Özellikle,Sovyet sisteminin sona ermesinden sonra siyasi yorumlarda gündeme oturtulan TEK KUTUPLU DÜNYA söylem ve analizlerinin gerek yazılı ve gerekse görsel medyada sürekli olarak gündemde tutulduğu hatırlanacaktır…
Konu, dünden bugüne ele alınmadan önce, bir hatırlatma yönünden son senelerde yayınlanmış bulunan bazı kitapların tekrar okunmasında yarar vardır…. Yaşanmış ve yaşanmakta olan siyasi sürecin satır aralarında yer alan bu kitaplardaki yorumlar, resmin bütünün görülmesi yönünden yararlı olacaktır…
Yakın zaman aralıkları içinde yayınlanmış bulunan bu kitaplardan birincisi, “John Naısbıtt’in GLOBAL PARADOKS adlı eseridir… Yazara göre,
• İletişim dünyasındaki haberleşme sürecinin çok hızlı gelişmekte olduğu
• Küresel yapılanmada ulus devlet anlayışı yerini ülkelerin giderek küçük devletçiklere dönüşeceğini
• Küresel gücün devlet yerine yeni bir kabileciliğin doğmasına neden olacağını
• Finansın gücünün,küresel düzeyde ayrıca yönlendirici olacağını
• Farklı etnik yapılar yanında, inanç farklarından da doğan aykırılıkların ulus devletlerin bölünmelerinde ve yeni kabileciliğe geçişte etken olacağını,
• Esasında globalizm söyleminin bir paradoks olup, yeni dünya düzeninin, ön görülecek şekilde bir kabilecilik yapısına dönüştürüleceğini
• Küresel finansın yöneticileri tarafından ulus devlet dönemine karşı bir oluşumun dünya genelinde ön görüldüğü, özetle satır arlarında ifade edilmektedir…
Diğer yönden, dönem içinde gündemde tartışılan bir diğer kitapta Samuel Huntington’un “MEDENİYETLET ÇATIŞMASI” üzerine ileri sürdüğü görüş olmuştur…. Yazar tezinde,
• Küresel ayrışmanın giderek kültürel farklardan ileri geleceğini
• Gelecekteki çatışma alanlarının bu farklılıklar üzerine kültürel ve inanç bölünmeleri üzerinden küresel düzeyde gerçekleşebileceğini
• Bu bağlamda en büyük ayrışmanın inanç farklılıkları yönünden bir tarafta Hıristiyan ve Yahudi inanç alanlarında bulunanlarla, karşıt grup olarak da Çin ve radikal İslam taraftarlarının karşıt inanç ve kültürleri arasında olacağını
• Diğer yönden, Yahudi dünyasına stratejik derinlik olarak, Hıristiyan dünyasını eklerken ( Evangelist + Yahudi ittifakı ) bu şekilde İsrail’in stratejik derinliğini sağlanmış olabileceği görüşü, örtülü olarak yazarın anlatım ve görüşleri arasında belirtilmiştir..
Konu ile doğrudan bağlantılı olarak görülmese de, dönem içinde yayınlanmış bulunan bir diğer kitap da, Thomas P.M. Barnett ‘in “ PENTAGON’UN YENİ HARİTASI” olmuştur. Yazar, küresel düzeyde ABD’nin genel stratejik hedeflerini yorumlarken, Pentagon bağlantılı olan analizinde, coğrafyada iki esaslı alanı işaretlemektedir… Bunlardan birincisinin, ABD politikalarına uyum sağlayan bölgelerin İŞLEYEN MERKEZ olarak nitelendiğini, diğer bölüm de karşıt alan olarak belirtilerek , bu bölgeler için ise,BOŞLUK ALANI ifadesinin kullanıldığı görülmüştür… Yazara göre, gelecekte de ABD’ nin bu alan içinde kalan birçok ülke ile göğüs göğüse kalabileceği değerlendirmelerinde yer almıştır…
Daha önceki analizlerde de ifade edildiği üzere, dikkat edildiği takdirde, BOŞLUK ALANI olarak nitelen coğrafi bölgelerin çoğunun Afrika ve Orta doğu ve Asya coğrafyasında oldukları, ayrıca Arap ve İslam ülkelerinin de bu bölgeler içinde oldukları, enerji ve diğer doğal kaynakların ise, gene bu bölgelerde bulundukları , söz konusu harita incelendiğinde görülmektedir…
Bir diğer yönden gelişmeler hatırlandığında, 11 Eylül sonrası, Afganistan, daha sonra, Irak, Libya en son Suriye olaylarının da bu alan içinde yer aldıkları görülmüştür… Afrika’nın yeni devletlerinden Ruanda , Somali, Mali, Güney Sudan Orta Afrika vb… gibi doğal kaynakları olan ülkelerde ise, aralıklarla demokratikleşmeler (!) yaşanmış ve yaşanmaktadır…
BOP olarak gündem kazanmış bulunan operasyonel gelişmeler, Condoleezza Rıce’ın görevli olduğu dönemdeki bir ifadesinde yer alan 22 devletin sınırlarının değiştireceğiz sözü, bu açıdan da değerlendirilmelidir..Bu alan da BOŞLUK ALANI İÇİNDEKİ ülkeler olup, Rice’ın tanımına göre BOP alanlarını kapsamaktadır…
