Ukrayna’da patlak veren siyasi kriz her geçen gün bir iç savaşa sürüklenildiği işaretleri verirken, ülkenin gerçekten parçalanması durumunda Türkiye’nin de Kırım Yarımadası üzerinde hak iddia edebileceği iddiaları gündeme geldi.
Kırım’daki Rusya yanlısı yönetim, Kiev’deki son gelişmeler ışığında bir aydan beri “Batılılar başkent Kiev’i ele geçirirse biz ayrılırız” demekte.
Kırım yönetimi ‘ayrılırız’ diyor ama 230 yıl önce Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya İmparatorluğu arasında imzalanan Küçük Kaynarca Anlaşması, Yarımada’nın öyle istediği gibi başına buyruk hareket edemeyeceğine hükmediyor. Hala geçerliliğini koruyan ve Rus Çariçesi 2. Yekaterina’nın 19 Nisan 1783 yılında imzaladığı anlaşma uyarınca Kırım Yarımadası Osmanlı himayesinden alınarak Rusya’ya devredilmişti. Ancak anlaşmanın en önemli maddelerinden biri Yarımada’nın bağımsızlık ilan edemeyeceğini ve üçüncü tarafa teslim edilemeyeceğini öngörüyordu. Böyle bir adımın atılması halinde Kırım’ın otomatik olarak Türkiye himayesine geri dönmesi gerekiyordu.
1991 yılında SSCB parçalanarak onun yerine bağımsız Ukrayna devleti ortaya çıktığında, Türkiye Küçük Kaynarca Anlaşması’nı gerekçe göstererek Yarımada’yı geri isteme hakkını elde ediyordu. Ancak Turgut Özal yönetimi döneminde Türkiye’nin kuzeyinde yaşanan jeopolitik değişim ve genel dünya konjönktürü göz önüne alınarakAnkara tarafından bu seçenek gündeme getirilmedi. Türkiye sadece Kırım Yarımadası’nda yaşayan Tatar azınlığın haklarının verilmesini savunmakla yetinmişti.
Son 23 yılda köprünün altından epeyce sular aktı. Günümüzde Kırım Yarımadası Ukrayna’dan ayrılarak tekrar Rusya’ya bağlanmak istediği süreçte ilk önce Kiev’den bağımsızlığını ilan etmesi gerekir. Tam da bu noktada uluslararası hukukun tüm kurallarına göre Türkiye ortaya çıkarak “Kırım Yarımadası yönetimini kontrolüme geri alıyordum” diyebilir.