Melih Gökçek, alayı vala ile projelerini tanıtarak seçim çalışmalarına start verdi. Melih Gökçek’in projelerinden birisi Ankara’ya 333 metre yüksekliğinde Avrupa’nın en yüksek binasını yapmak, diğeri de Ankara’ya boğaz getirmek!
Avrupa’nın en yüksek binası neyse de, şu Ankara Boğazı’nı pek tuttum ben. Yani Boğazankara’yı. Anladığım kadarıyla Melih Gökçek, başbakan ile hala bir yarış içinde! Başbakan “Asrın projesi” ve “Çılgın Proje” diyerek “Kanal İstanbul”u gündeme getirdi ya, Melih Gökçek de buradan esinlenerek “Boğazankara”yı gündeme getirmiş bulunuyor.
Deniz olmayan bir ilde boğaz projesi gerçekten ilginç! Melih Gökçek’in TV kanalı olan Beyaz TV’den öğrendik ki; Melih Gökçek’in “Boğaz” dediği şey, pek ala sıradan bir “Kanal”mış. Melih Gökçek, Ankara’ya bir kanal getirip, kanalın çevresini villa, yalı ve turistik tesislerle donatacakmış. Peki, Ankara’da böyle bir projenin gerçekleşmesi mümkün mü? Kesinlikle mümkün! Zira Melih Bey, bu tür absürt projelerin kompetanı durumundadır. Ankara’yı bilenler yakından bilirler; Melih Bey, Ankara’nın Etimesgut İlçesi sınırları içinde kalan Eryaman’da semtinde uyduruk bir bataklığı önce gölete, arkasından da ranta tahvil eden şahsiyettir. Ranttan kastımız, o bölgede arsası ve arazisi bulunanlara sağlanan ranttır. Yoksa Melih Bey, bu tür hizmetler sebebiyle asla kendisine rant sağlayan bir Belediye Başkanı değildir! Eğer öyle olsaydı, Ankaralı, kendisini üst üste bilmem kaç dönemdir Belediye Başkanı seçer miydi?!
Evet, meşhur “Göksu Göleti”nden ve parkından bahsediyorum. Şu anda bu uyduruk göletin etrafındaki apartman dairelerinin fiyatı, İstanbul Boğazı’nın çevresindeki yalılarla ve villalarla yarışıyor efendiler. İnsanlar, Ankara’nın deprem bölgesi olmasına ve en riskli bölgenin de söz konusu göletin de içinde bulunduğu Eryaman mevkii olmasına bakmaksızın deli gibi para ödeyerek Göksu Göleti manzaralı ev satın alıyorlar iyi mi? Neymiş evler, gölet ve park manzaralı imiş! Açık söylüyorum, bana gölet çevresinde bedava ev tahsis etseler gidip oturmam. Neden diyecek olursanız; efendim özellikle hafta sonları gölet çevresinde iğne atsanız düşecek yer yoktur ve kebap kokusundan durulmaz! Göletin üstü kebap mangallarından çıkan duman ve kesif bir et kokusuyla kaplanır. Şahsen, yandaki yoldan geçerken ağzımızı ve burnumuzu kapatarak geçeriz biz. Şu anda İstanbul yolunun göletin ve parkın bulunduğu noktasında köprü müdür, üst geçit midir, yoksa Melih Bey’in meşhur kapılarından birisi midir bilinmez bir yapı yapılmaktadır ve orada bir trafik keşmekeşi yaşanmaktadır.
Eğer oraya bir kapı yapılıyorsa, bilinmelidir ki; Melih Bey, o kapının dışında kalan ve metropol belediye sınırları içinde kalan Susuz, Saray, Akıncı ve Kazan’ı gözden çıkarmış ve buralarda yaşayanları Ankaralılıktan atmış bulunmaktadır.
Dolayısıyla; benim Melih Gökçek’in “Boğazankara” projesini hayata geçireceğinden asla şüphem yoktur! Bu boğazın suyu mu? Hazır efendim! Zira Melih Gökçek geçen yıllarda Kızılırmak’ın suyunu dev borularla Ankara’ya getirmiş bir adamdır! Anlaşılan şimdi atıl durumdaki bu hattı kullanarak Ankara’da yeni bir rant alanı yaratmaya çalışıyor Melih Gökçek. “Boğazankara” hangi mevkie yapılacak şahsen bilmiyorum ama, kanalın geçeceği mevkide arsası, tarlası, bağı, bostanı, bahçesi ve evi bulunanlar yaşadılar sayılır! Zira sahip oldukları mülkler müthiş değerlenecektir. Sanırım, emlâk komisyoncuları ve arsa simsarları şimdiden akın etmişlerdir bu kanalı geçeceği bölgeye! O bölgede emlaki bulunanlar ise üç keçili Kürt ağası gibi gerim gerim geriliyorlardır bugünlerde. Ne de olsa onlar, birkaç yıl içinde müthiş derecede zengin olacaklardır! Şimdi kim bilir ne hayaller kuruyorlardır ve Melih Gökçek’in seçimleri kazanması ve ömrünün vefa etmesi için kim bilir ne dualar ediyorlardır!