Genel şema içinde sürecin çıkış noktası ise, John Perkins’in “BİR EKONOMİK TETİKÇİNİN İTİRAFLARI “ adlı kitabında özünü bulmaktadır…. Yazar, küresel sermayenin, finans üzerinden süre gelen stratejisinin, ülkeler üzerindeki yıkıcı etkilerine değinirken, giderek şişen karşılıksız paranın küresel düzeyde yapabileceği yıkımın neler olabileceğini ifade etmektedir…( Anadolu insanının mizahi deyimiyle, yerden göğe küp dizip en altındaki çekilirse ne olur?… Seyret gümbürtüyü…)
Konu bu açıdan da ele alındığına;
• Paranın istikameti, küresel düzeyde karşılıksız olarak artmış ve balon yapmıştır…
• Küresel finans, ABD’nin aynı zamanda küresel düzeyde politik kontrol mekanizmasını oluşturmuştur…
• Diğer yönden DOLAR, REZERV PARA olarak, finans üzerinden, küresel kontrol stratejisinin ABD için devlet politikası olmasına neden olmuştur….
• Bu potansiyelin zaafa uğraması, ABD’nin küresel kontrol politikalarına olumsuz etkileyebilecektir…..
• Karşılığı olmayan bu finansın güvencesi bütün ülkelerin REZERV OLARAK dolara bağlı olmaları ve bunu devam ettirmeleri ile mümkündür….
• Doların etkisini sürdürmesi , dünya enerji ve diğer doğal kaynakların küresel düzeyde ve gene küresel sermaye tarafından denetlenmesi ile mümkündür…
• Bu doğal kaynakların bulundukları coğrafya bölgeleri, Afrika, Ortadoğu, ve Orta Asya olmaktadır…Diğer anlatımla BOP coğrafyasıdır….
• Bu bölgelerde ki, nüfusun önemli bölümü ise, Müslüman ülkelerdir…
• Bu bölgelere müdahale edebilmek için, bu coğrafyalarda bulunan ülkelerin batı veya Hıristiyan dünyası ( Evangelist + Yahudi) için tehdit teşkil eden radikal unsurlar oldukları görüşünün ,batı toplumları tarafından kabul etmelerini gerektirmektedir… (MEDENİYETLER ÇATIŞMASI GEREKÇESİ )
• Böyle tehdit unsurları yoksa , bunlar oluşturularak gereken yerlerde kullanılmalı ve dünya kamu oyunda bunların terörist tehdit unsurları oldukları kanaatı yaygınlaştırılarak, gerekirse, BM. Karar çıkartılarak müdahale yolu ile o coğrafyada kontrol sağlanmalıdır…(En yakın örneği Afganistan,Ortadoğu ve Orta Afrika…Muhtemelen diğerleri de yolda….Pentagon’un Yeni Haritası…)
• Özellikle, Ortadoğu coğrafyasında, enerji asli hedef olmakla beraber Evangelist politikaları etkileyen İsrail, kendisine dönük tehditleri de bertaraf etmek üzere, bölgenin yeniden şekillenmesi konusunda önemli ölçüde lobi faaliyetleri ile etkili olmuştur…
• Bu konuda, İran, Şii Irak, Esad, rejimi, diğer yönden Lübnan Hizbullahına karşı İsrail’in ABD’yi zorlayarak yürütmek istediği strateji etkili olmuştur… Mısır’da, Sisi rejimini getirerek Camp David’in devamını şimdilik sağlamış,diğer yönden bölgede Esad yönetimi de zayıflatılmış ise de, yakın tehdit durumunda olan Lübnan Hizbullahı şimdilik, tam olarak etkisizleştirilememiştir…
• İran’a dönük operasyonel yaklaşım ise, Obama yönetiminden gerekli desteği sağlayamadığı için bu aşamada akim kalmıştır…. Bilindiği üzere, nükleer bir İran İsrail ‘in asli hedefidir….İsrail politikası bu cephede halen askıda kalmış görüntüsünde olmakla beraber , beklentinin örtülü olarak devam ettiği izlenimi vardır……
• BOP sürecinde , özetle ,İsrail ,Asli hedef gördüğü İran’a karşı bütün lobi baskılarına rağmen ABD yönetimini ve Pentagon’u istediği şekilde yeterli düzeyde kullanamamıştır…ABD ‘nin yeni savunma konseptine göre, ağırlık merkezini Asya Pasifiğe kaydırma durumunda olması, İsrail’in bu konudaki beklentilerini olumsuz etkilemiştir…
• BOP’un politik hedefleri içinde, coğrafyadaki yansımaları tek tek ele alındığında şu an için gelinen son nokta, Türkiye’nin hudutları olmaktadır… Halen BDP ve onun illegal örgütü olarak varlığını sürdürmekte olan PKK ve diğer yönden Kuzey Irak oluşumu ve Suriye’deki gelişmeler , bu sürecin , vitrinde yansıyan görüntüleri olmaktadır…. Konunun bu safhası Türkiye yönünden önemlidir…
Özetle, gerek Global Paradoks, gerek, Medeniyetler Çatışması, diğer yönden Pentagon’un Yeni Haritası ve Bir Ekonomik tetikçinin İtirafları adlı kitaplar, bütünü içinde ele alındığında BOP ‘un , ön görülmüş olan stratejik analizler kapsamında ki yeri , daha iyi anlaşılır duruma gelmektedir…
Büyük oyunun safhaları irdelenirken, özellikle, John Perkins’in BİR EKONOMİK TETİKÇİNİN İTİRAFLAR ile Thomas P.M. Barnett’in PENTAGON’UN YENİ HARİTASI kitaplarında temas ettikleri hususların satır araları ayrıca önemlidir.
