SAHİPSİZ VATAN

q

SAHİPSİZ VATAN

HÜSEYİN MÜMTAZ

 

El Kaide, Rojava, Nusra, IŞİD, Barzani, 17 Aralık filan derken Kıbrıs’ta bir şeyler oluyor.

Dörtnala Akdeniz’e gidiyoruz..

Ama sessiz, sedasız..

ABD Dışişleri Bakanlığı Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Bakan Yardımcısı Victoria Nuland geçen hafta rüzgâr gibi Kıbrıs ve Yunanistan’dan geçiyor.

Türkiye’ye uğramadan..

Güvenlik Konferansı dolayısıyla Münih’te bulunan Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Kerry, Cumartesi günü Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile görüşüyor. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın bir üst düzey yetkilisi, Kerry ve Davutoğlu’nun görüşmelerinde Kıbrıs sorunu dâhil bir dizi konuyu ele aldıklarını bildiriyor ve “Amerika Birleşik Devletleri, BM’nin iyi niyet misyonu çerçevesinde, iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyonla adayı yeniden birleştirmeye yönelik müzakere sürecini destekliyor” şeklinde konuşuyor..

Arkadan John Kerry, Kıbrıs konusunda sessizce çalıştıklarını, kimsenin bundan haberi olmadığını söylüyor.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon da Cumartesi günü yaptığı açıklamada, Kıbrıs’taki iki toplumun Kıbrıs’ta bir anlaşma için müzakerelerin başlamasının yolunu açmaya yakın olduklarını bildiriyor.

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, müzakerelerin başlamasına yönelik olarak “uluslararası aktörlerle temasları çerçevesinde” ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Burns ile telefon görüşmesi yapıyor.

Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamada; “ ‘Ortak açıklama’ metninin sonuçlandırılıp kapsamlı çözüm müzakerelerine kalınan yerden devam edilmesi için uzun süredir sürdürülen çabalarda son aşamaya gelindiği görülmektedir” deniliyor.

Dışişleri Bakanı Ahmet Dâvutoğlu da, “Kıbrıs’ta çözüm müzakerelerine kalınan yerden devam edilmesi için sürdürülen çabalarda son aşamaya gelinmesi” üzerine bu konuyu BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ve İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague ile telefonda görüşüyor.

Kamuoyuna “sızan” metinde falan, filan, filan deniyor ama son maddede aynen şu ifadeler yer alıyor;

“7)Taraflar müzakerelerin sonuca ulaşması için birbirlerini suçlamadan kaçınarak, kamuoyunu olumsuz etkileyecek açıklamalar yapmayarak olumlu bir atmosfer oluşturmaya çalışacaktır. Süreç içinde Kıbrıs’ın birleştirilmesi hedefine ivme kazandıracak güven yaratıcı önlemleri hayata geçirmek için çaba sarf edeceklerdir”.

İşte bu; hem Kerry’nin “Kıbrıs konusunda sessizce çalıştıklarını, kimsenin bundan haberi olmadığını” söylemiş olması, hem de şu “Yedinci madde”deki tarafların “Müzakerelerin sonuca ulaşması için birbirlerini suçlamadan kaçınarak, kamuoyunu olumsuz etkileyecek açıklamalar yapmayarak olumlu bir atmosfer oluşturmaya çalışacaktır” dayatması yeterince mide bulandırıyor.

Aborjin’lerden yahut Eskimo’lardan mı bahsediyorsunuz da bizi ilgilendirmeyeceği için haber vermeyeceksiniz?

Geçmişte aynı şeyleri yaşamadık mı?

Denktaş ara bölgedeki her görüşmeden sonra sıcağı sıcağına “Saray”da basına açıklama yapardı.

Gönderildi.

Talât her görüşmeden önce “yoldaşı” ile tanıksız-tutanaksız saatlerce başbaşa toplantı yapardı.

Onu da “millet” gönderdi.

Bakalım Eroğlu ne yapacak?

Hazırlıklardan ve önerilen “karartma”dan burnuma pis kokular geliyor.

Nazım Beratlı geçenlerde yazıyordu;

“Rahmetli Rauf Denktaş’ın, ölmeden önce Hasan Erçakıca’ya verdiği bir dizi ropörtaj var! Hasan, görüntülerin hamlarını bana da verdi… Bende de duruyorlar… O konuşmalardan birinde, rahmetli diyor ki: ‘Bundan sonra önünüze gelecek ilk anlaşma önerisi, Annan Planı’nın Rum tarafına biraz daha fazla taviz verilmiş, şeklidir. Artık başka bir şey, gelemez… Burada mesele, Türkiye’nin tavrının ne olacağıdır. Bizim sunduğumuz avantajlardan, daha büyük avantajlara muhatap olursa, Türkiye kabul eder, bize de yapacak bir şey kalmaz’…”

1).Rauf Bey boşa konuşmaz.. ‘Bundan sonra önünüze gelecek ilk anlaşma önerisi, Annan Planı’nın Rum tarafına biraz daha fazla taviz verilmiş, şeklidir’ dediğine göre ve ısrarla “gizlilik” istendiğine göre demek ki yapılan “hazırlıklar” Annan’dan daha kötüdür..2).Acaba Türkiye Rauf Bey’in, “Burada mesele, Türkiye’nin tavrının ne olacağıdır. Bizim sunduğumuz avantajlardan, daha büyük avantajlara muhatap olursa, Türkiye kabul eder, bize de yapacak bir şey kalmaz” dediği noktada mıdır?

Türkiye’nin tavrı nedir?

Acaba AB-D, BM ve İngiltere, gerçekten KKTC’nin sunduğu avantajlardan daha büyük avantajlar mı sunmuştur Türkiye’ye?

Ve gerçekten KKTC’nin yapacağı bir şey yok mudur bu takdirde?

Beratlı devam ediyor bir başka yazısında;

“Bu kadar teori konuştunuz, biraz da Sömürge Aydını denen tipi konuşsanız? Güney Doğu Asya’da, Orta Doğu’da, Afrika’da, Küba’da, Kıbrıs’ta… Hani kendini sömürgeci ile özdeşleştirip, kendi halkını aşağıda gören o mahlûk cinsini? Ve bunu bir de ‘AB Bağlamında’ ele alsanız?”

“Bu toplum, sömürge aydınlarından çok çekti, İngiliz devrinde… Devamını söylemeyeyim…” diye de devam ediyor.

“Entarnasyonalist” misiniz, “ulusal sol”cu mu?

Neden hep Rum’un komünisti önce Elen sonra komünist oluyor da “bizim” komünistlerimiz önce Rum’cu sonra Komünist oluyor?

Evet, hem solcu olup Dereboyu’nda gösteri yapacaksınız, hem de kendinizi sömürgeci AB ile özdeşleştirip kendi halkınızı aşağıda göreceksiniz..

Örnek mi? Sıcak sıcak.. Daha dumanı tütüyor..

KKTC’nin en son Bakanlar Kurulu’nda bir karar alındı;

“2017 yılının sonuna kadar Güney Kıbrıs’taki liselerden mezun olacak öğrencilere burs bağlanacak”..

Pes..

Yuh..

Rezaletin son perdesi..

Siz kendiniz hükümet olarak; devletten, milletten zaten vaz geçmişsiniz, Rum’a bağlanmışsınız. Daha neyin görüşmesini yapacak Eroğlu?

Devlet memurlarının, sporcuların, Rum pasaportuyla yurt dışına gidip devletten harcırah aldıklarını duymuştuk da bunu duymamıştık.

Devlet memurlarının Avrupa’da okuttuğu çocuğuna Rum tarafındaki bankada hesap açtırarak oradan para gönderdiğini, CYTA’nın sim kart ile görüşme yaptığını duymuştuk da bunu duymamıştık..

Devlet memurlarının çocuklarını (anaokulu-ilk-orta-lise) Rum tarafında okuttuğunu duymuştuk…

Demek bunu da duyacaktık..

Peki, madem Rum tarafındaki liselerde okuyanlara burs veriyorsunuz, KKTC’nin özel okullarında okuyan öğrencilere neden vermiyorsunuz?

Bu Bakanlar Kurulu kararı yüzsüzlüğün daniskasıdır.

Ama bakın; Realist Gazetesi’nin Ocak sonunda KADEM Araştırma Şirketi’ne yaptırdığı ankete göre, Annan Planı temelinde gelebilecek yeni bir plana Kıbrıslı Türkler yüzde 58.4 oranında ‘evet’ diyecekmiş..

Öyleyse neyi görüşecek daha Eroğlu?

Son lâfım da “KKTC sonsuza dek yaşayacak” diyen arkadaşlarıma..

Serhat İncirli; “Ayrıca, ‘KKTC sonsuza dek yaşayacak’ diyen birçok kardeşime de şiddetle tavsiyemdir; lütfen KC pasaport ve kimliklerinizi yakın! Sonra konuşun!” yazdı 1 Şubat günü..

Sizden çıt çıkmadı!

Okumadınız mı? Duymadınız mı?

Cevap vermeyecek misiniz?

Siz de susarsanız Eroğlu neyi görüşecek, neden görüşecek?

Rauf Bey haksız mı?

Dâvutoğlu’na nasıl itiraz edeceksiniz?

Ada’ya son ziyaretinde; “KKTC’de tüm siyasi parti liderleriyle yaptığı görüşmede -eşitlik ifadesi olmasa da doğrudan görüşmelerin başlamasını kabul edin- dediği”ne itiraz edebilmeniz için bir şeyler yapmanız lâzım..

İncirli iftira atıyorsa yasal yollara baş vurun..

Yoksa sonsuza kadar susun..

“Sahipsiz olan vatanın batması haktır” demişti İstiklâl Marşı’nın şairi..

Devamını sizden duymak istiyorum..7 Şubat 2014

 

57’İNCİ ALAY HER YERDE

HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ

 

 

 

 

 

 

 

 

 

SAHİPSİZ VATAN - q

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir