10 Ocak 2014, 15:42
Kürt İsyanları diyorlar… İsyan çıkartanlar gerçekten Kürt müydü?
Tarihimizde “Kürt isyanları” şeklinde yazılmış on altı olay var.
1806’dan günümüze kadar gelmiş. Çıkış noktaları müşterek: Kuzey Irak. Buradan Anadolu’ya yayılmış, özellikle Doğu bölgesini etkisi altına almış.
Günümüzde bu isyanlar “Kürt Sorunu” tanımıyla siyasi bir şekle dönüşüyor, üstelik Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit ediyor. Başta, bölgesel aşiret yapısıyla ortaya çıkan bu süreç, son yüzyılda cemaat-siyaset ekseninde gelişmesini tamamlamak istiyor.
İsyan adı altında ortaya dökülen kimliğe, kısaca ve toptan “Kürt” deniliyor. Bu noktada, “Neden Kürt” sorusu aklı çeliyor.
Gerçekten de bu olayları tertipleyen ve çıkaranlar Kürt müydü?
Öyleyse eğer, bu resimdeki olaylar ve insanlar Kürt kimliği üzerinde inşa edilebiliyor. Ama değilse, konunun bu yönde araştırılması ayrı bir önem kazanıyor.
Yine bu çerçevede, olayların hep Irak coğrafyası içinde resimlenmiş olduğu açık. Bu kez, “Neden bu coğrafya?” sorusu öne çıkıyor.
İsyanları tetikleyen kimlik Kürt ise, çıkış yerinin alışılageldik Doğu Anadolu olması gerekirken, Irak’ın seçilmiş olması insanı düşündürüyor. Bu düşünceler ise, insan aklını derin araştırmaya sevk ediyor.
Hep aynı tabloda kimlik ve coğrafya konusu bir yana, insanları böylesi bir eyleme geçiren motiflerin tek bir inanç biçimi etrafında toplanışı, bu olaylara merakı artırıyor.
Bu halde düşünen akıl; “Neden bu inancın cemaati hep isyan çıkarıyor” diye soruyor; ancak inanç-akıl çelişkisiyle karşı karşıya kalmaktan da kendini kurtaramıyor. Anadolu’da onca tarikat ve cemaatin bulunmasına karşın, tarihten günümüze gelen bu isyanları hep aynı cemaat liderlerinin tertiplemiş oluşu, bu kez ilgiyi bu din öğretisi üzerine çekiyor.
Son yüzyıla bakıldığında, adı “Kürt” koyulmuş bu isyanların liderliğini -kimlik, coğrafya ve cemaat temelinde- Barzanilerin sembolize ediyor olması ise başlı başına bir olay!
Doğu Anadolu’nun aşiret yapısı içerisinde adı pek duyulmamış bir Barzani’nin, iki yüz yıllık bir isyan siyasetini günümüzde sahiplenip, buna öncülük ediyor olması, bu araştırmamızı daha da ilginç kılıyor.
Nihayetinde bu ayrılıkçı hareketler amaçları esas alınarak çerçevelendiğinde, adı “Kürdistan” olan ayrı bir devlet resmi ortaya çıkıyor.
Sınırları ise, Akdeniz’den doğuyu takip ederek Karadeniz’e ulaşan bir harita çiziyor. Bu harita Türkiye coğrafyasına uygulandığında, Anadolu ile Asya’nın bağını kesen bir kılıcı resmediyor.
Bu durumda insan ister istemez, “Gerçek amaç nedir” diye sormaya başlıyor; “Kürt devleti kurmak mı yoksa iki kıtaya yayılmış Türk dünyasını bölmek mi?”
Konunun önemi bu şekilde kimlik, coğrafya, din ve strateji üzerine yayılırken, “Elde ne var?” diyerek sağa sola bakıldığında, bu anlamlı siyasetin genel bir isyan tanımıyla basite indirgenişini görmek, zihinleri daha da karıştırıyor.
Tarihin derinliklerinden temel alan bir olayın alışılageldik bir tasnifle dikkat dışına çekilişi; hayreti meraka, merakı ise derin düşüncelere dönüştürüyor. Olayları Osmanlı ve Cumhuriyet şeklinde ikiye ayıran, bu isyanları gündeliğe çeviren kalemlerin varlığı, artık endişeye yol açıyor. Bu olayları “Kürt” kimliği ile etnisiteye bağlayan araştırma ve yazılar ise, bu endişeleri koyulaştırıyor.
Hal böyle olunca, Türk tarihini öğrenmek, günümüz ve tarihimiz arasında bir bağ kurmak ısrarında olan nesiller, haklı olarak, olayları büyük bir çerçeve içinde göremiyor. Tek bir resme bakıp, olayları üstüne bir nakış gibi işleyemiyor. Gözler önündeki bu büyük ve anlamlı düğüm keskin bir bakışla bir türlü çözülemiyor. Oysa Türk tarihinin iki yüz yılını meşgul etmiş bu olaylar, bu kadar sade ve tarihsel derinlikten yoksun bir biçimde ele alınmayı hiç hak etmiyor.
Bu kitapla, Osmanlı’dan günümüze Kürt adı üzerinden belli bir coğrafyada ortaya çıkan bu ayrılıkçı hareketin dinsel-örgütsel ve küresel bir resmi çizilmektedir.
Size sunulan tablo; Cemaat ve Barzani’dir.
Sonuç, bu tabloya bakışınızla bir anlam kazanabilir…
Erdal Sarızeybek
Kaynak: Cemaat ve Barzani
KAYNAK: (ES) SARIZYBEK HABER