T. Barnett, açıklamaları arasında şu ifadeyi kullanmaktadır….. İkiz Kulelere yakın bir binanın en üst katı, Pentagon ve Wall Street yetkililerinin müşterek çalıştıkları bir karargahı olarak kullanılmaktaydı….Yazarın bu ifadesi, ülkenin finans merkezi ile savunma merkezinin ortak stratejiler üretmekte olduğu kanaatını güçlendirmektedir…
Konu, 21 yy. başlarından itibaren etkili olarak ele alındığında, yeni bir yapılanmanın stratejilerini ABD neden zorlamaktadır ?… Bu gün bir çok finans analizlerinde görüldüğü üzere, Dünyanın toplam GSMH 76 Trilyon dolar iken, karşılıksız olarak piyasaya sürülmüş olduğu analizlerde görülen mali değerlerin 600 trilyon doları geçmiş olduğu belirtilmektedir…
Gene yazılı basından izlendiği kadar, 2011 yılı verilerine göre, ABD’de küresel düzeydeki şahıslara ait mevduattan 54,600 trilyon doların, bazı ailelere ait olduğu da ifade edilmektedir…
Bu konuda Brzezinski STRATEJİK VİZYON adlı kitabında küresel boyutta toplam milli servet, paylaşımına ilişkin şu örnekleri ayrıca vermektedir…( sf.65 )
BAZI GELİŞMİŞ ÜLKELERDEKİ TOPLAM MİLLİ SERVETİN PAYI
Yıl, Birim En üst %10 En Alt %50
ABD…… 2001 aile……… %69,8 ………….. % 2,8
İngiltere… 2000 yetişkin…. %56,0 ………….. % 5,0
Japonya…..1999 hane…….. %39,3…………… % 13,9
İtalya……..2000 hane…….. %48,5 …………… % 7 (en alt % 40 )
Almanya…1998 hane…….. %44,4…………… % 3,9
Fransa……1994 kişi……… %61.0…………… Bilinmiyor.
Çin……… 2002 kişi………. % 41.4……………%14,4
Kaynak: BM. Üniversitesi ‘/2008 raporu.
Genel şema üzerinden sürece bakıldığında, bu kadar büyük bir finansı yöneten şahıs ,aile veya şirketler, küresel stratejiyi de devlet yapılarını da etkileyebileceklerdir… Bu bağlamda özellikle ABD de ( küresel düzeyde) 54 trilyon dolara hükmeden bazı aileler, bu finansın giderek karşılıksız kalması karşısında uğrayabileceği zafiyeti de mutlaka doğru tahmin edeceklerdir… Bu nedenledir ki ( Pentagon + Wall Street ) ortak karargah çalışmaları muhtemelen 600 trilyon dolar olarak karşılıksız balon yapmış olan finansın orta ve uzun vadede rezerv para olan doların yıkımına karşı küresel ölçekte askeri yönden çözüm yollarının aranması zorlayabilecektir… Bu mantık içinde, BOP projesinin bölgesel ve küresel boyutlarının jeopolitik ve jeostratejik hedeflerin belirtilmeleri yönünden ele alınarak değerlendirilmesi de önemlidir…
Konu her fırsatta DEMOKRASİ kılıfı ile küresel boyutta sahneye konulmakla beraber, bu husus gerçekte siyasi bir paradoks olarak görülmektedir…. Asli neden, hedef coğrafyayı kontrola almanın zeminini, sosyo politik açıdan oluşturmaktır…
Söz konusu finansın ağırlıklı sahiplerinin Yahudi kökenli olmaları da dikkate alındığında stratejik görüşün bazı dayanakları ortaya çıkmaktadır.
