Silivri Özel Yetkili Mahkemeleri yargılamalara başladığında, herkesin, darbe /demokrasi propagandasının esiri olduğu dönemleri yaşadık.
Muhalefet gözünün önünde cereyan eden “kumpası” inatla görmekten kaçındı.
“Yargı çözer” ifadesi günün modasıydı.
İktidar yargıya güvenmeliyiz diyor, Cemaat yargıya güvenmeliyiz diyor, TSK yargıya saygılıyız diyordu.
Anlayacağınız, o günlerde, herkes sütre gerisine girmek ve haksızlığa karşı çıkmamak için “yargı çözer” diyordu.
Yargı çözer ifadesi, aslında, hukuksuzluğa verilen destek halini almıştı.
Amerika da yargı çözer diyordu. Çünkü Büyük Ortadoğu Projesinin yapılacak işleri vardı.
Böyle “kırk katır mı, kırk satır mı tehditlerinin savrulduğu, Doğu Perinçek ve arkadaşlarının tutsaklığının başladığı günlerdi, biz şöyle bir değerlendirme yaptık.
Ergenekon Tutsaklarının siyasi nedenlerle, tutsak edildiğini, asıl operasyonun sahibinin, ABD gladyosu ve onun işbirlikçileri olduğunu değerlendirdik.
Ve dedik ki; “Silivri’dekiler çıkacak, onların çıktığı yere, operasyonu yapanlar girecek”.
Süreç bizleri haklı çıkarma yönünde ilerliyor.
Şimdi belki bazıları “Silivri’den başbakan çıkar mı” sözüne inanmayacaklardır. Ama sürecin sonu bu işaretleri veriyor.
Akrebin kendi kendini soktuğunu biliriz. Peki, akrep ne zaman kendini sokar?
Ateş çemberi akrebe yaklaşmaya başladığında…
Daralan ateş çemberi nedir?
Ateş çemberi halkın kendisidir. Halkın daralttığı bu ateş çemberi akrebin kendisini sokmasına sebep oldu.
Türk halkı, ne AKP’ye ne de Cemaate mahkûmdur.
Bunlar tepemizde,” kırk katır mı, kırk satır mı” diye duruyorlar.
Türk halkının seçeneği vardır.
Erdoğan üç ay yattı diye başbakan oldu da, Silivri’de başbakan olacak yiğit mi yok?
Yurtseverler, bağımsızlıkçılar, Kemalistler ne AKP’ye ne de Cemaate eyvallah edemezler.
Bu şebeke ya dağılır, ya da dağıtılır.
Çağdaş, bağımsız, NATO’suz, Batı egemenliğine hayır diyen bir iktidar inşa etmemiz boynumuzun borcudur.
Bir yanıt yazın