Belçika’nın Ankara Büyükelçisi Marc Trenteseau, yaptığı açıklamasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yarın geceden itibaren gerçekleştireceği Brüksel ziyaretinin “çok olumlu” olduğunu söyledi. Bu açıklama “17 Aralık Dostmodern Darbe Girişimi” sonrası “çok bilmiş” açıklamalar yaparak “Türkiye’nin uluslararası alanda zorluk çekeceğini” iddia edenlere çok güzel bir cevaptır. Tabii “anlayana”.
Türklerin Belçika’ya göçünün 50. yılı nedeniyle etkinliklerin düzenleneceği 2014 yılı münasebetiyle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılacağı bir törene Belçika’da üst düzeyde katılım olacağını ifade eden Belçika’nın Ankara Büyükelçisi Trenteseau, “bir çok AB üye ülkesinden önce Belçika’da Türk asıllı senatörler, federal milletvekilleri ve mahalli temsilcilerin görülmesi, yarım asırlık süre içinde Türklerin ne kadar başarılı bir entegrasyon süreci geçirdiğini gösterir. Bununla birlikte göç eden toplumların yerine getirmesi gerekenlerin olmadığı anlamı çıkartılmamalı.” diyen Büyükelçi güzel mesajlar verdi.
Üstelik politik değerlendrimeler ile de duruşunu belli etti: “Almanya Başbakanı ve eski Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin “çok kültürlülük projesinin iflas ettiği” yönündeki iddialara katılmadığını kaydeden Belçikalı Büyükelçi, “Bu bana çok tehlikeli bir genelleme geliyor. Gerçekten bazı yerlerde entegrasyon süreçleri başarısızlıkla sonuçlanmış olabilir ama bu, birçok Avrupa ülkesinde yabancı vatandaşların istenen düzeyde ev sahibi toplumla uyumda başarı gösterdiği gerçeğinin önüne geçmemeli. Bir ülkede yabancı asıllı siyasiler seçilebiliyorsa, bu bana göre entegrasyonun çift taraflı başarıya ulaştığına işarettir. Ayrıca ikinci ve üçüncü nesil göçmen asıllıların farklı birçok alandaki başarıları da sürecin iyi yönetildiğini gösterir.’ dedi. Tecrübeli Büyükelçi, başarılı bir entegrasyonun temelinde ev sahibi toplum kadar yeni gelenlerin üzerinde sorumlulukların bulunduğunun altını çizerek, karşılıklı çabaların gerekliliğine dikkat çekti ve Belçika’da İslamofobi’ye dair herhangi bir sorunun olmadığını ifade ederken sağduyulu Müslümanlardan İslamiyet’ın El Kaide olmadığını anlatmalarını istedi.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Brüksel ziyareti kapsamında AB liderleriye bir araya gelecek olmasının karşılıklı fikir alış alış verişi bağlamında çok önemli olduğunu kaydeden Trenteseau, “Bu görüşmeler sayesinde yaşanan son gelişmeleri daha iyi anlaşılır. Ancak bu şekilde yanlış değerlendirmelerin önüne geçilebilir.” derken bizim haklı eleştirilerimizi de anladığını ortaya koydu.
Belçika’nın Ankara Büyükelçisi Trenteseau, Türkiye’nin AB tam üye olması için herhangi bir engel görmediğini ifade ederek “Türkiye’deki toplumun ortak paydası demokrasi. Öte yandan birçok AB üyesi ülkenin ortağı olduğu uluslar arası birlik ve ittifaklara üye.” dedi. AB’nin ‘Hıristiyan kulübü’ olmadığının altını çizen Trenteseau, Birliğin temelinde din ve inanç özgürlüğü yattığını söylerken Belçika’nın Başbakanımızın yarın geceden itibaren Belçika’ya yapacağı ziyaretin ne derece önemli bir “anlamı” olduğunu da belgelemiş oldu.
Ne acı!
Belçika Büyükelçisi tarafından takdir edilen “demokratik, sosyal ve güçlü Türkiye” hakkında Belçika’da da “karalama” ve “itibarsızlaştırma” çabaları içinde olan “Türkiye kökenli odakların” var olması ve de bunların bir de “Türkiyeli” olması üzücü.
Nasıl bir “taşeronluktur” bu?
Nasıl bir “Türkiye karşıtı mihraklara” “HİZMET’tir” bu?
Sağlıklı ve “yurtsever” bir bakış açısıyla bu “hainliği” anlamak gerçekten imkansız.
İşte bu nedenle Başbakanımızın Brüksel Ziyareti çok değerli bir gelişme.
Beş yıllık bir aranın ardından ve özellikle de “17 Aralık Darbe Girişimi” sonrası hem Belçika Hükümeti’ne hem de AB Yetkililerine ve de AP milletvekillerine “Türkiye Gerçeklerini” hem de en yetkili “ağızdan” anlatmak bizler için çok avantajlı olacak.
Son haftalarda Brüksel’de “meydanı boş bulan” cemaat medyası temsilcilerinin “yalanlarına” inanmasalar da “kafaları karışanlara” anlatılması gerekenler var.
Türkiye’de verilen kavganın bir “demokrasi kavgası”, “AB değerlerine sahip çıkma kavgası”, “Teröre son verme ve anaların ağlamayacağı bir barışı gerçekleştirme çabası” ve “demokratik bir ülkeyi devlette çeteler oluşturarak eski anti-demokratik haline dönüştürmeye kalkanlara karşı bir kavga” olduğunu anlatacak Başbakanımız.
Ayrıca Türkiye’nin AB üyeliği yolunda geldiği noktayı ve AB’nin “çifte standartını” yani “iki yüzlülüğünü de” kendisinden alışkın olduğumuz “dobra, dobra delikanlı” tavrı ile dile getireceğinden hiç şüphemiz yok!
Orada yalnız da olmayacak.
AB ülkelerinde yaşamakta olan on binlerce insanımız 20 Ocak gecesi Brüksel’de Başbakanımız destekleyecek “yanındayız”, “seni zalime ezdirmeyiz”, halkın iktidarına sahip çıkıyoruz” diyecekler. Ve on binlerce Türkiyelinin bu eylemini hem Belçika Hükümeti hem de AB dikkatle izleyecek ve de Türkiye insanının nerede durduğunu yani “dik duranın yanında olduğunu da” görecek.
Bu ziyaret Kıbrıs Sorunu açısından da çok önemli.
Türkiye’nin tüm “Kıbrıs’ta Çözüm” çabalarına rağmen “Çözümsüzlük en iyi çözümdür” diyenlerin bir kez daha “çözümü baltalama” sabotajlarına yönelik olarak da Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın Brüksel Temasları ve söyleyecekleri ve de gerek Konsey, gerekse Komisyon gerekse de AP nezdindeki muhatapları ile paylaşacağı bakış açıları Kıbrıs Sorunu alanında yeni adımları da beraberinde getirmeye aday.
Bunun farkında olan Belçika’nın Ankara Büyükelçisi de “Kıbrıs konusunda Belçika’nın ‘çözüm’ olacağını söylemeye cesaret edemem. Bir kere yapı ve ortak geçmiş farklı. Belçika’da Flamanlarla Valonlar arasında kanlı çatışmalar yaşanmadı. Fakat Belçika’dan hareketle AB’ye baktığımızda şunu söylemek isterim: Avrupa’da olduğu gibi toplumlar ne kadar kanlı olursa olsan geçmişi bazen geride bırakıp geleceğe bakabilmeli.” açıklamasını boşuna yapmadı.
Hadi hayırlısı diyelim ve Başbakanımızın Brüksel Ziyareti’ni pür dikkat izleyelim.
Bu ziyaretin ardından hem Dış İşleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu’nun hem de AB Bakanımız (Başmüzakerecimiz) Mevlüt Çavuşoğlu’nun özellikle Kıbrıs Sorunu’na yönelik olarak daha da aktifleşeceklerini tahmin etmek de zor olmasa gerek!