İLAHİ SAAT! TİK! TAK! TİK! TAK!
Tommiks, Teksas, Zagor, Red Kit okuyan kuşağımızla birlikte kaybetmeye başladık. Suat Yalaz’ın Karaoğlan serisini, Ressam Haldun Sevel’in hazırladığı Ustura Kemal’i daha çok ,yeterinden daha çok okumalıydık. Eski Tercüman gazetesindeki eski pehlivanlarımızın hikayelerini okumalıydık. Sonra Hollywood yapımı kovboy filmlerini, kötü ve hain denilen Kızılderililerin, Meksikalı gringoların, cangoların, şerifler ve iyi adam, kahraman denilen kovboylar tarafından öldürülmelerini izledik, yine kaybettik. Cüneyt Arkın’ın, Kartal Tibet’in Malkoçoğlu, Kara Murat, Battal Gazi filmlerinin geliştirilmesine o zamanki mevcut iktidarlar ağırlıklı destek ,ödenek vermeliydiler. Sonra FBI, CIA konulu seri filmler başladı. Kötü komünistlerin, KGB ajanlarının, Amerikalı James Bond tarafından sürekli dövülmesini, öldürülmesini izledikçe sürekli yine kaybettik. O filmleri izlerken kötü Sovyetler Birliğindeki Özbek, Azeri, Türkmen, Tatar, Kırgız, Kazak, Ahıska, Dağıstan, Kafkas Türklerini aklımıza bile getiremedik. Amerikalı esas oğlanlar o filmlerinde bazen Çin mafyasını, Çin istihbarat örgütlerini sopaladı, bitirdi, yok etti ve biz aslında onları izledikçe kendi benliklerimizi yok ettik. Doğu Türkistan Türklerini aklımıza bile getiremedik. Yugoslavya dedik hep ama oradaki Makedonyalı Türkleri, kalbi Türkiye için çarpan Boşnakları, Pomakları, Arnavutları pek aklımıza getiremedik. Hatta 93 bozgunundan beri Türkiye’ye mecburi olarak göç edenlere ‘’Macır!’’yani göçmen anlamındaki muhacir sıfatının kısadan söylenmesini aşağılarcasına reva gördük. Biz hep kaybettik. Asimilasyonun alası uygulandı bize. Amerika’ya yaranmak için, Kore’de yüzlerce kurban verip NATO’ya girmek, Marshall yardımları, süt tozları falan filan bizi bugünlere getirdi ve Kurtlar Vadisinde Polat Alemdar’a Amerikalı subayın dediği gibi ‘’Donunuzun lastiğini bile bizden alıyorsunuz!’’ safhasına ve gerçeğine kadar geldik.
İşte bugün en sade vatandaştan, devletin en tepesindeki yetkililerin buyurduğu, işaret ettiği gibi, paralel devlet, kumpas, milli orduyu harcamak, milli ordumuzu subayları üzerinden aşağılayıp pasifize etmek çabalarına dair konuları bu bağlamda düşünelim. Büyük Orta Doğu Projesini de bu bağlamda düşünelim.
Küresel devlet, şu, bu, falan, filan, hepsi hikaye. Kendi ordusunun kendi Genelkurmay başkanını terörist diye içeri atan bir kumpas değil, kumpaslar serisi yaşadık, hala da yaşıyoruz ve 2000 yılı başlarından beri, Irak ve Afganistan’a süper orduların saldırmalarından beri biz bu kumpası yaşıyoruz. Rambo filmlerini izleyerek te ettiğimizin üzerine tüy dikiyoruz.
Çocuklarımıza televizyonlarda Örümcek Adam, Süpermen, Hiymen, Voltran izletmeye devam ederek, çocuklarımızın da bitirilmelerine seyirci kaldık hep! Yüzüklerin Efendisi, Harry Potter gibi romanların, filmlerin bütün dünyada izlenme, okunma rekorları kırmalarının altındaki sebepleri, kültürel yozlaşmayı düşünemedik.
Küresel dünya kurmaya çalışıyorlar! Kuramazlar! Adem ve Havva’nın oğulları Habil ile Kabil bile anlaşamamış ve sen 7-8 milyar insanı dev bir şirketin insan kaynakları müdürlerinin personel politikaları gibi yöneteceksin! Öyle mi! Mümkün değil!
