Devlet işini yaparken eline yüzüne bulaştırmayacaksın…

NECDET BULUZ

 

Adana’da, Suriye’ye gönderilmek üzere 7 TIR’ın bir ihbar üzerine yakalanması, aranması ve içinden çeşitli silahların çıktığının iddia edilmesi konusu halen tartışılıyor. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “İktidarın talimatı ile TIR’larla Suriye’ye silah taşınıyor” diyor. MHP Grup Başkanvekili Vural “Komşudaki yangına körükle giden bir iktidar var” suçlaması yapıyor. Konu ile ilgili açıklama yapan Başbakan Yardımcısı Hüseyin Çelik” TIR’ın içinde ne olduğu kimseyi ilgilendirmez. Bu bir devlet sırrıdır” diye savunma yapıyor. Her kafadan bir ses çıkıyor ve kamuoyu da olup-bitenlerden bir şey anlamıyor.

Ortada bir devlet sırrı olabilir buna saygılıyız. Her devletin de kendisine göre işleri ve sırları vardır. Önemli olan bunların deşifre edilmemesidir. Daha da açıkçası devletin “sır” olan bir işini yapıyorsan, devlet olarak bunu eline yüzüne bulaştırmayacaksın. Bunun önlemlerini de belirlenen kurallar içinde önceden alacaksın.

                                                   NE OLDUĞU BELLİ DEĞİL

                                                      Ortada içi silah dolu 7 TIR’dan söz ediliyor. Bu TIR’ları da MİT organize ediyormuş. Yapılan açıklamalarda da TIR’ların içinde “yardım malzemesi” olduğu söyleniyor. Devletin en üst makamlarının söylediği bu. Peki, bu TIR’larda yardım malzemesi varsa, bu niye “devlet sırrı” olsun ki? Neden aranmasına karşı çıkıyorsun?

TIR’larda silah varsa, bunun taşınmasının önleminin daha önce alınması gerekmiyor mu? Bu işler gizli yapılır, gizlice bu TIR’ları sınırdan geçirmek istiyorsan Devlet olarak nasıl oluyor da yakalatıyorsun? Devlet, bir TIR’ı sınırdan “gizli” olarak geçiremiyor, bunu da eline yüzüne bulaştırıyorsa buraya bir nokta koymak gerekir.

                                                     TIR’ların içindekilerin ne olduğunun uluslararası alanda bilinmesi istenilmiyor. O halde yapılan bu işi nasıl oluyor da “meşru” gösterebiliyorsunuz, savunuyorsunuz? Bu çelişkiler kafalarda soru işaretleri bırakıyor. Kamuoyunda da çalkalanmalara neden oluyor. Bir devlet açıktan böyle “meşru “olmayan bir işin içinde olabilir mi? Bu Türkiye’ye yakışır mı?

TÜRKİYE’NİN İMAJI ZEDELENİYOR

                                                  Burada sorgulanması gereken bir başka konu da şudur:

                                                     Eğer TIR’lar dolusu silahlar Suriye’ye taşınıyor, bunlar da El Kaide’nin eline geçiyor, kullanılıyorsa, Türkiye Suriye’de akan kanda suç ortağı olarak görülebilir. Nitekim dış basında Türkiye için “Suriye’deki teröristlere destek veren ve silah sağlayan bir ülke” olarak gösteriliyor. Bu, ülkemiz için ağır bir suçlamadır. Aynı zamanda bu tür olaylar ve söylentiler Türkiye’nin imajını da zedelemektedir. Ülkemizin de hiçbir zaman böyle bir sıralamayı hak etmediğini altını çizerek belirtmeliyiz.

                                                    Suriye’de taraf olabilirsiniz. Muhaliflere destek verip, silah da sağlayabilirsiniz. Bunu dünyada Amerika başta olmak üzere çok devlet yapıyor. Yapıyor da hiç bu işleri yapanların yapılan işi eline yüzüne bulaştırdığını gördünüz mü, duydunuz mu? Biz, bu tür işlere karşıyız, ama yapılıyorsa da gizliliğin önemine de inanıyoruz. Davul-zurna ile bu tür işler bu şekilde yapılmamalıdır.

ORTADA BİR MEZHEP KAVGASI VAR

Konu ile ilgili olarak bir başka noktaya da değinelim:

Esad’ın devrilmesi için Suudi Arabistan ve Katar gibi Arap ülkeleri Türkiye’ye kullanıyor. Para musluklarını açmışlar, Suriye’li muhaliflere her türlü yardımı Türkiye üzerinden yürütüyorlar. Hatay’da Suudi Arabistan ve Katar destekli büroların var olduğu bile iddia ediliyor. Bu konularda Türkiye’ye ne veriyorlar, ne vaatleri var bilemiyoruz. Ancak, çarkın bu şekilde döndüğü iddiaları havalarda uçuşuyor.

                                                    Aslına işin içinde bir mezhep kavgasının var olduğunu söylemek daha doğru olacaktır. Esad ve yönetimi Şii ve İran ile olan bağlantısı nedeni ile bölgede Şii ağırlıklı bir mezhep var. Buna Irak’ı da kattığımızda Suudi ve Katar gibi Arap ülkeleri bundan endişeliler. Şii baskısının artması ile koltuklarının sallanabileceğini hesaplıyorlar. Bölgede artan ve İran’ın da desteği ile yayılan Şii baskısının Suudiler ile Katar gibi Arap ülkelerinin uykularını kaçırdığını söylemeliyiz. Nitekim Bahreyn’deki Şii baskısının Suudi’lerde nasıl bir deprem yarattığını unutmamak gerekir.

Başbakan Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Davutoğlu, yaptıkları açıklamalarda “Bölgede mezhep kavgasına ve ayrımcılığına karşıyız” diyorlar ama bu inandırıcı bulunmuyor. Suriye’de bu kavganın mezhep çatışmasına döndüğünü, bunun bölgeye de yayılabileceğini daha önceki yazılarımızda dile getirmiştik. Esad’a karşı mücadele verenlerin yanında olmak, bu mezhep kavgasında taraf olmak anlamına gelmiyor mu?

e.mail: necdetes@mynet.com

 

 

 

 

 

NECDET BULUZ - oktay vural