ENFORMASYONEL EMPERYALİZMİN İSLAMCILIKLA SAVAŞI

Modern öncesi kırsal toplumda hakim gücün temel motivasyonu, sahip olunan toprak parçasındaki zenginliği yönetmek ve düzenlemek iken, modern zamanda ulus devlet kurumuyla sahip olunan toprak parçasının ötesinde insanın ve toplumsal yapının da yönetilmesi, refah ve gelişime ortak edilmesi söz konusu oldu.
Şimdi dünyanın her yerinden insanlar faydaları ve mutlulukları için bilgi teknolojilerini talep ediyor bilgi teknolojilerini elinde bulunduran güç ya da iktidar da sömürme,kontrol etme ve baskı kurma karşılığında arz ediyor.
Sömürgecilik insandan gelişip tüm dünyaya işliyor, modern zamanın yeni hayat tarzı ulus devletlerin ötesinde dizayn ediliyor.

*
Bu küresel enformasyonel emperyalizmdir; devletler giderek refah devleti ya da sosyal devlete değil birer şirkete dönüşüyor,şirkete dönüşemeyen devletler taşınamıyor.
Ekonomi ve siyaset daha rafine, rasyonel, bürokrasisi oturmuş, finans sisteminin belirleyici olduğu, hukukun finans sistemi üzerine inşa edildiği yapılar istiyor.
Bu dönüşümü sağlamak üzere devletler kendi içinde ayıklanmalara gitmektedir, devlete etki eden yapılar, mafya,cemaatler, lobiler ayıklanıyor -bu yapıların oluşturduğu boşluklara,kara deliklere izin verilmiyor.

*
İşte, Tunus ve Mısır’da diktatör deviren protestocular daha fazla özgürlük, adil seçimler ve yolsuzlukların son bulmasını talep etmişlerdi.
Önce protestocuların çoğunluğu lâik ve liberal kesimdendi, ama Arap devrimlerinin öncüsü bu kesimler bir ideoloji geliştiremedi.
Çünkü bireyle devlet arasında aracılık yapan sivil toplum kuruluşlarının -ne, kuvvetler ayrılığına dayanan demokrasinin savunulmasında -ne, bireysel hakları güvence altına alınması için zorlayıcı politikaların oluşturulmasında -ne de,devlet otoritesinin istismarını kısıtlayıcı birikimleri ve gücleri yoktu.

*
En organize olanlar özgür akıl ve özgür iradeyi kısıtlayan -o yüzden, ifade ve düşünce ya da din özgürlüklerinin daha çok kısılmasını amaçlayan, otoriter rejimleri öngören İslamcı kuruluşlardı.
Onlarda Batı’nın bir hükümdarın keyfi yönetiminden demokratik hukuk devletine giden zahmetli yoldan geçerken edindiği yaşam kültüründen ve demokratik geleneklerden yoksundular -rağmen,devrimi sahiplendiler…

*
Mesela, Mısır’da “Müminler, kendi sorunlarını ancak İslami bir ideoloji oluşturmak suretiyle çözebileceklerdir”düşüncesiyle tam bir şeriat devleti oluşturulmaya yönelmişlerdi-ki;
Küresel enformasyonel emperyalizm -geç de olsa, İslamcılığın demokrasi ile bir ilgisinin olmadığını, İslamcılığın ülke ekonomilerini rekabetçi baskılara dayanabilecek bir ekonomi varlığı içinde tutmasının olanaksızlığını, İslamcılıkla Mısır devletinin ilâ nihaî bir şirkete dönüşemeyeceğini anladı.

*
Nitekim ABD Dışişleri Bakanı John Kerry; Mursi ve Müslüman Kardeşlerin, Mısırlı gençlerin Tahrir meydanında başlattığı ve tüm Ortadoğu ülkelerine Arap Baharı olarak yansıyan devrimi çaldığını söyledi.
“Tahrir meydanındaki bu çocuklar oraya herhangi dini ve siyasi ideolojinin peşinden koşarak gitmediler. Bu gençleri internet çağında oraya getiren barışa ve refaha olan özlemleri idi. Orada gösteri yapan kalabalıkların tek arzusu ülkelerindeki yolsuzluklara bulaşmış iktidarlardan bir an evvel kurtulmak ve çalışan bir ekonominin parçası olmaktır” demişti ki;

*
Çok geçmedi -bugün, Mısır iki gün sürecek referandumda yeni hazırlanan anayasa oylanıyor.
Yeni Anayasa da İslam’ın devlet dini olduğu belirtiliyor, ama tüm inançların özgürlüğü vurgulanırken hiçbir siyasi partinin din esasına bağlı olamayacağı da ilan ediliyor.
Müslüman Kardeşler örgütü ve benzerlerinin siyaset yapması engellenirken,İslami bir gündem ile devlet idaresi arasına engel konuyor.

*
Mısır’daki darbe -ardından,yeni anayasa; Suriye’deki iç savaşın Ortadoğu’nun parçalanmasına neden olacağının anlaşıldığı bu sırada -kısmen, bölgeyi bir arada tutma, hoşgörü, özgürlük ve demokratik istikrar temelinde yeniden inşa etmek fırsatı oluşturuyor.
Bölgedeki devletlerin şirketlere dönüşmüş birer organizasyona dönüşmelerine ivme veriliyor.

