ALLAHÜ EKBER DAĞLARI
Zaman,1915 senesinin,4-5 Ocak gecesidir. Mevki Kars , Sarıkamış, Alahü Ekber Dağları! Hava sıcaklığı eksi 35 derecenin daha da altına iniyor. Duyulan kurt sesleri midir, yoksa Moskova’daki Rus askerlerinin bağırmaları mıdır yada Azrail’in kahkahaları mıdır bilinmez!
Enver Paşa cesur kumandandı. Delikanlı adamdı. Kars’ı, Ardahan’ı, Artvin’i Ruslara bırakamayız diyorsa bırakılmayacaktı. 1877-1878 senesinde yapılan 93 Harbi veya 93 bozgunu yada 93 mağlubiyeti Osmanlının Batum’u , Ruslara Savaş Tazminatı olarak bırakması ile; Sarıkamış, Kars, Ardahan ve Artvin’inde Berlin anlaşması ile Ruslara verilmesiyle sonuçlanmıştı. Enver Paşa işte bu Ruslara terk edilen vatan topraklarımızı Ruslardan geri almak için çılgınca bir planını 19 Aralıkta kurmaylarına ve kumandanlarına açıkladı. Plan müthişti! Ama Türk neferlerine, Türk zabitlerine giydirilecek kışlık üniforma, kışlık ayakkabı, çizme, palto, yeterli cephane, kurşun, tüfek yoktu.19 Aralık 1914 senesinde Enver Paşa’nın ruhunda yanan ateş ve beyninde ortaya çıkan müthiş plan , hiçbir hazırlık yapılmadan, yazlık ,baharlık üniformaları ve ayağındaki çarıkları ile yola çıkartılan askerlerimiz ve onların hakiki yol arkadaşları, ağabeyleri, babaları, sırdaşları, silah arkadaşları olan kumandanları, zabitleri ile 22 Aralık 194 senesinde tatbik edilmeye başlandı.
Ayrıntılara girmeye gerek yok. Hani hep ‘’Şeriat!’’ deriz ve birçok İslam ehli tarafından yanlış anlaşılan Arapça dilinde ve Kuranda da geçen bir tabir vardır ya! İşte askerlerimiz Ruslara değil, şeriata, yani kış şartlarına, yani doğa kanunlarına, yani tabiatın sarsılmaz iradesine, yani Allah’ın şaşmaz kanunlarına, yüce sistemine yenildiler! Napolyon’un ve seneler sonra Hitler’in boyun eğdiği bu Allah’ın acımasız kışına, Türk askerleri de yenildi.
Cihangir vardı içlerinde! Geniş omuzlu, kaytan bıyıklı, kara yağız, Bursalı, uzun boylu ,henüz 19 yaşında civanmert bir delikanlıydı. Bir yumrukta ahırın ceviz ağacından yapılmış kapılarını kırabilen, bir tekmede ağaçları yerinden oynatabilen müthiş bir aslan parçasıydı. Bu harekat bitince yavuklusu Hatice ile evlenecekti. Hatice, çoban Süleyman’ın en küçük kızıydı. Karların üzerinde, sırtında ince baharlık üniforması ve ayağına çarığının üzerine bağladığı bezlerle , omuzuna asılı tüfeği ile yürüyordu Cihangir! Yol arkadaşı Sabri’ye seslendi soluklanmak için bir ara durduğunda:
-Yengem Esma bacım seni özlemiştir Sabri kardeş!
Sabri cevap vermedi! Beline kadar gömülü karda boş ve donuk gözlerle Cihangir’e bakıyordu. O da binlerce silah arkadaşı gibi donarak, karların içinde can vermişti.
Cihangir bağırmaya başladı
‘’Tuna nehri akmam diyor! Etrafımı yıkmam diyor! Ünü büyük Osman Paşa! Plevne’den çıkmam diyor!’’
Bağırdı Plevne marşını Cihangir! Bağırdı! Bağırdı! Sonra sesi azalmaya, kısılmaya başladı ve sesi daha da cılız hala geldi. Sonra fısıldamaya başladı
‘’ Hatice Plevne Marşını söyle bana! Plevne Marşını söyle Hatice! Düğünümüzde Plevne Marşı çalsın! Gazi Osman Paşa ve Enver Paşa nikah şahidimiz olsun!’’
Sonra sustu. Gözleri bembeyaz karlara bakıyordu.
Merhaba milletimin evlatları!
22 Aralık 1914-15 Ocak 1915 tarihinde Sarıkamış’ta Allahü Ekber dağlarında donarak ölen 60 bin neferimiz, zabitimiz ve Ruslar tarafından bu harekatta esir alınarak, 2 binden fazlası mahkum olarak yürütüldüğü yollarda, 5 binden fazlası da Kırım’da domuz çiftliklerinde çalıştırılarak ve daha sonra ağır kış ve çalışma şartlarında öldürülen 7 binden fazla zabitimiz, askerimiz için hepimizin bir dua ve minnet, vefa borcu vardır. Hepsini saygı ile anıyoruz.
Bu konuda vefa borcu olarak bugün sunduğum şu aciz yazım minnet ifademin küçük bir göstergesidir.
Cihangir, Sabri ve binlerce silah arkadaşı, zabiti, kumandanı böyle namert bir çağda yaşamamışlardı. Türk Ordusuna, Türk kumandanlarına, Türk neferlerine, Türk zabitlerine herhangi bir komplo, yalan, iftira, fitne, fesat, kumpas yoktu. Kimse kimsenin ıslak, kuru imzasını didiklemiyordu. Sahte Cd, gizli tanık, facebook ve twiter küfürleri, teknik böceklerle gizli dinlemeler, gizli kameralar yoktu. Kutsal bir dava için yola çıkılmıştı. Çılgınca, deli cesareti ile ortaya koyulup yıldırım hızı ile uygulanan bir dava olsa da; maksat saygı duyulmasını gerektiren, kutsal, aziz bir maksattı. Vatan toprakları, millet ; emperyalist düşmanların insafına, vicdanına, merhametine terk edilemezdi. Millet ayaklar altına alınamazdı! Milliyetçilik ayaklar altına alınamazdı!
Haksızlığa, esarete, işgale, zincirlere, prangalara karşı 4000-5000 yıldır savaş veren bu millet, bu savaşlarına elbette devam edecekti. Sabri ve Cihangir milyonlarca Türk şehidinden sadece iki silah arkadaşıydı.
www.vedatkusakli.com
k.vedat@windowslive.com
Yazıları posta kutunda oku