• Birincisi, finansın geleceğinin güvencesi için dünya enerji ve ham madde kaynaklarının kontroluna yönelik askeri çözümler geliştirmek…. (Wall Street+ Pentagon )
• Diğer yönden, ön görülecek çözümlerin coğrafyanın belli bölgelerine dikte edilmesi nedeniyle , Afrika, Orta Doğu ve Asya’daki ülkelere yönelik olarak stratejileri şekillendirmek .Özellikle de bu bölgeler, BOP içinde görülmektedir….
• Bu bağlamda bölgede İsrail’in güvenliği de hesaba katılarak bu ülke için halen ve ileride de tehdit teşkil edebilecek ülkeleri de içine alacak şekilde önleyici müdahale planlarını oluşturarak, uygun ortamlarda bu planları uygulamak…
• Süreç içinde Global Paradoks saptırmaları ile bölgedeki ulus devletler bölünürken, Huntington’un medeniyetler çatışması tezi ile de, İsrail’i radikal İslam’a karşı koyma projesini şekillendirecek şekilde savunmasını geliştirmek…Diğer yönden de, T. Barnett ‘in Pentagon’un Yeni Haritasında belirtilen BOŞLUK ALANI İçinde kalan hedef ülkelere takvime göre uydurma bahanelerle askeri müdahalelerde bulunulmak….
• Kısaca, Planın çıkış noktası ise, yürütülen politikalar alt alta konulduğunda, karşılıksız kalan ve giderek balonlaşan rezerv para durumundaki finansın geleceğine askeri yönden çözüm aranmakta olduğu kanaatı da güçlenmektedir …
• Yakın geçmişteki Siyonist destekli Evangelist iktidar, bu sürecin mimarı olup, C.Rice’ın 22 ülkenin hudutlarının değiştirileceği beyanı ile, diğer yönden de yeni Haçlı Seferi deyimleri de hatırlandığında, konu, bu tablodaki yerlerine gelişmelere göre oturmaktadır…
• Özetle, operasyonel olarak düşünülen bu stratejiye küresel inandırıcılık sağlayacak bir ön kabul kavramı olarak da sürece BÜYÜK ORTA DOĞU PLANI adı verilmiştir…
• Daha sonra da harekat alanı Pakistan’a doğru uzatılarak ve genişletilerek, buna da GENİŞLETİLMİŞ BÜYÜK ORTA DOĞO PLANI denilerek konu ayrıca güncelleştirilmiştir….
• Yukarıda da ifade edildiği üzere, son gelişmeler dikkate alındığında diğer yönden konu, Kuzey Irak oluşumu yapılanması açısından , Türkiye’nin güney ve doğu hudutları için ayrıca ,önemli ve hayati ikazlar içeren bir safhaya dayanmıştır….
Büyük oyun içinde yerini ve alanını genişleten BOP stratejisinin Türkiye cephesine yaslanan hedefi süreç içinde neyi ifade etmektedir?… Türkiye bir NATO ülkesi olmasına rağmen ülkenin güney doğusunda ayrılıkçı hareketler senelerdir dost (!) ve müttefik ülkelerin örtülü operasyonları ile neden desteklenmiştir ?…. Bu konuda düzenlenen haritalar, NATO kolejlinde bile aleni olarak neden sergilenmiştir?…
Konu hakkında pek çok analiz ve yorumun yapıldığı ve oynan oyunun gerisindeki oyun kurucuların hangi ülkeler ve onların istihbarat servislerinin olduğu ise, gizlenemeyecek kadar aleniyet kazanmıştır… Büyük oyunun Türkiye cephesindeki görünen hedefi tekrar edildiğinde,
• Bölgede, İsrail’in stratejik derinliğine destek sağlayabilecek bir Kürt Devletinin oluşturulması
• BOP Haritalarında da görüldüğü üzere, Kars bölgesinden İskenderun’a uzanan bir alanın doğusunun Türkiye’den kopartılarak hayal edilen Kürt Devletine verilmesi
• Kurulması düşünülen bölge ile, Anadolu Türk dünyası ve Asya Türk Dünyası arasına önemli bir tampon bölgenin oluşturulması
• Güney Doğu Anadolu bölgesindeki özellikle su kaynakları ile, diğer doğal kaynakların tasarlanan Kürt bölgesine verilmesi dolayısı ile bu kaynakların emperyalist amaçlara göre kullanım ortamının sağlanması
• Anadolu üzerinde şekillenen doğu batı, kuzey güney enerji yollarının gene bölgede etkinliğini sağlayacak olan emperyalist güçlerin denetimine geçmesi
• Pekin’den Londra’ya düşünülen iletişim hattının Anadolu üzerindeki bütünlüğünün dolaylı şekilde kontrol edilmesi
• Hedeflenen şekilde hayal edilen bölünme gerçekleştiği takdirde, bölünen coğrafyanın önemli bir bölümünün daha sonra Kürt’lerden alınıp, Ermenistan’a verilmesi
• Arzu edilen hedefin gerçekleşmesi ile, Anadolu’nun hem batısının , hem de doğu bölgelerinin denetiminin emperyalist amaçlara göre sağlanması..
• Zayıflatılmış bir Türkiye’nin bölge üzerindeki etkisinin yok edilmesi özellikle İsrail’in bölge hakimiyetindeki stratejik hedefler içinde Siyonist politikaların ideallerine göre düşündüğü olayların satır aralarında dikkate çarpmaktadır….
• Türkiye’de siyasi nedenlerle ortaya çıkan toplumsal tepkilerin oluşturduğu ortam dikkate alınarak bu ortam içine sızılmak suretiyle olayların küresel çıkarlara göre yönlendirilmesi
• Bu konuda, yakın zamanda basında yer aldığı şekilde bilinen neoconlardan Donald Rumsfeld, Bernard Lewis, Paul Wolfowitz , Richard Perle, Eliot Abrams, Douglas Feith ve John Bolton ile William Kristol gibi, küreselci kurmayların Türkiye’deki olayların yakın takipçileri olduklarına ilişkin görüşler dikkate çarpmıştır…
• Bu şahısların küresel sermaye ve İsrail ile olan yakınlıkları dikkate alındığında ortaya bazı karineler çıkmaktadır…
• Diğer yönden C. Rıce’ın, yakın geçmişteki beyanı içinde bölgede 22 devletin hudutlarının değiştirileceği görüşünün bir kere daha tekrarı, bu bağlamda, resmin bütününün görülmesi yönünden gerekmektedir..
Belirtilen hedefler dikkate alındığında, BOP projesinin Türkiye ayağının ön görülen şekilde fiiliyata geçirilebilmesi, ülkenin ulusal cephesinin ve milli ordunun mukavemet gücünün ortadan kaldırılması ile mümkün olabilecektir….
Bu bağlamda, yakın geçmişten itibaren süre gelen TSK karşıtı operasyonların ve malum davaların dış bağlantılı yönlerinin bu açıdan da değerlendirilmesi gerekmektedir… Türkiye üzerinde kesin sonuç alınabilmesi ancak ülkenin dinamik savunma iradesinin etkisiz duruma getirilmesi ile mümkün olabileceğinden TSK üzerindeki oyunların, büyük oyun içindeki yerinin buna göre de tayin edilmelidir…
Son günlerde basına da yansıyan TSK karşıtı komplonun dış kaynaklı olduğuna dair siyasi beyanlar konu hakkındaki karineleri kuvvetlendirmektedir… Büyük resme gelişmelerin bütünü içinde bakıldığına devam ede gelen süreç daha iyi anlaşılmaktadır…
Diğer yönden, büyük oyun sürecinde, BOP gelişmeleri kapsamına tekrar bakıldığında ,bu konudaki oluşum, özellikle İsrail’in yakın çevre güvenliği yönünden kısmi başarılı olmuşsa da İran ve Türkiye cephelerinde tam olarak beklenilen hedefe uygulanan senaryolara rağmen ulaşılamamış olduğu görülmektedir..
Gelişmeler içinde , resmin arka planı ise giderek netleşmektedir.. Genel duruma göre, iç ve dış olaylar birlikte irdelendiğinde , olayların seyri hedeflenen amaca göre bu alanlarda da BOP projesinin Türkiye cephesinde tökezlemeye başladığının emarelerini göstermektedir…
Irak’ın kuzeyinde ki, Kuzey Irak oluşumu , özellikle ABD’nin bölgede zayıflaması ve giderek Irak’tan çekilme sürecine girmesi büyük beklenti içinde olan ayrımcı hareketler için önemli bir destek kaybına neden olmaktadır… Bölgenin siyasal yapısı tekrar hatırlandığında.
• Kuzey Irak’ta, Erbil merkezli Barzani kontrolundaki Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ( Son seçimde birinci parti olmuştur…)
• Bu bölgenin güneyinde Süleymaniye merkezli Talabani denetimindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği ise, (KYB) ( Üçüncü parti durumuna düşmüştür..)
