NECDET BULUZ
Başbakan Erdoğan’ın AB yetkilileri ile yaptığı görüşmelerde “Türkiye’de hukukun bağımsızlığı “konusunda teminat verdiği ifade ediliyor. AB Konseyi Başkanı Heman Van Rompay, Komisyon Başkanı Manuel Barroso, Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schultz ortak açıklamalarında “Türkiye’deki sorunların hukukun üstünlüğü çerçevesinde çözüleceği konusunda Erdoğan teminat verdi” dediler.
Zaten Başbakan AB yetkileri ile görüşmeye gitmeden bir hafta önce Ankara’ya gönderilen bir raporda, 17 Aralık sonrası yapılan ve tartışma yaratan yargı ve emniyetteki depremlerle ilgili AB’nin bir araştırma yaptıracağı belirtiliyordu. Kısaca, AB, Türkiye’deki hukuk sistemini adım adım izliyor.
AB, HSYK KONUSUNDA DUYARLI
Yapılanlar konusunda bugüne kadar AB’nin 4 kez Ankara’nın dikkatini çektiğini de belirtelim. Son olarak yapılan HSYK’daki değişiklikten de son derece rahatsız olan Birlik “Hukuk sisteminin AB normlarına uygunluğu önemlidir. Bunun dışına çıkılanlara tepki göstermemiz kadar doğal bir şey olamaz” görüşünde. Bu konudaki hassasiyetlerini de Erdoğan’a da ilettiklerini, güçler ayrılığı konusunda da gerekli uyarılarda bulunduklarının altını çiziyorlar.
Bir önemli nokta da şu:
Başbakan, “Hükümete darbe yapıldı” diyor. Bu darbenin de dış güçlerce desteklendiğine vurgu yapıyor. “Onlara paralel yapıyı anlattım, sanırım ikna oldular?” diyor. Dolaylı olarak burada AB’nin de suçlandığı izlenimi oluşuyor. AB yetkilileri bu konuda “Bizi Türkiye’nin iç işleri ilgilendirmez. Biz, hukukun bağımsızlığının korunmasında ısrarcıyız” diyorlar.
Bir başka önemli noktaya daha bakalım:
Başbakan Brüksel’e giderken “Acaba Başbakan AB yetkililerine de ( One minute) diyecek mi?” diye bir kaygı vardı. AB ile iplerin kopmasından endişe ediliyordu. Biz, Başbakan’ın, daha önceki kadar (One Minute) diyebilecek güçte olmadığını biliyorduk. Nitekim Brüksel’de bu yaşanmadı. Kaldı ki, Başbakan son derece yumuşak ifadeler kullanmak, bazı konularda geri adım atmak ve yargının bağımsızlığı konusunda da güvence vermek zorunda kaldı. Zaten, doğru olanın da bu olduğunu söylemeliyiz.
“BAĞIMSIZ YARGI”DA İSRAR
Şimdi ne olacak?
AB, kesinlikle bağımsız yargı konusunda taviz vermez. Başbakan’ın verdiği yargı bağımsızlığı güvencesini de takip edecektir. Birliğin bu konudaki tutumunun ciddi ve katı olduğu biliniyor. Zaten Brüksel’deki görüşmelerden sonra yapılan açıklamalar Batı medyasındaki yorumlar da bunu açık biçimde ortaya koyuyor.
Görüşmelerden sonra AB’den bir yetkilinin şu sözlerinin altını çizmek istiyoruz:
“Verilen sözler ve teminatlar önemlidir. Bugün, Türkiye’de yargı konusunda sıkıntılar var. Biz, bunların giderilmesini ve AB normları çerçevesine alınmasını istiyoruz. Eğer, bunlar yerine getirilmez, Başbakan Erdoğan verdiği teminatlarda samimi görünmezse AB ile olan ilişkiler tehlikeye girer. Bunları da Brüksel’de yapılan görüşmelerde kendi yüzüne karşı açıkça söyledik.”
SON ATAMALAR DA MERCEK ALTINDA
Emniyet ve yargıdaki atamalar konusunda Erdoğan “İkna ettim” diyor. “Paralel devletten söz ettim” diyor. Ancak, Türkiye-Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı Helene Flautre “Polis ve yargıdaki dramatik atamalar konusunda Başbakan Erdoğan parlamenterleri ikna edemedi. Tıpkı Gezi olaylarını bertaraf etmek için kullandığı (dış girişim) argümanlarını kullanıyor. HSYK’nın yürütmenin kontrolü altına girmesi açıkça güçler ayrılığı ilkesini ihlali anlamına geliyor” şeklinde açıklamalarda bulunuyor.
Burada bütün gözler HYSK Yasası’nın yürürlüğe girip girmeyeceğidir. AB’nin buna tamamen karşı olduğunu ve konuyu mercek altına aldığı görüyoruz. AB’nin Türkiye Delegasyonu Eski Başkanı Marc Pierini “Türkiye HSYK Yasası’nın onaylarsa AB harekete geçecektir. Kamuya yapılan açıklamalar gerçeği yansıtmıyor. Türkiye ile AB arasında en ciddi meydan okumalardan biri yaşanıyor” diyor.
Bütün bunları alt alta koyduğumuz zaman, Başbakan’ın AB seferinde bir başarıya imza atmadığını ve tarafları ikna edemediğini görüyoruz.
e.mail: [email protected]