Sizlere, fazla eskiye gitmeden, büyük yolsuzluk enselenmesinden hemen öncesine ait, yalnızca tek bir günün haberlerinden örnekler sunacağım. Günün hay huyu içinde, bugünlere nasıl geldiğimizi bir türlü göz önüne getiremiyoruz. Lütfen okuyun ve seviyemizin nereye, nasıl indirildiğini bir kez daha görün. Okuyana da okumayana da okuyup kafayı çalıştırana da çalıştırmayana da okuduktan sonra ne yapması gerektiğini kavrayabilene de kavrayamayana da herkese sevgiler!..
Bizleri nasıl içi boş gündemlere boğduklarını, halkın vergilerinden elde edilen ve halka harcanması gereken paraları nasıl diledikleri gibi kullandıklarını, geçmişte kazanılmış haklar konusunda bile “veririm de vermem de” tehditleri savurarak bizlerle nasıl eğlendiklerini görün. Başlıyorum…
Başbakan, mikrofonları görünce her zamanki gibi yine döktürmüş:
- Üç, “durun rakamla da yazayım 3” çocuk yapın. Hatta üç de yetmez 5 “bu kez yazıyla da yazıyorum beş” çocuk istiyorum.
Tüm kararları kendisinin aldığı “Bakanlar Kurulu”ndaysa insanın en hayati organlarından olan gözden başlayarak ağız, diş tedavi ücretleri, bunlarla ilgili ilaçlar ve bunların dışında kalan birçok ilaç da SGK kapsamı dışına atılmaya hazırlanıyor. Yani: Gözlerinden hasta mısın? Bastır parayı muayene ol! Doktor reçete mi yazdı? Bastır parayı al ilacı… Gözlük mü lazım? Göz ameliyatı mı? Anca gidersin. Basacaksın parayı, alacaksın hizmeti… Acaba “Bakanlar Kurulu Üyeleri” SGK ile diş tedavi ücretlerinin gerçek durumu hakkında bilgi sahibi mi? Acaba kaç kişi ağzımızdaki diş sayısını biliyor? Acaba kaçı diş ağrısından kıvrandı ki bir dişin insana neler çektirebileceğini öğrendi? Ben, tam da bu kararlarla ilgili olarak kafamda beliren soru işaretleriyle kavga ederken, Devlet Bahçeli ortaya çıkıp:
- “Başbakan, muhalif ve mültecilere bugüne kadar 2.000.000.000,- $ harcadı. Milletimizin alın teri Başbakan tarafından çarçur edilmektedir. Milyonlarca yoksul, işsiz ve kıt kanaat geçinenlerimiz bulunuyorken, devlet hazinesini önüne gelene ulufe gibi dağıtmak akılsızlık ve düşüncesizliktir. El Kaide, El Nusra, PYD ve diğer muhalif unsurların sırf Esad düşmanlığından dolayı besiye çekilmesi, gizli müzakerelerle taltif edilmesi kabul edilir değildir. Başbakan insanlık müsveddesi cellatların, kiralık tetikçilerin tarafındadır.” demez mi? Doğruya doğru, der tabii…
Devlet Bey’in ortaya çıkıp o sözleri söylediği sıralarda, bu kez, Cumhurbaşkanı Gül, “Norveç Kral ve Kraliçesi”ni Çankaya’da karşılayıp ellerini sıktıktan sonra, SGK’lilere indirilmeye hazırlanan darbeyi hiç önemsemeden;
- “Suriyeliye harcanan 2.000.000.000,- $ onurumuzdur.” demez mi… Onunki doğruysa bununki de doğru. O da der tabii…
Hükûmet’in 2014 yılı için yaptığı programda asgari ücrete % 3, emekli aylıklarına % 2.85 zam olduğunu asgari ücretlilerle emekliler dışında kaçınız biliyordunuz ki? Servetlerine, her geçen dakika yeni servetler ekleyenlerin geçim sıkıntısını anlaması, halkın üzerindeki geçim yükünü kaldıracak kararlar alması en hafif söylemle aptalca bir hayaldir. Hayal!