• Son seçimlerde ikinci parti durumuna gelen Naşirvan Mustafa başkanlığındaki Golan Hareketi ise, ayrıca Barzani karşıtı bir süreci temsil etmektedir…
• Diğer yönden, bölge genelinde Kürdistan İslami Birliği (KİB) siyasi sahnede yer almaya başlamıştır…
• Ayrıca, Kürdistan İslami Grubu ( KİG) gibi siyasal yapılanmalar ile birlikte bu İslami oluşumlar öne çıkmışlarsa da şimdilik önemli bir siyasal ağırlıkları görülmemektedir…
Kuzey Irak bölgesinde legal yapıda izlenen bu oluşumlardan başka gene bölgede illegal yapılanmalar ile süre gelen silahlı propaganda eylemleri içinde yasa dışı kuruluşlar olarak varlıklarını sürdüren gruplar ise:
• Türkiye’de PKK silahlı güçleri olarak illegal faaliyetlerini sürdürürken BDP adı ile de siyasi yönden legal görüntüde Meclis içinden yasa dışı PKK ‘nın legal destekçileri olmuşlardır
• BDP nin Taşnak grupları ile muhabbet içinde olmaları ise, perde arkası amaçların açığa çıkan yansımaları olmuştur…
• BDP yapılanmasının ise, Kürt sosyal yapısı örtüsünde gerçekte Ermenistan bağlantılı bir oluşumun olduğunu güçlendirmektedir…
• Diğer yönden PKK nın gizli ASALA olarak süreç içinde yer aldığı görüntüsü de vardır….
• Suriye’de, PYD silahlı güçleri olarak ülke kuzeyinde etkili olmaya çalışmaktadır.. Görüntüde ise, Barzani ile şimdilik aralarının açılmış olduğu hususu basında yer almıştır….
• İran’da da PJAK adı ile gene silahlı faaliyetlerde bulunan gruplar varlıklarını kesintili olsa da sürdürmeye devam etmişlerdir…
• Özellikle İsrail’in bu bölünmelerden duyduğu rahatsızlık bu grupları bir araya getirme konusundaki MOSSAD organizasyonları ,KCK üzerinden ne kadar etkili olmuştur? Tartışmaya açıktır…
BOP projesinin Türkiye ayağı içinde BDP yapısından legal destek sağlayan PKK şimdilik AÇILIM sürecine göre sessiz görüntü vermekle berber, yukarıda belirtilen hususlar da dikkate alınarak , Büyük Oyunun Kurucularının süreç içinde ki muhtemel tavırlarına da hazırlıklı olmak gerekmektedir… BOP stratejisi,KÜRESEL oyuncular için bir DEVLET POLİTİKASIDIR….( Bu konudaki politikalarda BOŞA BASAN siyaset , hesap hatası yaparsa DÜŞER!!! )
Gelişmeler içinde, illegal yönden sonuç alamayan ayrımcı hareketin son günlerde yeni bir hamlesi de dikkate çarpmaktadır…. Son duyumlara göre, TÜRKİYE KÜRDİSTAN DEMOKRAT PARTİSİ (TKDP) kuruluşu için müracaat söz konusu olmuştur..Bu hususta, siyasi yönden kuruluş müracaatını yapan malum grubun, küresel düzeyde destekçilerinin zaafa uğraması ve bölgede arzu ettikleri birliği sağlayamamış olmaları sonucunda legal yönden yeni bir arayış içinde olduklarını göstermektedir…. Konu,muhtemel gelişmeler açısından ileriye dönük olarak uluslar arası hukuk çevresinde bir meşruiyete zemin oluşturmayı da amaçlayabilecektir!…Bu durumunda ise, yukarıda belirtilen faraziyeler de dikkate alındığında konuya zaman boyutunda bakıldığında çözüm ne olacaktır?…
Böyle bir süreçte, olayın geri planındaki OYUN KURUCULAR iyi hesap edilmelidir, siyasi iktidarın tarihi sorumluluğu içinde teorik zemindeki çözüm , giderek, çok farklı noktalara kayabilecek böyle bir gelişme ise, ister istemez yeni bir sıkıntılı süreci başlatabilecektir…TC. Anayasası (Şayet varlığı kabul ediliyorsa? )kapsamında tanımlanan partinin kuruluşunun yasal temeli ne olacaktır? Kısaca, siyaset burada tarih ve Türk Milleti önünde BOŞA BASMIŞ olacak ve altından kalkamayacağı bir vebali de taşımak durumunda kalacaktır….
Türkiye coğrafyası üzerindeki amaçlar yukarıda belirtilen hususlar çerçevesinde hatırlandığında, gerek AB/D ve gerekse İsrail açısından , bu ülkelerin beklentilerinin birer DEVLET POLİKASI DURUMUNDA OLDUĞU.. hususu hiçbir şekilde unutulmamalıdır . Gelecekte , petrolden çok suyun önem ifade edeceği de hatırlandığında, bu kaynakların cazibesi ise, emperyalist arzular için her zaman öncelik taşıyacaktır….
