Orduyu bitirdiniz sıra yargıya geldi!

Seçim korkusu başbakanı fena sarmış gözüküyor. Zira başbakan, Cumhuriyet savcılarının talimatıyla güvenlik güçlerinin yaptığı her operasyona ve yargı organlarının verdiği her karara “Zamanlaması manidar” ve “Zamanlaması anlamlı” demeye başladı. 

17 Aralık’ta gerçekleştirilen “Yolsuzluk Operasyonu” ile başlayan başbakandaki bu “Zamanlaması manidar” takıntısı, giderek tam bir paranoya halini almış gözüküyor. “Yolsuzluk Operasyonu” ile başlayan başbakandaki  bu “Zamanlama manidar” takıntısı, savcılıkların emriyle güvenlik güçlerince Adana-Hatay-Gaziantep güzergâhında durdurulan her MİT TIR’ı ile devam etti ve en sonunda Yargıtay’ın “Şike Kararı” ile zirveye çıktı! Doğrusu; geçtiğimiz saatlerde Bağdat Caddesi’nde Aziz Yıldırım’ın karşılanması sırasında atılan sloganlar, başbakanın uykularını kaçırtacak türden sloganlardı; “Hükümet İstifa”, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz”, “Her yer rüşvet her yer yolsuzluk” …vs.

Başbakan, bütün bu gelişmelerin, önümüzdeki seçimlerde partisine oy kaybettireceğini hesaplıyor olmalıdır. Anlaşılan, Yargıtay’ın vermiş olduğu “Şike Kararı” ndan dolayı, FB taraftarlarının oylarını kaybedeceğini düşünüyor Tayyip Bey. Öyle ya; şike yaygarası onun devri iktidarında patlak verdi, FB Başkanı Aziz Yıldırım, onun devri iktidarında kodese kapatıldı, FB futbol takımı onun devri iktidarında Avrupa’dan men cezası aldı.  FB hisseleri onun döneminde taban yaptı. Eee, daha ne olsun! Başbakan, bütün bunlardan sonra FB taraftarının partisine verdiği desteği çekeceğini düşünmesin de ne yapsın.

Başbakan bu tavrını devam ettirdiği sürece, güvenlik güçleri operasyon yapamaz, yargı organları da karar veremez hale gelecektir. Çünkü başbakan güvenlik güçlerince yapılacak hemen her operasyona ve yargı organlarınca verilecek hemen her karara “Zamanlaması manidar” veya “Zamanlaması anlamlı” kulpu takacaktır! Önümüzdeki Mart ayında mahalli seçimler, Ağustos’ta cumhurbaşkanlığı seçimi var. Ondan sonra genel seçim takvimi süreci başlıyor. E bu durumda, başbakanın “anlamlı” ve “manidar” şeklindeki sızlanmalarının ardı arası kesilmeyecek demektir.

Dolayısıyla; benim bu konuda bir teklifim var: Bütün seçimler bir tarafa olup, yerel ve genel seçimleri AKP alana kadar, Tayyip Bey de Cumhurbaşkanı olana kadar Yargıyı ve Emniyeti kapatalım gitsin!Zaten hiç bir işe yaradıkları yok!Öyle ya; madem her operasyondan sonra operasyonu yapan polisler hallaç pamuğu gibi atılıyor, bu konuda kolluk kuvvetlerine talimat veren yargı mensupları çil yavrusu gibi dağıtılıyor, o zaman onca masrafa ve onca emeğe ne gerek var? Bırakalım her şeyi padişahımız efendimiz tek başına bir güzel hala, yola koysun.

 

Esasen Yürütme ve yasama erkleri onun elindedir. HSYK kanununu değiştirerek yargıyı da emri altına almaya çalıştığı gün gibi ortadadır. Tayyip Bey, bu konudaki niyetini geçen yılın Aralık ayının son günlerinde İstanbul Cumhuriyet Savcısı Muammer Akkaş’ın ikinci yolsuzluk operasyonu için düğmeye bastığında açıkça ortaya koymuştu zaten. Bakar mısınız  lütfen padişahımız efendimizin şu sözlerine:

Böyle savcı bizim için adaletin yüz karası.(Savcı gizlilik esası olan dosyaları basına servis etmiştir)Ben buradan suç duyurusunda bulunuyorum, HSYK da suç işledi. Adli kollukla ilgili bir taraftan Danıştay’da dava sürerken, onlar o davanın sürdüğü esnada kalkıp bir açıklama yapıyorlar ve Anayasa’ya aykırı hareket ediyorlar. Şimdi bu HSYK’yı kim yargılayacak? Öyle bir yetkim olsa anında yargılarım”(1).

Doğrusu pek çok insan gibi ben de tam bir şaşkınlık içindeyim. Çünkü ülkenin başbakanı yargıdan şikayetçi, Genel Kurmay Başkanı yargıdan şikayetçi, Ergenekon, Balyoz, Oda TV ve KCK hükümlüleri veya tutukluları yargıdan şikayetçi, meclis başkanı yargıdan şikayetçi, inanmayacaksınız ama yargı bile yargıdan şikayetçi! Malum İstanbul Eski Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı yolsuzluk operasyonunu başlatan savcıların çalışmasından haberdar olmadığını söyleyerek bu savcılardan şikayetçi olmuştu.

Şu halde yukarıdaki teklifimizi yineleyelim; gelin yargıyı büsbütün kapatalım olsun bitsin anasını satıyım! Madem Milli Ordu’ya kumpas kurulmasına izin vererek onu iyice köşeye sıkıştırdınız, sıra Milli Yargı’ya gelmiştir. Onu da bitirin de siz sağ biz selamet tığ teber şahı merdan çıkalım ortaya! İstanbul’daki yolsuzluk operasyonunu başlatan savcıları darma duman eden  ve ülke sathında içlerinde İzmir’de bacanağa yönelik yolsuzluk operasyonunu başlatan İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Baş’ın ve Adana’da MİT TIR’larını durdurma talimatını veren Adana Cumhuriyet Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık’ın da aralarında bulunduğu 96 savcı ve yargıcın yerini değiştirmek için kararname hazırladığı belirtilen bu HSYK ile bundan sonra yargının bağımsız ve tarafsız karar verebileceğini mi sanıyorsunuz siz?

Başbakan’dan Kel Alaka Bir Cevap

Tayyip Bey, Brüksel’e gitmek için  geldiği havalimanında “MİT’in görevi uluslararası silah kaçakçılığı yapmak değildir” diyen CHP Lideri Kılıçdaroğlu’na cevap verirken MİT Kanunu’nun 26. maddesine bakmasını istedi. Doğrusu merak ettim ve bahse konu maddenin MİT’e böyle bir görev vermiş olabileceğini düşünerek yüreğim ağzıma geldi. Derhal söz konusu maddeyi açıp okudum. Bereket versin, böyle bir düzenleme yok kanunda. İlgili kanun maddesi şöyledir:

“MİT Kanunu Madde-26: MİT mensuplarının görevlerini yerine getirirken, görevin niteliğinden doğan veya görevin ifası sırasında işledikleri iddia olunan suçlardan ötürü haklarında cezai takibat yapılması başbakanın iznine bağlıdır.”

 

Yani söz konusu madde, MİT’e Kılıçdaroğlu’nun iddia ettiği gibi bir görev ve yetki vermiyor. Söz konusu madde, suç işlediği konusunda şüphe ve iddia bulunan MİT elemanları hakkında yasal takibat yapabilmek için başbakanın izninin gerektiğini söylüyor. Bu düzenleme, sanırım geçen sene MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı koruma altına almak için getirilen ve büyük gürültü koparan düzenlemedir. 

Oysa bize göre; TIR’ları durduran cumhuriyet savcıları, kesinlikle yasal görevlerini yapmışlardır. Eğer konu ile ilgili olarak geldiği tahmin edilen ihbarı değerlendirmeyip,TIR’lar da MİT’e değil de Türkiye’nin düşmanı olan ülkelere veya terör örgütlerine ait olsaydı o takdirde savcı görevini yapmamış olacaktı. 

Bizim bu konuda da bir teklifimiz olacak: Madem Adana Valisi’nin ağzıyla “bu tür işler MİT’in rutin işleri” diyorsunuz, o takdirde yol güzergahında bulunan valilik ve savcılıkları önceden haberdar edin kardeşim. Yoksa zırt pırt durdurulan MİT TIR’ları sebebiyle cümle aleme rezil oluyoruz millet ve devlet olarak. Ki; eğer bu TIR’lar iddia edildiği gibi mühimmat taşıyorlarsa, Türkiye uluslararası hukuku çiğniyor ve Suriye’nin iç işlerine karışıyor demektir. Bu durum, iyi komşuluk ilişkileri ile de bağdaşmamaktadır. Yok eğer, bu TIR’lar, insanî yardım taşıyorlarsa, o zaman da bu işi MİT’in yapmasına gerek yok. Emrinizdeki İHH ve Deniz Feneri Derneği ne güne duruyor?! Dolayısıyla; başbakanın hava limanında Kemal Kılıçdaroğlu’na verdiği cevap, tam anlamıyla kel alaka bir cevaptır.

Kılıçdaroğlu Ne Demişti?

Kemal Kılmıçdaroğlu şöyle demişti: “Bu nasıl bir iktidardır ki Suriye’ye gönderdiği TIR’ları gizleyemiyor. Davul zurna ile TIR gönderiyor Suriye’ye. Demek ki iktidarın çivisi çıktı. Eğer bu TIR’larda insani yardım malzemesi varsa gizlemeye gerek yok. Açarsınız bildiğimiz insani yardım malzemeleri çıkar. Gizleme, arama yaptırmamanın hiçbir mantığı yok. Olay şu: Bu TIR’larda silah taşınıyor. Kimse kimseyi kandırmasın. Koskoca Türkiye Cumhuriyet Devleti’nin meşruiyeti tartışılır hale getiriliyor. Bir ülkenin 90 yıllık birikimini uluslararası arenada tartışma konusu yaptıramazsınız, hakkınız yoktur. Ne zamandan beri Suriye’nin içişlerine karışıp müdahale etmeye başladınız. Bu MİT’e ait tırlar deniyor, arama yapılamaz deniyor. Benim bildiğim kadarıyla MİT’in silah kaçakçılığı yapma görevi yok. MİT yasasına baktığınız zaman örgütün operasyonel eylem yapma yetkisi de yok. Sadece istihbarat toplar, değerlendirir Başbakan’a sunar. Yasadışı bir işlemin içine sokulmuştur. Yarın bunun hesabını kim verecek? Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin meşruiyeti neden tartışma konusu olsun.”(2).

MİT’in Yasal görevi Nedir?

“Doğruya doğru” ve “yiğidi öldür hakkını yeme” demiş atalar. Kılıçdaroğlu’nun da isabetle kaydettiği gibi, MİT’in silah nakliyesi gibi operasyonel bir görevi bulunmuyor. Zira MİT Kanunu’nun 4. maddesinde bu yönde bir düzenleme yok. Başbakan, bence de kamuoyuna yanlış bilgi veriyor ve hedef saptırma gayretindedir. Hem bu nasıl bir MİT’tir ki; hemen hemen bütün faaliyetleri anında medyada haber konusu oluyor? Böyle gizlilik olur mu? Doğrusu biraz komik kaçmaya başladı MİT’in çalışmaları. Geçen gün, internet fenomeni haline gelen Baaddin’in çok güzel bir tespiti vardı. Şöyle diyordu Baaddin: “MİT öyle gizli çalışıyor ki; Türkmenlere götürülen yardımlardan Türkmenlerin bile haberi yok…” Güler misin, ağlar mısın.

________________

1-http://siyaset.milliyet.com.tr/yetkim-olsa-hsyk-yi-aninda/siyaset/detay/1814209/default.htm,

2-http://gundem.bugun.com.tr/sok-iddia-haberi/938653

 

Seçim korkusu başbakanı fena sarmış gözüküyor. Zira başbakan, Cumhuriyet savcılarının talimatıyla güvenlik güçlerinin yaptığı her operasyona ve yargı organlarının verdiği her karara "Zamanlaması manidar" ve "Zamanlaması anlamlı" demeye başladı.  - kilicdaroglu partisinin grup toplantisinda konustu 111777 5

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir