Japonya’nın Koshima Adası’nda yaşayan Japon maymunu ‘Macaca Fuscata’ en azından 30 yıllık bir inceleme konusu olmuştur.
1952’de araştırmacılar maymunları kuma attıkları tatlı patatesle beslediler. Patatesler kirliydi ve maymunlar patateslerin tadını sevdikleri halde, üzerlerindeki kirden hoşlanmadılar. Genç bir maymun patatesleri yakındaki bir su akıntısında yıkayarak çözüm buldu ve temiz patatesleri annesine götürdü. Bu hileyi annesine öğretti ve giderek daha fazla sayıda maymun bu işte usta oldu.
1952-1958 yılları arasında kritik bir maymun grubu -100 adet maymun olduğu tahmin edildi- patatesleri yıkamayı öğrendi. Maymunlar yavaş öğrenirler, öyle değil mi?
*
Ancak, tahminen 100 maymun patateslerini yıkamayı öğrendikten sonra, aniden adadaki tüm kabile bu işi öğrendi.
Daha da şaşırtıcı olan, diğer adalardaki ve Japonya’nın anakarasındaki maymun kolonileri de aniden tatlı patateslerini yıkamaya başladı.
Bazı açıklanamayan nedenlerle bu yetenek, uzak bölgelerdeki diğer maymunlara aktarılmıştı!
*
Bu fenomenin (görüngünün) gerçekleşmesi için gerekli olan tam sayı -kritik kitle- belirsiz olmasına rağmen, ‘100. Maymun Fenomeni’ olarak ünlendi.
*
Bu etkinin insanlar için de uygulanabilir olup olmadığını görmek için araştırmalar yapıldı. Sonuçta, sanki ‘ortak bir veri tabanını’ paylaşıyormuşuz gibi bir durum ortaya çıktı.
Ancak bu paylaşımı bilinçsiz yapıyoruz.
Bazı bulmacalar bir grubun tek bir üyesine öğretildiği zaman, grubun ‘100. maymunu’ hileyi öğrendiğinde, bulmacanın dikkate değer derecede daha kolay ve çabuk çözüldüğü gözlemlenmiştir.
Biyolog Rupert Sheldrake’e göre, bilincimiz onun morfik alanlar olarak adlandırdığı, görülmeyen kolektif alanlara bağlıdır.
Bir grubun her üyesi kolektif morfik alana hem katkıda bulunur ve hem de bu morfik alanın toplam farkındalığına erişebilir.
Her bir tür için, sayısız morfik alanlar mevcuttur.
*
Sheldrake ayrıca morfik alanların canlı bir organizmanın inşa planı bilgisini içerdiğine inanır.
DNA’nın bir organizmayı inşa etmek için gerekli olan tüm bilgiyi kapsadığına genel olarak inanılmasına rağmen, bu doğru değildir. DNA sadece organizmayı inşa etmek için gerekli olan malzemelerin yapımının bilgisini içerir; montaj planının kendisini içermez! Embriyonun ilk aşamasında tüm hücreler yüzde 100 özdeştir ve farklılaşma 5. hücre bölünmesinden (32 hücre) sonra gerçekleşir.
Peki, hangi hücrenin neye farklılaşacağı -embriyonun hangi parçasının bir baş hücresi olacağı- bilgisi nereden gelmektedir?
Bilginin, DNA’nın kendisinden gelmesi olanaklı değildir. Çünkü hücreler kendileri arasında ayırt edilemez. O zaman embriyonun büyümesini yöneten nedir?
Rupert Sheldrake bu bilginin dışsal morfik alanda saklandığını düşünmektedir.
*
Bu ayrıca meyve sineklerinde keşfedilen ‘Garip Gen İyileşmesi Fenomeni’nin (görüngüsünün) açıklaması olabilir.
Biyologlar bir sinek kolonisinin DNA’sından görme duyusundan sorumlu genleri çıkardılar. Sineklerin hepsi kör oldu. Ancak, birkaç nesil sonra mucizevi bir şekilde DNA’daki genler onarıldı ve sinekler tekrar görebildi!
Şimdi kayıp genlerin bilgisinin meyve sineğinin DNA’sının morfik alanından elde edildiğine inanılıyor. (Morfik alanlarla ilgili çok kaynak var. Benim yaptığım alıntının kaynağı Jan Wicherink’in ‘Kayıp Ruhların Uyanışı’ kitabıdır. Çeviri: Saffet Güler, www.kosulsuz-sevgi.com)
***
Bu bilgiler, siyasette aklımızın almadığı pek çok sıkıntıyı çözecek gibi görünüyor.
Nasıl mı?
Bilimsel açıklama (denemesi) olarak düşüncelerimi şöyle anlatabilirim:
AKP’nin yaptığı bunca büyük sıkıntıya (!) rağmen, toplumun büyük kesiminin oylarını nasıl aldığını sorguladık durduk. Hatta çeşitli görüşler dile getirildi; “Toplumu çeçe sineğimi soktu, niçin uykudan uyanmıyor?”, “Sandıkta hile mi yapıldı?“ gibi.
‘Morfik Alan’ tezini siyasete uygulayalım.
Dışsal ortak bir bilgi ve etkileme alanı var (Sosyal bilimcilerin ‘kamuoyu’ dediği şey aslında). Bir düşünce (propaganda vb.) 100. kişiye (kritik kitle) ulaştığında, havada bir bilgi ortak alanı oluşturuyor ve büyük bir kitle tarafından benimseniyor!
‘Bilincimiz morfik alanlar olarak adlandırılan, görülmeyen kolektif alanlara bağlı’ ise, ‘ortak bir veri tabanını’ paylaşıyorsak eğer bir etkinin toplumda benimsenmesi de böyle oluyor.
Sonuçta, Atatürkçülerin ‘morfik alanı’ ile AKP’lilerin ‘morfik alanı’ birbirinden ayrı ve hepsi de kendi kendisini besliyor.
İkinci sonuç da şudur:
Bizler artık ‘100. Maymun Fenomeni’ni (kritik eşik noktasını) aştığımıza göre, kendi kitlemizi büyüterek Mart’taki seçimleri kazanabiliriz.
Bu yönde güçlü bir algı ve düşünce oluşmuştur.
*
MUTLU YILLAR:
Bugün 2013’nin son günü…
AKP İktidarı’nın ise 4072. günü.
90 gün sonra başlayacak YENİ YILINIZ kutlu olsun. – Hulki CEVİZOĞLU
Bir yanıt yazın