Bu durumda Devlet Bahçeli’nin geçenlerde siyasi literatürümüze kazandırdığı meşhur özdeyişini hatırlamamak mümkün değildir: EKMEK BEDİR’İN SU HIDIR’IN YİYİN İÇİN KUDURUN!
Ankaralılar Dikkat Edin Kazıklanmayın
Ancak bahse konu kanalın geçeceği bölgeden arsa ve tarla alacaklara buradan bir ikaz yapalım da kazıklanıp sonunda ah vah etmesinler. Dizlerine vurup dövünmesinler.
Hac ve Umre gelirlerinin sel gibi aktığı ve Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar olan coğrafyada para harcayacak yer bulmakta zorlandıkları, hatta yaptıkları inşaatları yıkıp tekrar yapmak gibi hovardaca işlere imza attıkları zamanlarda Diyanet’in üst yöneticileri, arsa ve araziye merak sarmışlardı. Ankara’nın her yanından arsa ve arazi sahipleri oluk oluk Kocatepe Camii’nin meşrutalarında bulanan Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı Genel Merkezi’ne akıyordu. Emlak komisyoncuları, arkasına taktıkları kasketli, şalvarlı, poturlu bölük bölük Ankara köylüsüyle adeta Diyanet’i abluka altına almışlardı. Diyanet yöneticileri ise arsa ve araziye deli gibi yatırım yapıyorlardı. Başta Eskişehir Yolu üzeri olmak üzere; Ankara civarında binlerce dönüm arazi satın alınmıştı.
İşte bu dönemde Diyanet’te vuku bulan bir garip arazi satın alma hikayesini Vaktiyle Türkiye Diyanet Vakfı şirketlerinden KOMAŞ AŞ’de görev yapan R.G. isimli arkadaşım anlatmıştı. Hikaye şöyle:
KOMAŞ AŞ Yönetim Kurulu Başkanı ve Üyeleri, yanlarına arazi satışı konusunda aracı olan emlak komisyoncusunu ve bizim R.G’yi de alarak kendilerine önerilen büyükçe bir araziyi satın almak için Ankara’nın Gölbaşı ilçesinde, yanılmıyorsam Ahiboz köyünün arazisi içinde bulunan bir mevkie gitmişler. Emlakçi bizimkileri, Ankara-Konya Karayolu’na cepheli dümdüz bir arazinin kenarında durdurup “Size bahsetmiş olduğum arazi işte burası” demiş. Bizimkiler sevinçle inmişler son derece lüks otomobillerinden ve araçlarını yolun sağına çekerek arazinin ortasına doğru yürümüşler. Bir süre sonra yanlarına eşeğine binmiş vaziyette yaşlı bir köylü yaklaşmış ve selam verdikten sonra;
– “Hayırdır ağalar, ne yapıyorsunuz burada?” diye sormuş. Bizim hoca efendiler;
– “Hayırdır amca, bu araziye alacağız da bakmaya geldik..” demişler.
Köylü;
-“Bu arazi benim efendiler. Benim arazi sattığım filan da yok” demiş.
Orada bulunan Emlâkçinin satışa konu olan arazinin sahibini, sınırlarını ve mevkiini tarif etmesi üzerine gülmeye başlayan yaşlı adam, bizim her şeyin en iyisi bilen Diyanetçilere;
-“Efendiler sizi kötü kandırmışlar!” dedikten sonra elindeki değnekle karşı sırtları göstererek;
-“Bahsetmiş olduğunuz arazi teee o karşı yamaçlar. Şimdi derhal tek edin arazimi…!” demiş.
Ankara’ya Boğaz, Kayseri’ye Liman İstemek!
Bir anlamda Melih Gökçek’in çılgın projesi olan “Boğazankara” projesini duyunca aklıma bir fıkra geldi. Mutlaka sizler de duymuşsunuzdur. Vakti zamanında Trabzon milletvekillerinden birisi kürsüde konuşma yapıyormuş. O sırada oturduğu yerde kestirmekte olan bir Kayserili vekil, kürsüdeki hatibin tam “Trabzon’a liman istiyoruz” dediği sırada uyanmış ve hemen ayağa fırlayarak “Biz de Kayseri’ye liman istiyoruz” diye bağırmış!
Neyse daha fazla uzatmayalım, “Boğazankara” Ankaralılara şimdiden hayırlı olsun…
Bir yanıt yazın