Özetle, Türkiye, İran , Irak ve Suriye’yi kapsayan hayali Kürdistan coğrafyasındaki yerleşik bölge aşiretlerinin dağınıklığını bir araya getirmek için ABD ve İsrail’in destek verdikleri ve olaya da müdahil oldukları açıktır…
Bu ülkelerce, Kürdistan Toplulukları Birliği (KCK) birleştirme hareketi devamlı desteklenmiş ise de yapılan ikinci toplantıda da netice almak mümkün olmamıştır…. Anlaşıldığı kadar şimdi de Türkiye’de TÜRKİYE KÜRDİSTAN DEMOKRATİK PARTİSİ adı ile yeni bir arayış devreye sokulmak istenilmektedir… Bu bir TRUVA ATI MIDIR?…..
Kuzey Irak Bölgesinde, bir tarafta, aşiret yapısındaki oluşumların feodal karakterleri yanında bu aşiretlerin aralarındaki çıkar ayrılıkları, diğer yönden ise, Goran hareketi ve ayrıca PKK gibi Marksist görüşü savunan silahlı yapılanmanın, aşiret düzenindeki feodal yapılarına ters olan görüntüleri sergilenmektedir…Bu siyasal ayrışım içinde, sol siyasal yaklaşımların ve bunların da karşındaki islami grupların ayrıca yer almış olmaları, aşiret düzeninden tek yapı içindeki bir birliği gerçekleştirmeye engel olmaktadır…Böyle bir birliğin sağlanması durumunda ise, bu birliğin bölgedeki farklı dinamiklere karşı orta ve uzun vadede durumları ne kadar sürebilecektir.? Konu, tartışmalıdır….
Belirtilen nedenler dikkate alındığında, kısaca, 21 Ağustos 2013 tarihinde mevcut oluşumu bir araya getirmeyi amaçlayan ilk Büyük Kürt Ulusal Kongresi’nin ikinci kez ertelendiği yukarıda belirtilmiştir.. Bu konudaki sürece bakıldığında, devam etmekte olan farklılıkların birleşimi konusunda olduğu kadar, bunların, temsil yetkilerinin devri konularında da mevcut rekabetin oldukça derin olduğunu ortaya çıkarmıştır…
Bu bağlamda, Türkiye’ye ve bölgeye dönük BOP stratejisi içindeki Kürdistan projesinin siyasi derinliğinin uzun ömürlü olması oldukça zordur…Süreç, ileride ikinci bir MAHABAD örneğine karine oluşturmaktadır…
Bir tarafta İran, Diğer tarafta Türkiye, diğer yönden de Irak ve Suriye, bölgedeki karışıklığa rağmen, coğrafi açıdan ulusal bütünlüklerini bölmeye yönelik bölücü ve bölgeci hareketleri millet ömründe, hiçbir şekilde kabul etmeyeceklerdir… Bu nedenle de Türkiye de TÜRKİYE KÜRDİSTAN DEMOKRATİK PARTİSİ adı ile bir siyasi teşebbüsün gündeme getirilmiş olması anlamlıdır…
Kaldı ki, ABD’nin bölgeden tümü ile çekilmesi, İsrail’in lobileri üzerinden yürütmeye çalıştığı operasyonel hareketlerin de şifreleri her geçen gün daha çok çözüldüğü için, artık sürece ilişkin baskın tesiri de kalmamıştır…BOP un bu ayağı da bilinmektedir….
• Bütün bu gelişmeler sonucunda, Erbil’in Bağdat’a yaklaşması sürpriz olmamıştır.
• Diğer yönden Maliki’nin DİCLE OPERASYONEL KOMUTANLIĞINI kurarak Erbil için örtülü şekilde tehdit oluşturması ve bu konuda kararlılık göstermesi Barzani için önemli bir caydırıcılık olmuştur..
• Bölgede, El Kaide bağlantılı, Irak ve Suriye İslam Birliği (ISIS) yapılanması ile, ayrıca, yerel aşiretler ve Irak Kuvvetlerinin aralarında süre gelen çatışmaları dikkate alındığında , belli bir istikrarın oluşması engellemektedir… Bu husus ise, Kuzey Irak yapılanması için çatışmaların yayılması durumunda ilerisi için ayrıca tehdit oluşturmaktadır….
• GORAN Hareketinin ikinci parti olarak parlamentoda vekil sayısını arttırması yanında , İslamcı Kürt Partilerinin de yavaş yavaş siyasette yer almaları bölgenin iç dengelerine etkili olmuştur…
• Bu süreç, toplumun belli kesimlerinin zamanla aşiret düzenleri ile karşı karşıya gelebileceğinin emarelerini taşımaktadır…
• Bu bağlamda diğer yönden, Kuzey Irak oluşumundaki feodal yapılar , karşısındaki SOLCU gelişmeler dikkate alındığında , bunların, aşiret düzenleri ile bağdaşmaları oldukça zor olan sosyal gerçekler olarak da görülmektedir…
• Bölgede, çıkar arayışında bulunan Küresel Sermaye için, SOL kavramı içinde şekillenebilecek bir siyasal oluşum ise, asla kabul görecek bir husus değildir…
• Ayrıca, KDP nin Suriye kolu olan Suriye Demokratik partisinin, Suriye Kürtleri Ulusal Meclisinden ayrılmış olduğu da görülmüştür…Bu cenahda da bütünlük oluşmamıştır..