*
Türkiye bu sürece ithal ikameli ekonomik politikalardan,kalkınma ya da sanayiyi gözeten programlardan vazgeçtiği uluslararası alana açılarak büyümeyi esas alan, ülkeyi bir finans ağının merkezi hâline getirip bankalar altyapısıyla finans üzerinden kalkınmayı öngören 24 Ocak 1980 kararlarıyla katılmıştır.
12 Eylül darbesiyle siyasal alan temizlenir ve istikrar sağlanırken, Anavatan partisine de engele takılmayacağı bir ortam hazırlanmıştı.

*
Dönüşümün büyük kısmı ise 12 Eylül 1980 darbesinin açtığı yoldan ilerleyen ve İslâmcı bir medeniyeti kurma iddiasında Tayyip Erdoğan AKP’si ve Fethullah Gülen Cemaatinin,
Birlikte ve 11 yıldır bilinen, CIA ve MOSSAD’ın desteğiyle ekonomik,siyasal ve toplumsal güç kazanarak Emniyet ve İstihbarat’ta örgütlenmeyle yargıda, merkezi, yerel ve özerk idarelerde, sivil-askeri bürokrasi, üniversite, medya,siyasi partilerde yer elde etmeleri ve tüm sistemi kontrolleri altına alarak paralel yapıda AKP devletini ve cemaat derin devletini kurdukları ve Türkiye Kürdistan’ında da Kürt derin devletinin oluşmasına göz yumdukları 2002-2013 döneminde oldu.

*
Ne ki, küresel enformasyonel emperyalizm; rap Baharı’nda elde ettiği sonucu -yani, İslamcılığın demokrasi ile bir ilgisinin olmadığını, İslamcılıkla ülke ekonomilerinin rekabetçi baskılara dayanabilecek bir ekonomi varlığı içinde tutmanın olası olmadığını -bu yüzden, devlete etki eden İslamcı yapıları tasfiye etme kararlılığını Türkiye’de de göstermekte gecikmedi…

*
Paralel yapıyı oluşturan parti devletin lideri Başbakan Erdoğan ile cemaat derin devletinin lideri Fethullah Gülen’in dalına bindiler.
İki yapının arasına sokulan nifakla, aralarında iş adamları,banka müdürleri,belediye başkanları,bakan çocuklarının da bulunduğu bir organize suç örgütü ile ilgili soruşturma açıldı.

*
Soruşturma konusu; BM Güvenlik Konseyinin nükleer programından vazgeçmesi -aksi halde, gelirinin çoğunu petrolden sağlayan İran’ın merkez bankaları ile işlemlerinin askıya alınmasıyla fiziki ve psikolojik olarak çökertilmesini öngören kararının, Türkiye hükümetince by-pass edilmesi,
By-pass işleminin bir suç organizasyonuyla İstanbul’da bazı arazilerin usulsüz olarak imara açılması, kazanılan milyonlarca liralık rantın -bir bölümünün, iç edilmesi- diğer bölümünün, aklanıp dövize ve altına çevrildikten sonra İran’dan doğal gaz ve hampetrol ithalinde kullanılmasıyla sağlanmış olmasıdır.

*
Bu büyük yolsuzluk; AKP devletini BM Güvenlik Konseyi kararlarına aldırmamakla uluslararası hukuku ihlal etmekle, bizzat bir yolsuzluğun aktörleri olarak ulusal hukuka göre yüzkızartıcı suçlar işlemekle ve iktidar ile cemaatin birlikte paralel bir devlet oluşturmasıyla müştereken geçmişteki uygulamalarına şaibeli hale getiren getiren anayasa suç işlemekle itham ediyor.
Parti devletin lideri Başbakan Erdoğan ve derin devletin lideri Fethullah Gülen bazı belge,ifade ve ilişkilerin deşifre olması haline karşı karşılıklı tedbirler alıyor.
Biri diğerini katiller topluluğu Haşhaşi örgütü olmakla diğeri de öbürünü El Kaide örgütünün destekçisi olmakla suçluyor-ki,esasen ikisinin İslamcı düşüncesinin İslami Cihad örgütlerini ürettiği pekalâ biliniyor.
Şimdi birbirlerini ayıklıyor, ağır bir tasfiyeden geçerken,Türkiye devletinin bağırsaklarınıN temizlemesine neden oluyorlar.

*
Bu suretle Türkiye’nın potansiyeline eşdeğer yeni bir süreç başlıyor.
Meydan “Bireyin teşebbüsünü ve faaliyetlerini esas tutmak fakat milletin bütün ihtiyaçlarının ve bir çok şeyin yapılmadığını göz önüne alarak memleketin iktisadını devletin eline almasından gelişen Kemalizmin iktisadi anlayışını”; “Hayatta kalan uyum sağlamıştır ve en iyisidir” anlayışında Darwinizm kaynaklı, tüm ahlâkî ve beşerî değerleri mülkiyet anlayışı üzerine oturtan,serbestinin mutluluk getireceğine inanan,piyasaperest, düşük maliyet ve yüksek kazanç odaklı liberalizme indirgeyen,
Saydamlık ve temiz siyaseti oluşturmak,siyasi etik ve dokunulmazlık yasaları için mücadele, çoğulcu demokrasinin tesis edilmesi ile yurttaşların birlikteliğini teminen temel hak ve özgürlükleri geliştiren sosyal politikalarda yoğunlaşmak üzere yeni CHP’ye kalıyor.

16.1.2014


Yazıları posta kutunda oku