Cumhurbaşkanı neden sessiz kalıyor?…

NECDET BULUZ

 

Türkiye, çok önemli bir “yolsuzluk ve rüşvet” çalkantısından geçiyor. Emniyet ve savcılardaki kriz büyüyor. Hiç kimse gözünün önünü göremiyor. Bakanlar ve AKP’li milletvekilleri ard arda istifa ediyor. İstifa edenlerin çoğu da Hükümeti, hali ile Başbakan’ı suçluyor. Ekonomi son yılların en kötü günlerini yaşıyor. Döviz tutulamıyor. Borsa çökme noktasına gelmiş. Türk Lirası çok önemli değer kaybına uğramış. Özetle ortalık toz-duman. Yolsuzluğu, rüşveti, vurgunu protesto edenler sokaklara, meydanlara iniyor. Polis ile göstericiler arasında neredeyse bir iç savaşı andıran çatışmalar oluyor.

Biz, doğrulardan yanayız. Türkiye’nin geleceğinden de endişe ettiğimiz için bugünkü yazımızda Cumhurbaşkanı’na seslenmek durumunda kaldık. Cumhuriyet tarihimizin en büyük “yolsuzluk ve rüşvet” olayları ile karşı karşıyız. Konunun derinleşmesinin bedeli ağır olacak ve Türkiye bu ağırlığı kaldıramayacaktır. Ekonomideki çöküntü bu tabloyu açık biçimde ortaya koyuyor. Bugün Türk Lirası neredeyse % 25 oranında değer kaybetmiştir. Bunun açımlı da devalüasyondur.

CUMHURBAŞKANI AĞIRLIĞINI KOYMALI

İşin en önemli yanı da, Hükümet olanların son emniyet ve savcı operasyonlarında Anayasa’ya aykırı kararları almış olmalarıdır. Kimse kimseyi dinlemiyor. Kamuoyu şaşkın, nasıl davranacağını, hareket edeceğini bilemiyor. Böylesi durumlarda üst makamların, bağımsızlığını ortaya koyması ve kamuoyunun sesi olması gerektiği kaçınılmazdır. Eğer Cumhurbaşkanı, bugünlerde ortaya çıkmayacak, yetkilerini kullanmayacak, sesini çıkarmayacaksa ne zaman ağırlığını ortaya koyacaktır?

                                                              Aslına bakılacak olursa Türkiye şu an bir “Devlet Krizi” yaşıyor. Bu konuda CHP yönetimi de bir açıklama yaparak Cumhurbaşkanı Gül’e çağırı yaptı. Gül’e yapılan çağırıda “Devreye girin” denildi. Cumhurbaşkanı Gül’ün devreye girmesi için birilerinin çağrı yapmasına da gerek yoktur. Gül, Anayasa’nın kendisine tanıdığı yetkileri rahatça kullanabilecek kapasitede biridir.

Gül, Bakanlar Kurulu’nu toplantıya çağırmasa bile, krizin durması için ilgilileri çağırıp, dikkatleri çekebilir. Anayasal yetkilerini kullanarak krizin çözümünde ağırlığını ortaya koyabilir. Bakıyoruz, bunların hiçbirini de göremiyoruz.

“ÇANKAYA NOTERİ” İMAJI

Cumhurbaşkanlığı makamı sadece gelen evrakları imzalayıp, imzalamama makamı değildir. Gül de Cumhurbaşkanı seçildiğinde “Hiçbir zaman Cumhurbaşkanlığı makamını noter makamı yapmayacağım” demişti. Cumhurbaşkanı’nın, çıkan krizlere müdahale, gerektiğinde Bakanlar Kurulu’nu toplantıya çağırıp Başkanlık yapma yetkileri de vardır. Bugün, Türkiye’nin geldiği noktaya baktığımızda, Cumhurbaşkanı’nın harekete geçmesi gerektiğini düşünüyoruz.

                                                          Gelişmiş ülkelerde Cumhurbaşkanları böylesine kriz dönemlerinde etkin oluyorlar. Devreye girip, “çözüm müessesi” olduklarını gösteriyorlar.

                                                           Dikkat edilecek olursa, özellikle Anayasal kurumlar arasında bir savaş yaşandığını görüyoruz. Yürütmeden yargıya müdahalelerin de ardı arkası gelmiyor. Bu da güven ortamını sarsıyor, ayrışmaları hızlandırıyor. İşte bu noktada Anayasa’nın 104. Maddesi gereği Cumhurbaşkanı’nın konuya el koyma ve Bakanlar Kurulu’nu toplantıya çağırma yetkisi vardır. Bugüne kadar Gül, sessiz kalmayı tercih etmiş, olayları adeta izlemeyi daha uygun bulmuştur.

DURUM DAHA DA KÖTÜLEŞMEDEN

Bundan önce de Cumhurbaşkanı’nın devreye girebileceği birçok olay yaşadık. Ancak, bugün yaşananları daha önemli ve hayati görüyoruz. Son yapılan operasyonlar sonrası yapılan açıklamalarda “Türk Ordusu’na da kumpas kuruldu” deniliyor. İddialar havalarda oluşuyor. Cumhurbaşkanı Gül, gerektiği zaman “Ben Başkomutanım” demiyor mu? Başkomutan, ordu için kurulduğu iddia edilen kumpas için ne düşünüyor? Düğmeye basmayı düşünüyor mu? Eğer iddia edildiği gibi Türk Ordusuna da bir kumpas kurulmuş, görevdeki ve emekli paşalar cezaevlerine konulmuşsa, Gül bu konuda da devreye girmeli ve yasaların kendisine tanıdığı yetkileri kullanmalıdır.

                                                         Biz, Cumhurbaşkanı’nın çok duyarlı olunması gereken konular karşısında bile sessiz kalmasını kabullenemiyoruz. Göreve başlarken yaptığı konuşmadaki “Çankaya noteri olmayacağım” sözünün arkasında durması gerektiğine inanıyoruz. Özellikle bugün yaşananlar karşısındaki suskunluğunun bizi hayal kırıklığına uğrattığının altını çizelim.

e.mail: necdetes@mynet.com

 

 

 

 

NECDET BULUZ - 19415573 303