Spor yöneticilerinin üst üste seçilmesini engellemek için yeni bir yasa hazırlanmakta… İyi de bir insanın bu tür bir çaba sarf etmeden önce, nefsindeki bitmez tükenmez siyasal hırsa gem vurup, kendisinin de zırt pırt seçilmesini engellemesi, örnek olması gerekmez mi? Bu nasıl bir zihniyet ne tür bir yöneticiliktir! Üstelik daha önce benzer bir konu anayasaya aykırılığı nedeniyle redde uğramış. Ne gam! Onlar reddeder, ötekiler eninde sonunda kabul ettirecekleri birilerini bulana kadar, yeniden yeniden ve yeniden teklif hazırlarlar. Nesli gittikçe azalan çapulcu-bozguncu muhabirlerden birkaçı da enflasyon ve işsizlikle ilgili rakamlar vermişler. Bunu görenler de dert yanmışlar:
- Açıklanan işsizlik ve enflasyon rakamları doğru olmadığı gibi gerçek rakamlara yakın bile değildir.
Gazeteler, sayfa sayfa Beyefendi’nin ne kadar tutarlı olduğundan söz etmiş. Cesaretleri varsa etmesinler. Çünkü bu sözleri söyleyen, “Ben tutarlıyım!” diyen, Beyefendi’nin ta kendisi… Hem adamcağız neden söylemesin ki? Kendisi değil, mikrofonlardır Başbakan’ı görünce önüne atlayanlar. Ne yapsın? O da aklına ne gelirse başlıyor anlatmaya… Baktım da dün neler söylediyse bugün hemen hepsini ret etmiş. Biri hariç… Erkek öğrencilerle kız öğrenciler bir arada olurlarsa yalan Dünya’nın Zeynel’inin söylediği gibi “aşna fişne durumları” olurmuş, yani… Meğer valilerimiz her işi bırakmış, bu konuyla ilgili tedbir alıyorlarmış. Başbakan demiş ki:
- Valiler gereğini yapıyor.
Ünlü tokat olaylarıyla iki kez ödüllendirildiği hâlde koltuğuna sımsıkı sarılmayı ihmal etmeyen pek değerli bakanımız da hemen atılmış:
- 53 milletten 800 kız ve erkek öğrenciyi seyahate götürüyorsam elbette bunun tedbirini alacağım.
Sanki Başbakan ne dediğini bilmez biriymiş gibi, Bülent Arınç yine ortaya atmış kendini:
- Başbakan onu değil, bunu söylemek istedi.
Başbakan:
- “Ne dediysem o!” gibilerinden bir şeyler daha söyleyerek Arınç’a dersini vermiş.
Adana Valisi Coş’muş:
- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kızlı-erkekli kalınan öğrenci evleriyle ilgili sözleri bize verilen talimattır.
İç İşleri Bakanı açıklamış:
- Belirli tarzdaki evlerde fuhuş yapıldığı operasyonlarla tespit edildi. Günlük kiralanan evler ve illegal örgütlerin kullandığı evlere yönelik çalışma içindeyiz. Hukuki boşluk varsa gerekli düzenleme yapılacak. Özel hayata yönelik herhangi bir müdahale yok.
AKP Milletvekili Şamil Tayyar:
- Kavak Yelleri dizisi Türk aile yapısına zarar vermek için bilerek yapıldı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan’ın öğrenci evleriyle ilgili sözlerine;
- “Dikizci dedim, vallahi haklıyım. Türkiye’yi Orta Doğu ülkesi hâline getirmek istiyor. Suudi Arabistan’da kadınlar araba kullanmak için mücadele ediyor. Yarın böyle bir yasak gelirse hiç şaşırmayın.” diye tepki göstermiş.
Bu yıl emlak vergileri özellikle büyük şehirlerde % 400 oranına kadar zam görmüş. Vatandaş diyor ki:
- Bizim sırtımızdan har vurup harman savuruyorlar. Kendi vatandaşlarına eziyet çektirirlerken, vergilerimizden topladıkları paralarla Arap militanları besliyorlar.
Öz çocuklarından esirgenip, kimine göre iki milyar dolar kimine göreyse çok çok daha fazlası verilen Suriyeliler Türkiye’ye veryansın etmişler:
- Burada kötü şartlarda barındırılıyoruz. Türkiye’nin bize karşı yaptığı kötü muameleyi hiçbir zaman unutmayacağız.
Öf! Sıkıldım. Bir tek günün gazetelerinde bile o kadar çok zalimlik o kadar çok zulüm o kadar çok yağ, bal ve o kadar çok nankörlük haberi var ki; inanın yazmak bile sıkıntı verdi. Konumuz neydi? Üç, beş çocuktu değil mi? Ha gayret! Yapın da görün! Neyi mi? Sonunda varacağınız yeri, “Awara hoon”u* elbette…