Milli duyguları kuvvetli olmayan, Avustralya’daki iyi insan bir Türk’ün burnu kanadığı zaman üzülmeyen, Doğu Türkistan’da Türkler idam edildiğinde kendi kardeşi idam ediliyor gibi sarsılmayan, Balkanlarda Türkler dayak yediği zaman canı acımayan bir millet kaybetmeye mahkumdur! Bunun adı ırkçılık değildir! Milliyetçiliktir. Vatanseverliktir. Ulusalcılıktır. Vicdandır. İnsanın vatanını, milletini, bayrağını, devletini sevmesinde, ülkesini kuran ve milletini bu günlere getiren tarihi büyüklerine saygı duymasında bir kötülük, suç, günah, hastalık, maraz yoktur ve olamaz da! Dine, imana, insanlığa, merhamete, vicdana, adam olmaya aykırı duygular değil bunlar. Aykırı olan böyle olmamaktır. Bunları yapan da asla ırkçı, faşist, kapitalist olmaz! Aile gibidir. İnsan önce ailesine sahip çıkar. Sonra köyüne sahip çıkar, sonra kasabasına, sonra şehrine, sonra da tüm ülkesine, topyekun milletine. Aklı erdiği kadar, gücü yettiği kadar insan sevgisini kademe kademe ilerletir. En son safha bütün insanlığı sevmektir. Ama önce can, sonra canan. Kendi çocukların aç ve çıplakken, bir baba, Afrika’daki çocukları doyuramaz ! Kendi sütü kendi bebeğine ancak yeterken başkalarının çocuklarını bir ana emziremez! Bunun adı bencillik, egoistlik değildir, önceliktir, ihtiyaç sıralamasıdır!
Şimdi ne olacak! 5 -6 yıldır içeride yatan onca asker, gazeteci, bilim adamı, yazar bu çorapları başlarına ören kumpas ustalarını, komplo müdürlerini, insan mühendislerini affederler mi! Onlar affetse bile Allah affeder mi?
Hukuk başkadır, adalet çok başkadır! Hukuk çuvallayabilir! Çünkü hukuku insanlar yapar ve uygular yada uygulamaz! Belki bilerek veya bilmeyerek yanlış da uygulayabilir! Ama adalet Allah’ındır ve adaletin adaleti şaşmaz! Allah çuvallamaz! İlahi otoritesinde tesadüflere, şansa yer yoktur! Bilim adamları buna neden sonuç ilişkisi falan dese de, kozmik ve evrensel bir yönetimdir ve yarattıklarının işlerine pek müdahale etmez ama ettiği zaman da itirazlara, şikayetlere kapalıdır.
‘’ Allah’ın tokadı yoktur!’’ derler .Türk olmayanlar ve Türkçe bilmeyenler bunu anlayamaz! Yani ‘’Allah’ın tokadını göremezsin ve ne zaman vurdu, kime vurdu, nasıl vurdu duyamazsın, bilemezsin! göremezsin! ‘’ Anlamında bir sözdür!
Dünyanın her köşesindeki, kenarındaki, ucundaki milletinin evlatlarına sahip çıkacaksın! Bunun adı Kızıl Elma olmaz! Stratejik akıllılık olur, siyasi zeka olur! Dayanışma olur, birlik ve beraberlik olur! Birbirine çok bağlı, çok dikkatli, çok akıllı, çok cesur, çok dürüst, sağlam ve kuvvetli on kardeş düşünün! Bu kardeşlerin sırtını kim yere getirebilir? Ama fitne, fesat, iftira, yalan, riya, sinsilik, komplo, kumpas işletilirse bu kardeşlere karşı, bu kardeşleri dağılır, biter, ezilir! Bu yüzden kardeşler arasında sevgi, düşkünlük, saygı da olmalıdır! Bilge Kaan’dan, Mustafa Kemal Atatürk’e kadar ilimizde, töremizde hep bunun özlemini çektiler! Hep bu uğurda uğraş ve dalaş verdiler!
Mahkemesi,valisi,vatandaşı,askeri,polisi,savcısı,bakanı,esnafı,işçisi,öğrencisi ile birbirini sevmeyen, sürekli birbirini hedef gösteren devletler batmaya, milletler de tarih sahnesinden silinmeye mahkumdurlar! Milletin evlatları ayrı, düşman cephelere, kutuplara ayrıştırılırsa bu çöküş ve siliniş hızlanır.
Daha da kötüsü adalet inancı, devlete güven duygusu zedelenmişse eğer, devlet vatandaşına, vatandaş devletine küsmüşse eğer, vatandaş devletine, devlet vatandaşına ve kanunlara ,yasalara, yargıya, yürütmeye kimse inanmıyorsa, güvenmiyorsa eğer, o toplum kaosa doğru sürüklenir ve kaosun sonu felakettir, o toplumun kıyametidir!
Hastalıklarını, annesinin yoksulluğunu ikinci öncelik sıralamasına alıp, birinci önceliğe yurdun düşman işgalinden kurtarılması olarak belirleyen ve hayatını buna adayan ve düşmanlarının dahi saygı duyduğu bir adamın gıyabında; yakışıksız, edepsizce, saygısızca konuşan o toplumun içindeki şahıslar aslında o toplumun milli benliğini eriten, çürüten şahıslardır ve bu şahısların yaptıkları hiç kimseye hayır getirmez! Hatta uşaklığını yaptıkları küresel güçlere bile hayır getirmez! Çünkü Allah’ın adaleti tik, tak, tik, tak, saat gibi işler! Hiç durmayan, bozulmayan ilahi bir saattir bu!
www.vedatkusakli.com
Bir yanıt yazın