• Bütün bu süreçdeki gelişmeler , ABD nin bölgedeki politikalarının giderek geri adım atmakta olduğunu göstermektedir ki , BOP un önemli bir safhası olan Kuzey Irak oluşumu konusunda orta ve uzun vadede istenilen hedefe tümü ile ulaşılamayacağı görüşü öne çıkmaktadır…Bölgede şekillenen kaosa rağmen bu husus da BOP sürecindeki bir diğer tökezleme safhası olmuştur..
• Konunun,Türkiye üzerinde TKDP adı ile legal bir siyasi yapı içinde yeni bir safhaya taşınmak istenilmesinin bu açıdan da değerlendirilmesi yararlıdır…
Suriye konusu ise, Türkiye açısından yanlış bir politik çıkış olarak gündemde yer almıştır…BOP hedefleri içinde Türkiye üzerinden Suriye ağırlıklı yürütülen girişimler de satranç körlüğü olarak ifade edilebilecektir… Bu konuda, Clausewıtz’ın klasikleşmiş olan deyimi tekrar hatırlanmalıdır. ( ÜLKELERİN POLİTİK HEDEFLERİ DOĞRU TAHMİN EDİLMEDEN UYGULANACAK STRATEJİLER YANLIŞ ÇIKAR …)
Suriye politikasında Türkiye bu hatayı yapmıştır…. Konu, bölge açısından Suriye’nin ötelerine kadar yansımıştır. Özetle, Suriye bağlantılı bölgede hangi ülkelerin politik hedefleri ile Türkiye’nin yaklaşımları karşı karşıya gelmiştir…
* Daha önce de ifade edildiği üzere Suriye, İsrail’e karşı İran’ın bir şekilde ileri mevzi durumundadır. Suriye’ye yönelik tehdit İran politikalarına da ters olmaktadır
* İran’ın stratejik derinliği ise, Çin ve RF olmaktadır.
* Türkiye Suriye rejimine karşı politika oluştururken, gerek İran, gerek Çin ve gerekse, RF.un bölgedeki politik hedeflerini iyi tahlil edemediği için, uygulamaya çalıştığı stratejisi de boşa düşmüştür….
* Suriye girişiminde, Batı desteğine fazla güvenen Türkiye, bu desteğin küresel konjoktöre göre gerektiği zaman değişebileceğini de değerlendirememiştir….
* Gelinen noktaya bakıldığında, Suriye politikası Türkiye’nin üzerinde kalmıştır….
* Konu bölgede muhtelif ülkelerin politik hedeflerinin hangi noktalarda Türkiye’nin politikası ile paralellik, hangi noktalarda ise, karşıtlık oluşturacağının iyi analiz edilmemiş olmasından ileri gelmiştir…
* Bundan sonrası, zamana yayılmış sabırlı bir politikanın siyasi süreç içinde yürütülmesi ile mümkün olabilecek gibidir….
* BOP ile ilgili sürecin Suriye Türkiye ayağındaki görüntü Türkiye yönünden sıkıntılı olmuştur….
Genişletilmiş Büyük Orta Doğu Projesinin doğuya doğru uzayan ayağı, İran cephesinde şimdilik sükunet taşımaktadır….
Afganistan’da Karzai rejimi ise, ABD askeri birliklerinin bölgeden çekilmeleri konusunda ısrarını sürdürmektedir…ABD ‘nin Afganistan’daki varlığı orta ve uzun vadede devam edebilecek gibi görülmemektedir…
Diğer yönden Pakistan gibi, ABD politikalarına yakın olan bir devletin, ABD’nin bölgedeki yanlış politikaları yüzünden, bu ülkenin güvenliğini ŞANGHAY İŞBİRLİĞİNDE aramaya yöneltmiştir… Bu sahalarda da BOP stratejisinin tökezlemekte olduğunu görülmektedir…
Küresel oyuncuların güven sarsıcı politikaları alt alta konulduğunda dünya genelinde sadece güç değişkesi üzerinden finansal kontrol ve silah etkinlikleri ile istedikleri sonuçları coğrafyanın farklı yerlerinde alamayacakları her geçen gün daha da anlaşılmıştır….
Türkiye gibi senelerce NATO yapılanması içinde bağlı kaldığı batı ve özellikle ABD ye karşı %90 yaklaşan güven duygusu, yaşanan olaylardan sonra %90 ‘ra varan güvensizliğe yerini bırakmıştır…
Siyonizm destekli Neocon politikalarının 2014 yılı başında BOP projesini getirdiği nokta böyle görünmektedir.. 5./ 01 / 2014.
ERGUN ÖZGEN