Site icon Turkish Forum

BİR USTA VE BİR TİCANİNİN TÜKENİŞİNDEN ÇIKIŞ

israilturkiye

17 Aralık süreci Türkiye liberal çevresinde,
“Liberal demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne gerçekten bağlı olan biri -elbette,yolsuzluklara karşı çıkmalıdır.
Yolsuzluk şüphelilerinin kim olurlarsa olsunlar adil ve etkili bir şekilde yargılanmasına her türlü destek verilmelidir.
Ancak bu bürokratik vesayet teşebbüslerinin onanmasını gerektirmez.
Yolsuzluğa olduğu kadar bürokratik vesayete de ‘hayır’ demek gerekir” boyutunda algılandı.
Bürokratik vesayete hayır ama milletin bir bölümü üzerinde oluşturulan tekfirci düşüncenin vesayeti neden ikinci planda kalıyor?

*
O yüzden, AKP hükümeti de seciyesini ortalığa saçan, Başbakan’ın ve bakanların bilgisinde olmaksızın -asla, oğulların cesaret edemeyeceği,
İstanbul’da bazı arazilerin usulsüz olarak imara açıldığı, bu yolla milyonlarca liralık rant elde edildiğine ilişkin devasa bir soyguna ortak oldukları iddiasıyla açılan soruşturma yürürken;
Giresun’da Başbakan Erdoğan,”Birileri varsın kula tapmaya devam etsin. Bizim ubudiyet anlayışımızda kula kulluk yoktur. Şunu da dost düşman çok iyi bilsin. Eğer istiklalimize el uzatan olursa, eğer bu ülkeye el uzatan olursa, eğer bu ülkeyi karıştırmak için kirli tuzaklar kurulursa, biz evet o elleri kırarız. Biz o tuzakları bozarız.Oluşturmak istedikleri algıya sakın ha itibar etmeyin. Bir takım gazetelerin, bir takım ajanların hukuku çiğneyerek yayınladıkları görüntülere, fotoğraflara, attıkları manşetlere, kullandıkları dile, yaptıkları montajla sosyal medyadaki görüntülere asla aldanmayınız” diye bağırabiliyor!

*
Halbuki,gelişmiş ülkeler ABD finansal krizi ardından üretimin nasıl canlandırılacağı,istihdamın nasıl arttırılacağı konularında kamu müdahaleleriyle devletin likidite sağlamasının ötesinde bir çözümü;gelişmekte olan ülkelerin teknolojik olarak gelişmemiş üretime bağlı olmaları nedeniyle kısır döngüde olmaları ve gelişmiş ülke kategorisine ulaşamayacakları noktasından geliştiriyor.
Bu yüzden tek küresel sistem içinde yer alan ve onun çevresinde birbirine bağlı yapıda ve ilgileri farklı ülkelerin genel ekonominin gündemi içinde benzer yaklaşımlarda değil,kendilerine en uygun seçeneğin yükümlülüklerini üstlendikleri yeni bir dünya doğuyor.

*
Yeni dünya -işte, Suriye’deki iç savaşın ve Suudi Arabistan-Türkiye’nin desteğinde tekfirci terör örgütlerinin ortadan kaldırılmaması halinde Ortadoğu’nun parçalanacağını öngörüyor.
O yüzden 27 Eylül’de BM Güvenlik Konseyi 2118 sayılı kararıyla Suriye’de kimyasal silahların imha edilmesi-giderek,Cenevre II Barış Konferansının toplanması, Suriye’de işlenen hukuk ihlallerinden rejim kadar muhalif tarafların,teröristlerin,bunları destekleyen ülkelerin paylarını üstlenmeleri ve Yeni Suriye’nin kurulmasına ilişkin bağlayıcı kararı almıştır.
Buna bağlı olarak, Sünni-Şii ekseninin lağvedilmesini teminen İran’ın nükleer silahlarla ilgili programından vazgeçmesi -nihayet,İsrail’in bölgesindeki güvenliğinin sağlanması öngörülüyor.
Şimdi 22 Ocak 2014’de Uluslararası Cenevre II Konferansı’nda mevcut hükümet ve başka kesimlerin üyelerinden oluşabilecek,karşılıklı mutabakat temelinde kurulacak tam icra yetkisine sahip bir geçiş yönetiminin ve katılımcıların -öncelikle, işe tekfirci terörist örgüt faaliyetlerinin değerlendirilmesiyle başlaması hedefleniyor.

