yandan zanlıların da serbest bırakılmaya başlanması komedisini izliyoruz. Şimdi “yolsuzluk ve rüşvet operasyonu” şokunu atlatmaya çalışanlar adeta savunmaya geçerek, bu olayların seçimlere kadar unutulacağını sanıyorlar. Ancak, biz yanıldıklarını belirtelim. Muhalefetin de bu konuyu sürekli olarak sıcak tutması bu konunun öyle kolayca atlatılıp, soğutulmasının önünde bir set olarak duracaktır.
“BAŞBAKAN HESAP VERMELİ”
MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, geçenlerde bu konuyu enine boyuna değerlendirdi. Başbakan’ın “Hesap vermesi” gereken konumda olduğunu vurgulayan Yeniçeri “Şimdi bakıyoruz ortada hesap vermesi gereken bir Başbakan hesap sormaya çalışıyor” dedi.
Yeniçeri, Başbakan’ın rüşvet ve yolsuzluğun tanımını değiştirmeye çalıştığını da belirterek şunları söyledi:
“Devletin kasası soyuluyor mu, soyulmuyor mu?” sorusu ile sınırlı yolsuzlukların içine sadece Ceza Kanunu’nun 247. maddesinde tanımlanan “zimmet” suçu giriyor.
Ceza Kanunu’nda, devlet kasasının hiç rol almadığı başka yolsuzluk suçları da var: Rüşvet, irtikâp, görevi kötüye kullanmak gibi.
Başbakan rüşveti, “memurla sivilin iş tutması” olarak tanımlasa da, siyasetçileri ya da askerleri neden bu tanımın dışında tuttuğunu kimse açıklayamaz!
Memurun yaptığını memura emir veren “seçilmiş”in ya da askerin yapması neyi değiştirir? Ayrıca rüşvet için memurla memur, bürokratla bürokratta iş tutamaz mı?
YOLSUZLUĞUN TANIMI
Yolsuzluk ya da rüşvet tanımını yeniden tanımlamaya kalkmak eski tanımla ilgili sorun yaşayanların işidir. Bu bir çeşit yolsuzluğun yolsuzluk olmadığını savunmaya kalkmaktır.
Bir zamanlar Silivri’deki mahkeme de “örgüt” ve “terör örgütü üyeliği” tanımını kendisine göre yapmıştı.
Birbirini hayat boyunca hiç görmemiş, birbirine karşıt düşüncelerle dolu insanların ayın örgütün üyesi olarak nitelemenin mantıksız olduğunun ileri sürülmesi üzerine Mahkeme kişinin “farkına varmadan terör örgütü üyesi olabileceğine” yönelik bir görüş ortaya atmıştı.
Şimdi ortaya çıktığı kadarıyla ATV-Sabah’ın devri ve TÜRGEV soruşturmaları doğrudan AKP’nin finansmanına dair yolsuzluk iddialarını kapsıyor. Sabah-ATV grubu bugün AKP’nin tetikçisi gibi açıktan partinin propagandasını yapıyor. AKP’nin savunduğu her şeyi savunuyor, eleştirdiği her şeyi de eleştiriyor. Bu Sabah/atv’nin AKP’nin propaganda ihtiyacını karşıladığını göstermektedir. AKP, Sabah/atv’nin satışı sonrasında büyük bir siyasi çıkar elde etmiş bulunmaktadır.”
e.mail: [email protected]
Bir yanıt yazın