Polonezköy’den Betonezkent’e

Kullandığım tek sosyal paylaşım sitesinin ana sayfasında, Sayın Avniye Tansuğ’un, “Gürültü patırtı arasında Polonezköy beton talanına açıldı. Kim bilir kimler küpünü dolduracak?” notuna rastladım.
Aykırı sesler duyulmaya başladığına göre, dem o dem ki; hazır kıta hâlinde 24 Ocak gününü bekleyen ikinci yazım da tarihe salınmalıdır deyip, düştüm Polonezköy’ün ardına…

Yıl 1775… On sekizinci yüzyılın son çeyreği… Fırsatçı Prusya, gözü doymaz Rusya ve valsten başka derdi olmaz görünen uyanık Avusturya, cümbür cemaat; halklarının çıkardığı “Ohş! Niyam niyam! Ohhuşş!” sesleri arasında Polonya’yı işgal ediverir.

Polonyalılar, bayağı bir zaman sonra toparlanıp birlik olurlar ve 1830 yılında “Yeter artık!” diyerek bu niyam niyamcılara isyan ederler. Etmesine ederler de yaptıkları hesap bir türlü tutmaz. Ruslar kimine göre yüz yirmi bin kimine göreyse yüz on bin kişiyle biner Polonya’nın tepesine. Yiğitçe direnen Polonyalılar tam sekiz ay “Yürrüüü!” derler Moskof’a…

“Vayyy! Bana isyan eder, direnir, bir de ‘Yürrüüü!’ dersin ha!” diye kükreyen Çar; “Yok edin!” emrini verince, koca Rus ordusu hışımla girer Polonya’ya… Önüne geleni keser, doğrar. Tam bir soykırımdır yaptıkları… Elini kirletmeye tenezzül etmediği noktada da çevredeki Vandal ulusları sokar devreye… Sanki 1914 yılında Ermenileri kullanıp, Türklere karşı yaptığı uygulamanın provasındadır Ruslar.

Kendi öz halkı olan Türklere, hemen her daim sıkıntılar çektirmiş olan Osmanlı yine her zamanki alicenaplığıyla çıkar ortaya… Diğer ülkeler “Ih, mıh, hıh!” diye tartışıyormuş görünüp araziye uyma talimleri yaparken, onlar; hiçbir karşılık istemeden hiçbir ülkeyi beklemeden kapılarını da kollarını da açar Polonya halkına… Osmanlı, zaten, başından beri karşıdır işgale…

Osmanlı, kapıları Polonyalılara açar da Polonyalılar durur mu! Osmanlıdan farksızdır onlar da… Sevgiyle kucaklarlar birbirlerini… Bir süre sonra da Osmanlıdan toprak rica ederler. Parasını vereceğiz derler. O günün padişahı bunu onaylar. O sırada orada bir çiftlik kurmuş olan kiminin Lazarcı kiminin Lazarist kiminin de Lazaryen dediği “Lazar’ın yolundan yürüyen” rahiplere para verilip bugün Polonezköy dediğimiz yer satın alınır.

Köy kurucusunun, toprağı satın alan Polonyalı Prens Adam Czartoryski olduğu kabul edilir. Kurucusuna izafeten, önceleri onun ilk adıyla; Adam pola yani Adam’ın arazisi, Adampol olarak anılır. Köye bizimkilerin taktığı adsa Adamköy’dür. Resmî kuruluş tarihi, 1842’dir. Polonezköy’ün tüm halkı, 1938’de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına alınır. Czartoryskilerin varisleri haklarından feragat edince, köydeki tüm topraklar, 1968 yılında resmen Polonezköy halkının mülkiyetine geçer.
İşte, öykünün en kısaltılmış hâli budur.

Unutmadan… Kendilerini ülkelerinde hissetmeleri için, sevgili atam Mustafa Kemal Atatürk’ün de Polonezköy’ü ziyaret ettiğini söylemeliyim.

Ebeliğini o dönemin padişahının yaptığı Polonezköy’ü, kendi taraftarları tarafından “Günümüzün Padişahı” olarak vasıflandırılan Recep Bey, gasılhaneye bile sokmadan defnetmek istiyor.

Konu, kifayetsiz muhterislere özgü cahil cesaretinin önemli bir örneği olması nedeniyle “Dunning-Kruger Etkisi” açısından incelenmelidir der; çok kısa olarak Polonezköy’de neler olduğunu anlatmak isterim.

