İki yıl önce, mayıs 2011 tarihinde “Ortadoğu Yanacak!” diye bir siyasi makale kaleme almıştım. Halen partinin sitesindedir. Makalenin her paragrafında ne varsa, bugün bölgede cereyan ediyor..
İnsanlığın, “Dünyada halk hareketleri, devrimler, ihtilaller, darbeler ve ayaklanmalar” diye, bir yazılı tarihi vardır. İnsan doğası genetik programı nedeniyle değişmediğinden, bu tarih de, siyasi ve harp tarihi gibi tekerrür ederek canlılığını sürdürüyor..
Bütün dünya ve Türkiye’de yaşayan aklı başında, bilgi sahibi olan herkes, 5 gün kesintisiz devam bir “Halk hareketinin” yaşandığına tanık oldular.. Eğer birkaç gün daha devam etse idi, kesinlikle olaylar kontrol edilemez hale gelecek ve mevcut hükümet yıkılacaktı..
Halk hareketinin önünde bırakın polisi, ordu bile duramaz. Nasıl olduysa oldu, başlarına gelecekleri, en azından bazıları, anladı ve eylemlerin tırmanması şimdilik durdu..
Böyle bir kalkışma Türkiye’de, Cumhuriyet döneminde ilk kez oluyor. Olup bitenler bir zamanlar yapılan, ne öğrenci hareketlerine, ne de bir veya birkaç partinin protestolarıyla ilgisi yok. Sadece 1970’lerde işçi sendikalarının böyle bir kalkışması oldu ve çok zor kontrole alınmıştı. Ancak, onların gücü organize teşkillerinin birbirlerine sıkı sıkıya kenetlenmesinden geliyordu. Ayrıca bir sınıf mücadelesinin haykırışı ve yükselişi olarak kaldı. Her şeye rağmen, milleti sokağa dökmeye yetmedi..
İstanbul’dan başlayıp önü alınamayan bir orman yangını gibi Türkiye’nin her yerine yayılan, tavırlarından azimkar ve kesin inançlı kadın ve erkeklerin kalkıştığı hareketi, bir parti ve anarşik grupların yaptığını sanan ve bunu dillendirenler, su katılmamış birer aymaz, kelimenin tam manası ile hödüktür. Öyle sanmaya devam edince de başlarına neler geleceğini göreceklerdir..
“Mal” meydanda olduğu için bugüne kadar, dış ve iç siyasette hangi maskaralıkların yaşandığını anlatmanın alemi yok!.
İstanbul Taksim de Gezi Parkı meselesi sadece, benzine kibrit çakmaktan başka bir şey değildir. İşin aslı, öfkenin öfke üzerine binmesi sonucu, patlayan nefret ve tiksinmedir. Bunun böyle olacağı da gün gibi aşikardı. Artık testi kırıldı, cin lambadan çıktı ve kral diye yutturduklarının da üryan olduğu anlaşıldı..
Bundan sonra ağızlarıyla kuş tutsalar, demagojinin feriştahı olsalar, ne kimse takar, ne de dinler..
Sonuç:
ABD ve Avrupa devletleri, halk hareketine çoluk çocuk, kadın erkek katılanların eğitimli, bilgili ve orta sınıfa mensup insanlar olduğunu gördüler. Bunların AKEPE karşısında olması ile bu partinin geleceği olmadığını anladılar. Ulusal çıkarları için böyle bir partiye destek vermenin ne anlama geldiğini Frenkler iyi bilir. Çeşitli mizansenlerle gerekeni yapacaklardır.
Hükümetteki partinin ipi ile kuyuya inilemeyeceğini Arap ülkeleri bile fark etti. Arap televizyonları Türkiye haberlerini en az Avrupalılar kadar iştahla, yerden yere vurarak verdiler.
“Demokrasi, tramvaydır zamanı gelince ineriz” diyenlerin ne demek istediğini bütün dünya, göstere göstere öğrendi..
Mevcut hükümet yüzünden bir devlet ve bir ulus, bütün dünyaya rezil edildi.
Halk, holding medyadan hayır çıkmayacağını bildiği için, hızla sosyal medyadan nasıl örgütleneceğini öğrendi ve gerçekleştirdi. Artık, şakşakçı ve yanaşmaların elinde olan TV ve gazetelerin hiçbir işe yaramadığı da fiilen tescil edilmiş oldu. Suyun, nasıl doğal yatağını bulacağı da öğrenildi.
Halk, 46 milyondan sadece 21 milyonun oyunu alarak, somun pehlivanı gibi ortalıkta %50’nin oyunu aldım, diyenlerin kispetini alaşağı etmenin yolunu buldu. %10 barajı demokrasinin sefilliği olduğunu anlamamakta direnen şarlatanlara demokrasi neymiş gösterdi.
Baskı ve sansür altında, süt dökmüş kedi gibi duran holding medya ve paralı yazarları da son gün cesaretlenip efeliğe soyundular. Aferin, anladınız değil mi, başınıza gelecekleri? Çünkü, halk bir gün çalıştığınız TV şirketi ve gazetenin kapısının önüne gelecektir. Patronunuzun beş metre duvarlarının arkasındaki villasına da dayanabilirler. Ki, böyle olacaktır. Dürüst ve yurtsever olun. Siz bilirsiniz, isterseniz olmayın.. Bırakın zekayı ve aklı, zayıf bir öngörünüz varsa bile böyle yapın..
Artık Türkiye’de, sap da keser de dönmüştür. Eğer kulak kulak ise, göz eğer göz ise ve beyin normal fonksiyonlarını yerine getiriyorsa, her şeyin yeni baştan ve şaşırtıcı bir şekilde cereyan edeceğini görecektir. Kim ve kimlerin başına ne gelecekse, O’na da yazgı denir..
Yazıyı daha fazla uzatmanın gereği yok. Ama, bir Kastamonu türküsü var ki, sanki Türkiye’de olup bitenlerin hem komedi hem de dramını anlatıyor, sanki!.
“Manda yuva yapmış söğüt dalına,
Yavrusunu sinek kapmış, gördün mü sen!”
Eğer, ülken ve çocukların için dişe diş ve göze göz bir mücadeleye girmediysen, sırf para pul, unvan ve sıfat peşindeysen, sen öldüğünde de hiç yaşamamış olacaksın..
Osman Pamukoğlu
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı
Kaynak: Hak ve Eşitlik Partisi » SONLARI GELİYOR, NEDEN Mİ?