NECDET BULUZ
Türkiye’de başlatılan “Rüşvet ve Yolsuzluk” operasyonunun yurt dışı ayağının da giderek ses getirmeye başladığını görüyoruz. Bu olay, dışarıda neden bu kadar ses getiriyor, neden Amerika konu ile daha yakından ilgileniyor, bugünkü yazımızda kısaca buna göz atacağız.
Önce, bir iddia:
Amerika’nın Türkiye Büyükelçisi Ricciardone’nin, bazı Batılı ülkelerin büyükelçileri ile yaptığı toplantıda “ Bir imparatorluğun çöküşüne şahit oluyoruz.” Demesi birçok yandaş medyada seslendirildi. Hiç kuşkusuz bu yayınlar müttefikimiz Amerika tarafından sert bir dille yalanlandı. Hatta, ABD Dışişleri’nden yapılan açıklamada da aynen şu ifadelere yer verildi:
AMERİKA SERT ÇIKTI
“ Bazı Türk medyasında Amerikan Büyükelçisi, diğer üst düzey ABD yetkilileri, uluslar arası basın temsilcileri, özel Amerikan vatandaşları ve grupları hakkında süre giden iftira ve doğru olmayan saldırılar derin bir rahatsızlık veriyor. Ümit ederiz ki Türk Hükümeti, bu saldırıları tekzip ederek ve kınayarak bizim hayati öneme sahip ilişkilerimizi taraflı siyasi gayretlere karşı koruyacaktır. Haberleri görüyor ve yakından takip ediyoruz. Spesifik olarak bu haberlere yapacağımız bir yorum bulunmuyor. Ama tekrar etmek isteriz ki, Türkiye’nin yargı sisteminde en yüksek standartlarda şeffaflık, anındalık ve adaletin sağlanmasını bekliyoruz.”
Amerika’nın, Türk Hükümeti’ninden bir beklentisi olmamalıdır. Çünkü, Başbakan Erdoğan, yaptığı açıklamada Amerikan Büyükelçisi başta olmak üzere Batılı Büyükelçilere de savaş açtı. Başbakan “Büyükelçiler, bazı provokatif eylemlerin içersinse giriyorlar. Eğer görev alanlarının dışına çıkarsanız sizleri ülkemizde tutmaya mecbur değiliz” demiştir.
KONU DIŞARIYA DA TAŞINDI
Dış dünyaya savaş açan birinden yardım ve destek beklenebilir mi? Dış dünyaya önce savaş açan ve savaşı başlatan Başbakan Erdoğan değil mi? Yandaş medya da buna uyarak bayrak açmıştır. Ne İsrail, ne Amerika, ne İran sırada hangi devlet varsa hedef gösterilmektedir.
Türkiye’de yapılan “Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu”nun bir ayağını kalkıp dış güçlere bağlarsanız, bu komu içeride olduğu kadar, dışarıda da ses getirir. Dışarı da konu ile ilgilenmek zorunda kalır.
Dikkat edilecek olursa, Gezi Olayları’nda da dış kaynaklı suçlu aranmıştı. Şimdi de yolsuzluklarda dış kaynakların aranması bizim sorunlarımızın dışarıda da yankılanmasına neden olmaktadır.
Konuyu sadece ülkeler ve büyükelçiler ile sınırlı tutmayalım. Dış basında da Türkiye’deki yolsuzluk operasyonu ile ilgili ilginç yayınlar ve yorumlar yapılıyor. Özellikle de Başbakan Erdoğan’ın yanlış yaptığına, partisini bataklığın dibine sürüklediğine vurgu yapılıyor. Bazı yorumlarda “Erdoğan hırsızları yakalayanları cezalandırma yöntemi ile hırsızları korumaya özen gösteriyor” deniliyor. Hatta çok daha ağır yorumlara yer veriliyor, biz bunları sütunlarımıza almak istemedik.
Her yaşanan olayda dış mihrakları göstermek, çeşitli “komplo teorileri” ile günden yaratmaya çalışmak yanıltıcı da olabilir. Bu konuda ortada gerçek anlamda bilgi, belge varsa, bunların açıklanması gerekir. Kamuoyunun rahatlaması açısından bunun daha uygun olabileceği görüşündeyiz.
DOĞRU TEŞHİS ÖNEMLİ
Bizim anlatma güçlük çektiğimiz nokta şudur:
Ortada bir kriz var. Ortada bir “Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu” var. Ortada 24 tutuklu var. Konu ile ilgili ciddi bilgi ve belgeler var. Şimdi bütün bunları yok sayarak, sanki hiçbir şey olmamış gibi, sağa sola saldırmak, konuyu dış mihraklara bağlamak ne kadar doğru olabilir? Krizin asıl nedenine inmek, doğruları bulmak, hukukun üstünlüğünü savunmak dururken, konuyu başka yerlere taşıyarak zaman kazanmak, ya da günden değiştirmek onarılması zor yaralar oluşturur.
Müttefiklerimiz ve komşularımızla olan ilişkilerimizin de önemli ölçüde yara alacağını unutmamak gerekiyor. Konuda dış mihrak aranıyorsa, bunun çözüm yolu miting meydanlarında meydan okumak olmamalıdır. Diplomasi vardır, diplomatik yollar vardır.
e.mail: [email protected]