*
Birinci adımda;Suriye’deki krizin siyasi-diplomatik çözümden başka bir çözümü olmadığını anlaşılmıştır.
Yaşanabilecek en iyi senaryonun da Esad’lı güçlerin üstün gelmesi olduğu görülmüştür.
Şimdi siyasi sürecin -bir zaman, ABD ve İsrail’in İslam coğrafyasındaki çıkarlarına güvenlikli bir bölge oluşturmak için destek aldıkları;
İslam dini ve ilkeleri ile tamamen çelişen ve temelde dini çarpıtan Suudi Arabistan’ın Vahhabi “tekfirci düşünce”sine,
Türkiye’de İslam’ın siyasal sistem dışına itilmiş olması halinin toplumsal istikrarı sağlamadığı iddiasıyla ortak olan Gülen Cemaati ve AKP liderlerinin;
Tekfirci tasavvurlarıyla cesaretlendirdikleri Arap Müslüman Kardeşler Örgütü ve benzerleriyle Osmanlı’nın medeniyet havzasının herkese “Ümmetin Birliği” başlığında ortak vatan edilmesi için altını üst ettikleri ve tekfirci düşünceyle millet üzerinde vesayet oluşturdukları yeni Türkiye’nin;
İslamcı Cihad örgütlerine ilham veren lider kadrolarının -Mısır’daki gibi darbe ile değil, siyaseten tasfiye edilmesi gerekiyor.

*
Hışma bakınız,Başbakan Erdoğan düşüncesinin topyekün hayat tarzı olduğu idealinde, mutlakiyetçi ve yöneticiliğine itaat ister bir uslûpla, İslamcılığa nasıl gaz veriyor?
Mısır’da yaşananlara “Şehadete inanmış bu insanlar, er veya geç Mısır’da bu demokratik haklarının neticesini de alacaklardır. Batı bunu anlamak durumundadır. Eğer samimi davranmazlarsa artık demokrasi dünyada sorgulanmaya başlanacaktır”diyor!
Madem öyle, bir Erdoğan-bir Gülen, bir Gülen bir Erdoğan, bir o- bir bu , işte böyle birbirine tokuşturuluyor- Vallahi,ohhh ferahlık oluyor!

*
İkinci adımda,Cenevre’de İran’ın 5+1 grubu ile nükleer programına ilişkin müzakerelerde mevcut kapasitenin korunmasını 6 aylık bir süre için donduran anlaşma bulunuyor -ki;
Bu anlaşmanın başarıya ulaşmasının ön şartı Sünni-Şii eksenin kilit noktasında Suriye’de barışın ya da İslamcı Cihad örgütlerinin ve ilham veren işbu lider kadroların tasfiye edilmesidir.

*
Cenevre’de İran ile yapılan görüşmeler geçici de olsa ferahlatıcı sonuçlar vermiştir ama,
İsrail bunun tarihî bir anlaşma değil, tarihî bir hata olduğundan yanadır -çünkü, Ortadoğu’da yalnızlaştığını ve İran’a yapacağı olası bir saldırı için meşru sebebin ortadan kalkmış olduğunu -bu sırada, İran’ın bir şekilde nükleer programında gelişeceğini ileri sürüyor…
Çaresiz İran ile müzakerelerin sorumluluğunu alan Başkan Obama’nın ve BM Güvenlik Kurulunun 5 daimi üyesi ile Almanya’nın başarısını bekliyor.

*
O halde, yeni dünya ve Ortadoğu’da barışın,istikrarın ve güvenin kurulmasının önünde 5.5 ay gibi bir süre bulunuyor!
Herşey yeni Türkiye’de milletin bir bölümü üzerinde İslam dini ve ilkeleri ile tamamen çelişen, temelde dini çarpıtan Vahhabi tekfirci düşüncenin vesayetini kuran bir usta ile bir ticaninin şürekalarıyla birlikte çökertilmesine bağlıdır-ki;
Onların alayı besbeter olsun, vesayet altına aldıkları garip-guraba,fakir-fukaraya ve daha bir çok soruna -bu konjonktürde, Sosyal Demokrasi merhem olsun -en azından,Türkiye’ye umutlar dolsun!

*
Türk halkı özgür akıl ve vicdandan başkaca vesayet kabul etmez.

23.12.2013
.

Exit mobile version