TÜRK RESMİNDE BİR MOZART-SALIERI VAKASI

zonaro1

29 Mayıs 1453… II. Murat ve Hüma Hatun’un oğlu II. Mehmed,  Macar Urban’ın dev topunun 50 metre uzağındaki ve üzerindeki kitabede “Aziz Romanos’a götüren orta kapı” yazan Aya Romanos Kapısı’ndan Konstantinapolis’e giriyor. O artık,  Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri. Beyaz atının üzerinde, zırhını kuşanmış, ordusunun başında. Ne güzel kumandan, çevresindeki askerler ne güzel asker. Miğferinin arkasından iki kırmızı sancak yükseliyor: Birinde Fetih Suresi’nin ilk iki ayeti, diğerinde Kelime-i Tevhid yazıyor. Atının sağında, Akşemsettin yürüyor. Onun da yanında, korku salan kılıcı ve kalkanıyla zenci bir çeri duruyor. Önlerinde “Kahpe Bizans” ın mağlup askerleri ve atları, hayata veda etmiş, yerde yatıyorlar.

Fatih’in solunda, sakallı bir yeniçeri dikkat çekiyor. Tüfeğini çapraz tutmuş, ilerliyor. İşte, O da Fausto Zonaro… Ressam-ı Hazret-i Şehriyarî… II. Abdülhamid’in saray ressamı. Kendini yeniçeri kılığında resmederek imzalamış tablosunu. İstanbul’un Fethi, dendiğinde ilk akla gelen eser olan bu tabloyu, II. Abdülhamid, saray ressamı olan Zonaro’ya, 1905 yılında ısmarlamıştır.

Peki kimdir, Fausto Zonaro ?

1854 yılında, yoksul bir İtalyan ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Okula gidemez. Çocuk yaşta proleter olur. İnşaatlarda çalışır ve kısa zamanda aranılan bir duvar ustası (mason) olur. Ancak zaman geçtikçe, taş ve harç onun yaratma dürtüsüne yeterli gelmez. Modaya uyar ve kendini resme verir. Yaptığı tabloları gösterdiği bazı otoriteler, ondaki cevheri görür ve eğitim almasını tavsiye eder. Verona’da, Accademia Cignoralli’ye, ardından Roma Güzel Sanatlar Akademisine devam eder. Açtığı ilk sergi ses getirince doğal olarak Paris’in yolunu tutar. Artık şöhret ve para sahibi bir ressamdır. Ama aynı zamanda diğer ressamlardan farklı olmak istemektedir. Resmedeceği, kafasındaki masalsı dünyayı aramak için yüzünü doğuya döner ve çalışacağı şehri bulur : İstanbul…1891 yılında Sarayburnu’nda karaya çıkar ve göğe yükselen minareleri görünce kendinden geçer. Karısı Elisa ile Taksim’de ahşap bir ev tutarlar.

Oryantalist bir coşkuyla çalışmaya başlar: Camileri, minareleri, çeşmeleri, Haliçteki kayıkçıları, vapurları, sokak satıcılarını, balıkçıları, kadınları, dervişleri ve Boğaziçi’ni resmetmeye başlar. Bu arada Osman Hamdi Bey ile tanışır. Zonaro, bir Cuma günü Galata Köprüsü’nde resmigeçit yapan Ertuğrul Süvari Alayı’nı görür. Bu merasimin her hafta tekrarlandığını öğrenince eskizlerini yapar ve sahneyi tuvale aktarır. Söz konusu resim, Abdülhamid’in kulağına dek gider ve saraya çağrılır. Tabloyu çok beğenen padişah, Zonaro’ya Mecidi Nişanı taktığı gibi bir teklifte de bulunur: Ressam-ı Hazret-i Şehriyarî

Ressama, dolgun bir maaş bağlanır ve Beşiktaş Akaretler’de atölye olarak da kullanacağı iki katlı bir ev tahsis edilir. Zonaro’nun, İstanbul macerası, 1911 Trablusgarp Savaşı’na kadar sürer.

İşte İstanbul’da güzel günler geçiren Zonaro, padişahın kendisinden istediği Fetih resmini yaparken kolaya kaçar. Daha önceden yapılmış bir resmi, birebir kopyalar. Zonaro’nun resmi aslında bir reprodüksiyondur, doğrusu tam anlamıyla bir intihaldir. Tek yenilik orijinal tablonun renklendirilmesi olmuştur, tıpkı eski siyah-beyaz filmlere yapıldığı gibi.

Peki kimdir bu orijinal tablonun sahibi ?

29 Mayıs 1453… II. Murat ve Hüma Hatun’un oğlu II. Mehmed,  Macar Urban’ın dev topunun 50 metre uzağındaki ve üzerindeki kitabede “Aziz Romanos’a götüren orta kapı” yazan Aya Romanos Kapısı’ndan Konstantinapolis’e giriyor. O artık,  Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri.

