Geçen hafta Türkiye’yi sarsan yolsuzluk haberlerinin ortaya çıkmasından iki hafta önce Uluslararası Saydamlık Örgütü (Transparency International) 177 ülkeyi kapsayan araştırmasını yayınlamıştır. Berlin’de 1993 yılında kurulan uluslararası sivil toplum kuruluşu olan Örgüt tarafından 3 Aralık 2013 tarihinde açıklanan yolsuzluk endeksinde Türkiye, Avrupa’da yolsuzluğun en yüksek olarak görüldüğü ülkeler grubunda değerlendirilmiştir.
Örgüt’ün Yolsuzluk Algılama Endeksi’nde ülkeler sıfırdan 100’e kadar sıralanmakta, sıfır en yüksek, 100 ise en düşük yolsuzluk algısını göstermektedir. 0 puan yolsuzluğun en fazla yapıldığı ülkeye, 100 puan ise en az yapılan ülkeye verilmiştir. 2013 raporuna göre Yolsuzluk Algı Endeksi’nde dünyadaki ülkelerin üçte ikisinden fazlası 50’in altında puan aldığı için yolsuzluk dünya genelinde azalmamıştır.
Bu yılki endekste Türkiye, Malezya ile birlikte 50 puanla 53’ncü sırada yer almıştır. Danimarka (91 puan) , Yeni Zelanda (91 puan) ve Finlandiya (89 puan) listenin en üstündedirler.
Geçen yıl Türkiye 174 ülke arasında Çek Cumhuriyeti, Letonya ve Malezya ile birlikte 54’ncü sırayı paylaşmıştı. Türkiye 2007’de 64’ncü, 2010’da 56’ncı , 2011’de ise 61’nci olmuştu. Son 7 yılda 11 sıra yükselmesine rağmen Türkiye yolsuzlukların yaygın olan ülkeler grubundan çıkamamıştır.
Toplumlar kendi yolsuzlukları ile yüzleşebilmelidir. Toplumun hangi seviyesinden olursa olsun her kişinin eğer yanlış yaptıysa dokunulabilir olması, Türkiye’de yolsuzluk ve rüşvetin önünü alacaktır.
Bu yıl Türkiye’nin üzerinde yer alan üç İslam Konferansı Teşkilatı üyesi 26’ncı sıradaki BAE, 28’nci sıradaki Katar ve 38’nci sıradaki Bruney Sultanlığı’dır. Bu ülkeler petrol zengini, kişi başına düşen geliri çok yüksek küçük ülkelerdir.
Dünya Bankası verilerine göre BAE’de kişi başına gelir 2011 yılında 39 bin, Brunei Sultanlığı’nda 41 bin dolardır. Katar için Dünya Bankası veri yayınlamamıştır. İslam Konferansı Teşkilatına üye 57 ülke arasında Türkiye’nin üzerinde bulunan bu üç ülkeyi dışarda tutarsak, ilk sıralarda yer alan diğer 50 ülke Hıristiyan ülkelerdir.
Uluslararası Saydamlık Örgütü’nün Türkiye ile ilgili diğer bulguları şöyledir: Türkiye Küresel Rekabet Liginde 142 ülke arasında 43’ncü, Yargı Bağımsızlığı Endeksinde 142 ülke arasında 88’nci, Rüşvet Verme Endeksinde 28 ülke arasında 19’ncu, İnsani Gelişme Endeksinde 187 ülke arasında 92’nci, Basın Özgürlüğü Endeksinde ise 179 ülke arasında 148’nci sıradadır.
Türkiye’de 2010 yılında yapılan ankete katılanların yüzde 33’ü rüşvet verdiğini açıklamıştır. (
Örgüt raporunda, tüm üye devletlerin yolsuzlukla mücadeleye ağırlık vermesi, saydamlık ve doğruluğun gerçek kültürünün oluşturulması gerektiği uyarısında bulunulmuştur. )
Rapor’da, yolsuzlukla mücadelede başarılı olamayan ülkelerin mali krizden
kurtulamadıklarına dikkat çekilmiştir. Kriz sebebiyle ekonomik güçlük çeken kamu görevlilerinin yolsuzluğa daha çok eğilim kazanmaları sebebiyle kriz bu ülkelerde derinleşmiştir.
Örgüt’ün önceki yılki raporunda Yunanistan, İtalya, Portekiz ve İspanya’nın kamu idarelerinde köklü sorunlar olduğu belirtilmiş, krizden kurtulamayan ülkelerin yolsuzlukla mücadele yasalarının da zayıf olduğu tespiti yapılmıştı.
Birleşmiş Milletler Sınır Aşan Örgütlü Suçlarla Mücadele Sözleşmesi’nin (United Nations Convention Against Transnational Organized Crime) sekizinci maddesi ile sınır aşan suç olarak kabul edilen yolsuzluk, son yıllarda uluslararası nitelik kazanmaya başlamış ve daha karmaşık hale gelmiştir.
Meksika’nın Merida kentinde 9-11 Aralık 2003 tarihlerinde düzenlenen konferans sırasında imzaya açılan BM Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi, 10 Aralık 2003 tarihinde imzalanmış ve 14 Aralık 2005’de yürürlüğe girmiştir. Sözleşme’ye Türkiye 9 Aralık 2006 tarihinde taraf olmuştur.
Rüşvet ve yolsuzluk konularındaki çalışmalara öncelikle yer veren OECD’nin Mali Eylem Görev Gücü’nün (Financial Action Task Force – FATF) bütün karar ve tavsiyelerini Türkiye tam olarak uygulamaktadır.
Şubat 2010’da kabul edilen Saydamlığın Artırılması ve Yolsuzlukla Mücadele Strateji Belgesi‘nin amacı kapsamında saydamlığı engelleyen ve yolsuzluğu besleyen faktörlerin ortadan kaldırılarak, daha adil, hesap verebilir, saydam ve güvenilir bir yönetim anlayışının geliştirilmesi, Türkiye’nin algısını değiştirecektir. Dokunulamayacağı düşünülen kişilerin yargı karşısında hesap verebildiği bir Türkiye’nin Yolsuzluk Algılama Endeksi sıralamasındaki yeri yükselecektir.
Tüm dünyada büyük ya da küçük çapta da olsa yolsuzluklar olmaktadır.
Geçen hafta Tokyo valisi Naoki Inose, hakkındaki yolsuzluk iddiaları sebebiyle istifa etmiştir. Naoki Inose’inin vali yardımcısı olduğu dönemde Tokushukai Şirketi’nden 500 bin dolar rüşvet aldığı, bundan 1 ay sonra da vali olarak seçildiği konusundaki iddialar sonrasında, “Hükümetin, olimpiyatlar ve paralimpik oyunları için yapması gereken hazırlıkları daha fazla ertelememek adına istifa etmeye karar verdim” demiştir.
Inose, neler olup bittiğini açığa kavuşturmak için büyük çaba harcadığını, ancak halk arasındaki şüpheyi gideremediğini belirterek Tokyo halkından da özür dilemiştir.
Almanya eski Cumhurbaşkanı Christian Wulff, görevi döneminde 719,40 Euro’luk konaklama ve yemek giderini bir yapımcının ödemesi sebebiyle “çıkar sağlamak” suçlamasıyla Hannover Eyalet Mahkemesinde hakim karşısına çıkmıştır. Böylece Almanya’da ilk defa eski bir cumhurbaşkanı yargılanmaya başlamıştır.
Hannover Savcılığı hazırladığı iddianamede, film yapımcısı David Groenewold’ın 2008’de Münih’te düzenlenen dünyanın en büyük bira şenliği olan “Ekim Şenliği”ne (Oktoberfest) katılan Wulff ve eşinin 510 Euro’luk otel giderini ve 209,40 Euro’luk akşam yemeği bedelini ödediğini belirtmiştir.
İddianamede, Wulff’un “rüşvet almak”, film yapımcısı Groenewold’un da “rüşvet vermek” suçun yargılanması istenmiş ancak mahkeme bunu “çıkar sağlama” suçu olarak kabul ederek iddianameyi kabul etmiştir. Almanya’da çıkar sağlamak suçunun cezası 3 yıla kadar, rüşvet ise 5 yıla kadar hapisle cezalandırılmaktadır.
Wulff, istifa etmeden önce de kendisi hakkında çıkacak haberi yayınlamak isteyen gazetenin genel yayın yönetmenine baskı yaptığının ortaya çıkmasından sonra yoğun bir şekilde eleştirilmişti. 2003-2010 tarihleri arasında Aşağı Saksonya Eyaleti Başbakanlığı görevinde bulunan Wulff, özellikle göçmenler ve entegrasyon konusundaki politikalarıyla tanınmaktadır.
Almanya’da ilk Türk ve Müslüman bakan olarak Aygül Özkan’ı Aşağı Saksonya eyaletinin Sosyal İşler, Kadın , Aile, Sağlık ve Uyum Bakanı olarak atayan Wulff’un, cumhurbaşkanlığı döneminde “İslam Almanya’ya aittir” sözleri ülkede yoğun tartışmaya yol açmıştı.
Aygül Özkan, Hıristiyan Demokrat Birliği’nin Türk asıllı Alman politikacısı olup, 2010 yılından bu yana, David McAllister ve İkinci Christian Wulff kabinesinde Sosyal İşler, Kadın, Aile, Sağlık ve Uyum Bakanı olarak görev yapmıştır.
Almanya’nın Yeni Hükümetinde Türk Bakan
Geçen hafta Almanya Federal Meclisi’ndeki oylamada Hıristiyan Demokratik Birlik Partisi (CDU) Genel Başkanı Angela Merkel, yeniden başbakan seçilmiştir. Eylül ayında yapılan seçimlerden sonra CDU lideri Angela Merkel, Hıristiyan Birlik Partileri ve Sosyal Demokrat Parti’den oluşan büyük koalisyon hükümetinin 3’ncü hükümeti göreve başlamıştır.
Yeni kabinede Hıristiyan Demokrat Birlik’ten 5, Hıristiyan Sosyal Birlik’ten 3 ve Sosyal Demokrat Parti’den 6 milletvekili bakan olmuştur.
Merkel’in kabinesinde Türk kökenli ilk federal bakan olan Aydan Özoğuz da yer almaktadır. Özoğuz, hükümette Göç, Mülteci ve Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı olarak görev yapacaktır. Böylece Türkiye’nin AB üyesi olmasına en fazla karşı çıkan AB lideri olan Merkel, kabinede bir Türk bakan ile çalışacaktır.
46 yaşındaki Özoğuz 1989 yılında Almanya vatandaşı olmuştur. Öğrencilik yaptığı yıllarda Hamburg’ta iki yıl süreyle Türk Öğrenci Derneği başkanlığı görevini yürütmüş, öğrencilik yaşamının ardından 2011 yılında Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nin ilk Türk asıllı başkan yardımcılığına getirilmiştir.
Türkiye’den Almanya’ya göç etmiş bir ailenin kızı olan Hamburglu Özoğuz 2009 yılından bu yana Federal Meclistedir. Yeni görevini Hıristiyan Demokrat Partili Maria Böhmer’den devralmıştır.