Tarikatların devlet içindeki örgütlü varlığı; dinin devlet içinde ki varlığıdır.
Tarih boyunca, her ne kadar din ve devlet işlerini bir birinden ayırmaya çalışmış olsak da, gerçek budur.
Osmanlı sultanları Halifeliği, bünyesinde toplayarak (1517) dinden gelen etkiyi; kendi isteğine göre kullanmayı sağlamışlardır.
Böylece örfi ve şer’i hukuk merkezi otoritenin eline geçmiştir.
İstedikleri zaman Örfi kurallardan yola çıkmışlar, işlerine geldiğinde de Şer’i kuralları işletmişlerdir.
2014 yılında, yaşadığımız devlet krizinde ise; ne şer’i hukuk, ne de örfi hukuk işlemektedir.
Şimdi Gül’ün devlet krizi karşısındaki durumunu izliyoruz. Sadece şer’i hukuktan, tarikat ve belli zümrelerden medet umuyor!
Kendine göre, şer’i hukukun uleması olarak gördüğü Fethullah’a aracılar göndererek, devlet ile tarikatın arasını bulmaya çalışıyor.
Yani Hilafetin Arap şeyhlerinden alınıp, Sultan’ın bünyesine taşındığı 1514 yılına geri dönmüş oluyoruz.
Aradan altı yüz yıl geçmiş, laiklik adına bunca insanlar can vermiş, Mustafa Kemal gelmiş geçmiş, ama bu ülke şer’i hukuktan Örfi hukuka geçememiş.
Gül’ün devlet krizi adına yaptığı tek şey; Fethullah’a, Fehmi Koru’yu aracı olarak göndermektir.
Buna bir çaba desek bile, laiklik hukuku içinde aranan bir çaba hiç değildir.
1920’den beri kurmaya çalıştığımız, modern ve laik devlet, ya da din ve devlet işlerini birbirinden ayırma işinde, aldığımız yolun koskoca bir sıfır olduğu ortaya çıkıyor.
Devlet kurumları ve halk içinde aranacak çözüm, Pensilvanya’da aranıyor.
Bunun ötesinde, devletin başındaki ne yapıyor derseniz; “susma hakkını” kullandığını görüyoruz.
Bunların İslam Hukukunu da, işletmek istediğine inanmıyorum ya…
Amerika’dan gelecek talimat beklenirse daha çok beklenir.
Milli irade der, sonra da, milli iradeyi bırakıp, Pensilvanya’dan gelecek talimatı beklerseniz, işte böyle yapacak bir şeyiniz kalmaz.
İktidarı şu veya bu şekilde, elinde bulunduranlar, böyle durumlarda, çözüm üretemezler ve krizi yönetemezlerse, devrimin demir süpürgesinin sapı görünüyor demektir.
Yazıları posta kutunda oku