Polonezköy’de on iki kişiyle başlayan nüfüs hareketi çoğala çoğala bugünkü müthiş seviyesine ulaşmıştır. Nüfus rakamla 1000, yazıyla da bin şeklinde yazılmaktadır. Romen rakamıyla yalnız ve yalnız tek bir harfçikle “M” olarak yazıldığı söylense de bu, “Ce Ha Pe”liler tarafından Atatürk ve İnönü zamanında uydurulmuş bir safsatadır. Malum, A Ka Peliler Cumhuriyet’in 79 yılda yapamadığını bir dakikada yaptıklarını söyler ve bununla övünürler. Haklıdırlar da… Cumhuriyet’in 79 yılda yaptığı her şeyi, vicdanları sızlamadan, yok pahasına, bir çırpıda satabilmişlerdir.

Göze kestirilen Polonezköy’ün, “alt yapısı, üst yapısı, koldaş kapı”sı bir küçük gökdelene sığabilecek miktardaki bu büyük nüfusu kaldıracak hâlde değildir. Zaten dünyada, Polonezköy’deki nüfus artışıyla yalnızca Çin yarışabilmekte, o da açık farkla ancak ikinciliği kovalayabilmektedir. Bu nedenle Polonezköy’e; AVM ve AVM ile AVM’ler yapılmalı, dıgıdık dıgıdık koşarken plan ve projeleri elinin tersiyle cebine doğru iten hit müteahhit her metre kare toprağa rezidans mı rezistans mı olduğu su götürür konutlar dikmeli, otellerle motellerle kızlı erkekli yaşam alanları kurulmalı, hızlı çuf çuf oraya kadar uzanmalı, tam ortasına “Başmağdur Beyefendi, onun her sözünü sürekli sallanan başıyla onaylayan Hanımefendi, ticaret dehası mahdumlar ve kazanamadığı üniversiteye türban yüzünden gidemediği için Am(a)rikalarda okumaya mahkûm olmuş yüksek maaşlı danışman kızımız” için, helikobaktersiz ama helikopter pistli malikane villasının rezidanslı konutları dikilmeli…

E canım! Oraya buraya serptirilmiş koca koca kaçak villalar da o arada gargaraya gelmeli. Zaten topu topu bir sürücük. O kadarcık da olsun değil mi? Gemicik, villacık, paracık, sürücük… Bu ciklerle cıklar “Beyefendi” ve şakşakçılarında neden koca koca oluyor da bizler de gerçekten de mini minnacık. Anlayan, bilen beri gelsin!

Maşallah! Adamlar hiç durmuyor. Aslında adam demem gerek ya! Görünüşe göre diğerleri yalnızca kalabalık yapmak için oradalar. Beyefendi durmuyor, çok çalışıyor. Millet; hırsızlık, ursuzluk, Reza, Toki, İmralı, Pensilvanya, avanta, lavanta, Suriye, El Kaide, El Kadı’yla uğraşırken aradan Polonezköy geçip gidi gidiveriyor. “Tabiat Parkı” olan bu güzeller güzeli yer nereye götürülüyor dersiniz?
Atta!
Abileri, ablaları; Polonezköy atta gidiyor.

Yukarılarda bir yerde, “Resmî kuruluş tarihi, 1842’dir.” diye yazdığım Polonezköy’ü, bugüne dek imara açmak hiç kimsenin aklına gelmemiş. Anlaşılan o ki, “Beyefendi”nin aklından da hiç çıkmamış…

Bu doğa harikası yer için yapılan nazım imar planları 22 Kasım 2013 günü bakanlık tarafından onanmış. İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü 26 Aralık 2013’te askıya çıkarmış. Bu yazının en başında yayın için beklediğimi söylediğim 24 Ocak günü, yani birkaç gün sonra askıdan inecek. Böylece “Polonezköy Tabiat Parkı”ndaki köy alanı geri dönülemez bir şekilde atta gönderilecek.

Şimdi dikkat; otel, motel, AVM için nedir bilmiyorum ama konut için belirlenen emsal % 15… Kat adedi 2, yükseklikse 6.5 metre…
Anlayacağınız, inşaat alanı yayıla yayıla “Tabiat Parkı”, “Çimento Parkı”na dönecek. İhtimaldir ki, ikinci dalga hücumda gökdelenler rol alır.

Hadi, geçmiş ola…
Çek reklamı; at planı sağa sola; atla ata, doğru atta…

Günay Tulun


Yazıları posta kutunda oku