Beyaz atının üzerinde, zırhını kuşanmış, ordusunun başında. Ne güzel kumandan, çevresindeki askerler ne güzel asker.

Miğferinin arkasından iki gri sancak yükseliyor: Birinde Fetih Suresi’nin ilk iki ayeti, diğerinde Kelime-i Tevhid yazıyor. Atının sağında, Akşemsettin yürüyor. Onun da yanında, korku salan kılıcı ve kalkanıyla zenci bir çeri duruyor. Önlerinde “Kahpe Bizans” ın mağlup askerleri ve atları, hayata veda etmiş, yerde yatıyorlar.

Fatih’in solunda, bu kez sakallı değil pala bıyıklı bir yeniçeri dikkat çekiyor. Tüfeğini çapraz tutmuş, ilerliyor. İşte, O da Hasan Rıza… Kendini yeniçeri kılığında resmederek imzalamış tablosunu.

Hasan Rıza, bu tabloyu, 1898 yılında yapmıştır. Fausto Zonaro’ dan yedi yıl önce.

Hasan Rıza Sözünü ettiğimiz iki tablo da tıpatıp aynıdır. Lakin bazı küçük farklar da yok değildir. Hasan Rıza’nın çini mürekkebi kullanarak sepya efektiyle yaptığı kompozisyonu, Zonaro yağlı boya ile renklendirmiştir. Her iki ressam da imza olarak kendini tabloya yerleştirdiğinden, Fatih’in solundaki yeniçeri iki resimde de farklıdır.

Hasan Rıza 1881 yılında Bahriyeden mezun olmuş, 1877 yılında çıkan Rus Harbi’ne Askeri Lisenin son sınıfında iken okulunu yarıda bırakarak gönüllü olarak katılmıştır. Savaş sırasında İtalyan bir ressamının korumalığına verilen Hasan Rıza, bu ressamdan etkilenmiş ve onun çalışmalarını yakından izlemiştir. Savaş bittikten sonra Hasan Rıza Bahriye’ye devam etmiş ve bu arada İtalyan ressam ile de bağlarını koparmayarak görüşmeye devam etmiştir. Bahriyenin son sınıfında iken Sultan Abdülhamid’in , Sultaniye Gemisinin kamaralarını süslemekle görevlendirilmiş ve gösterdiği başarıdan dolayı okuldan mezun olmadan subay rütbesine getirilerek ödüllendirilmiştir. Bu durumu içine sindiremeyen Hasan Rıza, rütbesini de bırakarak, savaş sırasında tanışıp dostluk kurduğu İtalyan ressamdan aldığı tavsiyeler üzerine İtalya’ya gitmeyi tercih etmiştir. İtalya’da Roma, Floransa, Napoli atölyelerinde on yıl çalışmış, daha sonra Mısır’a gitmiş ve iki yılda orada çalışarak sanat anlayışını geliştirmiştir. İstanbul’a döndükten sonra Kaptan Paşa tarafından rütbesi geri verilmek istenmiş fakat kendini sanata adayan Hasan Rıza bu teklifi kabul etmeyerek Edirne’ye gitmiş ve burada Sanat Okulunda müdürlük yapmıştır. Hasan Rıza, eserlerinin çoğunu bu okulda müdürlük yaptığı sırada oluşturmuştur.

Balkan Savaşı sırasında Edirne Hastanesinin müdürlük görevini sürdürürken, 13 Mart 1912 tarihinde Edirne’ye yapılan şiddetli bombardımandan eserlerini kurtarmak amacı ile gittiği atölyesinde Bulgar askerleri tarafından parçalanarak şehit edilmiştir.

Zonaro, kendisine Fetih’le ilgili resimler yapması emri verildiğinde, Bahriye Müzesi’nden bazı tablolar getirtmiş ve bunlardan esinlenmek şöyle dursun aynen kopyalamıştır. İşte bu tablolar Hasan Rıza’nındır. Zonaro’nun “Fatih’in İstanbul’a Girişi” nden başka, Hasan Rıza’dan kopyaladığı diğer tablolar şunlardır:

Fatih Sultan Mehmed’in Ordusuyla Edirne’den İstanbul’a Yürüyüşü. Hasan Rıza’nın aynı konulu çalışması Deniz Müzesi’ndedir.

Fatih Sultan Mehmed’in, Gemilerin Karadan Yürütülmesine Nezareti. Hasan Rıza’nın 1989 tarihli çini mürekkebi çalışması Deniz Müzesi’nde, yağlıboya çalışması ise Edirne Belediyesi’ndedir.

Zonaro’nun renkli  resmi
 
Bu yazı Özgür Kemal tarafından yazılmıştır!

Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir