Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Değiştirdi

Adalet ve Kalkınma  Partisi’nin  2004 yılından bu yana gözlemci statüsüyle yer aldığı Avrupa Halkları Grubundan (EPP) ayrılarak 2012 yılında kurulan  Avrupa Muhafazakarlar ve Reformcular Grubuna (ECR) tam üye olmasına uzun zamandır değinmek istememe rağmen, Türkiye’nin yoğun gündemi sebebiyle bu konuyu ancak yazma fırsatını bulabildim.

 

Günümüzde Avrupa Parlamentosu’nda çeşitli partilerden seçilen temsilcilerden oluşan 7 Grup olup,  bu gruplar içerisinde 100’den fazla ulusal siyasi partinin üyeleri bulunmaktadır. Siyasi grupların ülkelere göre dağılımı şöyledir:

Avrupa Halkları Grubu, Avrupa Sosyalist ve Demokratlar İlerici Grubu, Avrupa Liberal ve Demokrat Grubu, Yeşiller Grubu/Avrupa Serbest Grubu, Avrupa Muhafazakarlar ve Reformcular Grubu, Konfederal Avrupa Birleşik Sol/Kuzey Yeşil Sol Grubu, Avrupa Özgürlük ve Demokrasi Grubu  ve Bağımsızlar.

 

Avrupa Parlementosu’ndaki Siyasi Grupların üye sayıları şöyledir: EPP (273), S&D (193), ALDE (85), Verts/ALE (58), ECR (56), GUE/NGL (34), EFD (32), NI (31)

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Dış İlişkiler Başkanı, yeni AB Bakanı  Mevlut Çavuşoğlu, EPP’den ayrılma sebeplerini karşı taraftan kaynaklanan güven bunalımına bağlamıştır. Çavuşoğlu, EPP’nin  9 Ekim 2013 tarihinde vefat eden Başkanı  Martens‘in 2004 yılında  Ankara’ya gelerek AKP’yi  ortak üye olması için yazılı ve sözlü olarak davet ettiğini fakat Alman ve Fransız Hıristiyan Demokratların itirazları sebebiyle  gözlemci üye statüsüne alındıklarını açıklamıştır.

Martens, 1976 yılında Avrupa Halkları Partisi’nin  kurulmasında görev almış ve 1992 yılından sonra  Parti’nin başkanlığını yapmıştır. 1993 yılından 1996’da Avrupa Halkları Partisi’nin  Avrupa Hıristiyan Demokratlar Birliği (European Union of Christian Democrats: EUCD) ile birleşmesine kadar başkanlığında bulunmuştur. Martens, Finli muhafazakar siyasetçi  Sauli Niinistö ile müzakere ederek Avrupa Demokrat Birliği (European Democrat Union: EDU) partisinin EPP çatısı altına (2002) alınmasını sağlamıştır.

Böylece EPP çatısı altında Avrupa’daki 40 ülkeden 75 partiyi temsil eden  uluslararası merkez sağ (centre-right) parti yapılanması gerçekleşmiştir.

Çavuşoğlu, Martens’in, Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerine başlamasıyla AK Parti’yi ortak üyeliğe alma taahhüdünü de yerine getiremediğini belirtmiştir:

“AK Parti, muhafazakar demokrat bir partidir, kendisini böyle tanımlar…Yeni kurulan Avrupa Muhafazakarlar ve Reformcular İttifakı’yla, bu birlikle AK Parti’nin değerleri örtüşmektedir” demiştir.

Mevlüt Çavuşoğlu, ECR içindeki bazı partilerin AB karşıtı söylemlerinin hatırlatılması üzerine şunları söylemiştir: “Biz Türkiye olarak AB’ye tam ve eşit üye olmak istiyoruz. ECR Üyesi İngiliz muhafazakarların bu konuda daha tutucu olduğunu biliyoruz.. AK Parti ECR’ye üye olarak yanlış bir sinyal vermemektedir. İngiltere Başbakanı David Cameron’ın AB üyeliğini referanduma götürme kararı o partiyi, o ülkeyi bağlar.”

Kendilerine daha önce Avrupalı Sosyal Demokratlar ve Liberaller dahil farklı partilerden üyelik teklifi geldiğini aktaran Çavuşoğlu, AK Parti’nin değerleriyle en yakın değerleri savunan bir siyasi oluşumda olmak istedikleri için Avrupa Muhafazakarlar ve Reformcular Grubunu tercih ettiklerini açıklamıştır.

Avrupa Halkları Partileri Grubu Başkanı olan eski Belçika Başbakanı Wilfred Martens, 30 Temmuz 2004 tarihinde Ankara’ya yapmış olduğu ziyarette, AKP’yi Gruplarına katılmaya davet etmiştir.

Martens, 4 Mart 1997 tarihinde Belçika’nın Başkenti Brüksel’de (Val Duchese Sarayı) bir araya gelen Avrupa Hıristiyan Demokrat liderleri toplantısının ardından, Hıristiyan Demokratların sözcüsü olarak basına yaptığı açıklamada, “İslam dinine mensup olan Türkiye’nin kültürünün Avrupa’nınkinden farklı olduğunu, Türkiye’nin tarih açısından da Avrupa’nın bir parçası olmadığını” söylemiştir.

Martens’in ağzından çıkan bu sözler, AB’nin bir Hıristiyan Kulübü olup olmadığı tartışmalarının başlamasına yol açmıştır. Fransız Le Monde Gazetesi, bu konuyu Claire Trean imzası ile 16 Nisan 1997 tarihli sayısında ele alarak yorumlamıştır.

 

Zamanın Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, 6 Şubat 2004 tarihinde Hıristiyan Demokratlar çatısı altında toplanan Avrupa Halkları Partisi’nin (EPP-ED) Brüksel’deki Kongresi’ne katılmış ve Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan Hıristiyan Demokratlara Türkiye’nin AB üyeliğinin yük olmayacağını açıklamıştır.

 

Toplantı öncesinde Martens, Türkiye’nin AB üyeliğini değil, Türkiye ile özel bir ilişkiyi tercih ettiklerini açıklamıştır.  Martens, AKP’nin Kongre’ye davet edilmesinin “nezaket icabı” olduğunu söylemiştir.

Sekizinci raporunu yazmaya hazırlanan Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye Raportörü Ria Oomen-Ruijten ise Kasım 2013’de Türkiye’de  iken bir gazeteye vermiş olduğu demeçte AKP’nin EPP’den ayrılmasını şöyle yorumlamıştır:

“AB’den çıkmayı savunan bir siyasi parti ile işbirliği yapmak ne anlama geliyor?… AK Parti, 766 sandalyeli Avrupa Parlamentosu’ndaki 274 sandalye ile en büyük grup olan EPP’deki gözlemci statüsünü bırakarak 56 sandalyeli ECR’ye üye oldu. 

Avrupa Muhafazakarlar ve Reformcular İttifakı, 2009’da İngiltere’de sonradan başbakan olan David Cameron ile Çek Cumhuriyeti’nden Sivil Demokrat Parti lideri Mirek Topolanek tarafından kuruldu.

Felsefesini Avrupa Birliği’nin siyasal entegrasyonuna kuşkulu bir yaklaşım üzerine kuran ECR’nin hedefini, ‘Avrupa Birliği’nde radikal reform ve Avrupa’da muhafazakar değerleri yaymak’ olarak özetliyor.”

Diğer taraftan Oomen-Ruijten  bir gazeteye yaptığı açıklamada, 2009 yılında yapılan yasal düzenlemeler sebebiyle artık yalnızca AB üyesi ülkelerden partilerin EPP’ye tam üye olabildiğini söylemiştir.

 

Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine en güçlü desteği veren siyasetçilerden biri olarak tanınan İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt’in, AK Parti’nin Avrupa merkez sağının çatı partisi Avrupa Halkları Partisi’nden  ayrılarak küçük bir AB-şüphecisi gruba geçmesinin ‘son derece aptalca’ olduğunu söylemesine,  zamanın AB Bakanı  Egemen Bağış Twitter’da yaptığı açıklamada,  “Eğer diplomatik olarak cevap vermek zorunda olmasaydım, EPP’nin 10 yıl boyunca AK Parti’ye kayıtsız kalmasının son derece aptalca olduğunu söylerdim Sayın Carl Bildt” demiştir.

İsveç’te 1991-1994 yılları arasında başbakanlık da yapan Bildt, AB dış politikasının en etkili isimlerinden ve Avrupa’da Türkiye’nin AB üyeliğine en güçlü destek veren siyasetçilerden biridir.

Kendi partisi de EPP çatısı altında yer alan Bildt, Türkiye’nin AB’ye katılım müzakerelerinde üç yıllık aradan sonra ilk defa bir başlığın açıldığı 5 Kasım 2013 tarihindeki  hükümetlerarası konferansta yer almıştı.

Başbakan  Erdoğan da 7 Kasım 2013 tarihinde  İsveç’e yaptığı ziyaret sırasında buna dikkat çekmiş ve Bildt’in bu toplantıya katılmasının,  “İsveç’in bu işe ne kadar önem verdiğini göstermesi bakımından kendileri açısından memnuniyet verici bir durum olduğunu” söylemişti.

Bildt’in atıfta bulunduğu haberde, Avrupa Parlamentosu’nun EPP’li Türkiye Raportörü Ria Oomen-Ruijten ve Liberal Grubun gölge raportörü Alexander Lambsdorff‘un, AK Parti’nin kararıyla ilgili eleştirilerine de yer verilmiştir.

Today’s Zaman’ın haberine göre Oomen-Ruijten AK Parti’nin AB karşıtı olarak bilinen bir partiye üye olmasının ‘parti liderliğinin AB’nin ne anlama geldiğini anlamadığını gösterdiğini’ söylerken Lambsdorff da partinin ‘çok kötü bir karar verdiğini’ ve ‘artık AB-şüphecisi bir parti haline geldiğini’ dile getirmiştir.

 

 

***

Avrupa Parlamentosu Avrupa Liberal ve Demokrat Grubu  üyesi Alexander Graf Lambsdorff  Eylül 2013’ün sonunda Alman Die Zeit gazetesi için Türkiye AB ilişkilerinin 50. yılı çerçevesinde kaleme aldığı  makalede,  AB’nin yeni bir Türkiye stratejisine ihtiyacı olduğu vurgulamıştır.

Üyelik hedefinin henüz belirgin olmadığı ve Ankara Anlaşması’nın imzalandığı 1963 yılından bu yana geçen dönemde AB Türkiye ilişkilerinin yavaş ilerlediğini, kimi zaman da geri adımların atıldığını belirtmiştir.

 

 


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir