AL SANA HARİTA (3)
HÜSEYİN MÜMTAZ
Şimdi yukarıdaki haritaya dikkatle bakmanın zamanı geldi.
Baktığınız şey bir haritadan çok daha fazlası.
Bakmakla görmek arasındaki farkı da unutmayın lütfen..
5 gün önce KKTC’de yayınlanan Havadis gazetesi, Rumların, yeni toprak talepleriyle ilgili harita ve 78 sayfalık taslak planı yayınladı. Haritaya göre Rumlar, Annan planına ek olarak Yeni Erenköy ve Dipkarpaz köylerini de istiyor.
Habere göre Kıbrıs müzakerelerini ‘ortak metin’ krizi çıkartarak tıkayan Rumlar, yeni bir harita hazırlayarak KKTC’den daha fazla toprak talebinde bulundu. Rum yönetimi, 2004’te reddettikleri Annan planındaki haritadan farklı olarak, KKTC’nin iç kesimlerinden ve stratejik Karpaz yarımadasından da pay istiyor. Rumlar, KKTC’nin iç kesimleri ile Karpaz’da Türkiye kökenli KKTC vatandaşlarının çoğunlukta olduğu Yeni Erenköy ve Dipkarpaz köylerini kapsayan haritalarını BM’ye sundu. KKTC günümüzde Kıbrıs adasının yüzde 36’sını oluşturuyor. Annan planında bu oran, verimli Güzelyurt bölgesinin de Rumlara verilmesiyle yüzde 29’a geriliyordu. Rumların yeni haritası kabul edilirse, adanın en verimli topraklarının yanı sıra Türkiye’den gelecek suyun da kullanılacağı geniş arazilere Kıbrıs Türkleri’nin elinden gidecek.
Belgeye göre, yönetim konusunda dönüşümlü başkanlık ve bakanlık paylaşımlarında anlaşmaya varıldı, ekonomi, AB ile ilişkiler, vatandaşlık konularında ise yakınlaşma sağlandı. Türkiye vatandaşlarına, serbest dolaşım, mülkiyet edinme, ticaret yapma ve yerleşme hakkı verilecek. Toprak ve garantiler konusunda ise büyük tıkanıklık yaşanıyor. Rum tarafı, BM’nin hazırladığı belgeyi kabul etmeyerek daha fazla taviz istiyor
Haber bu..
Öncesinde neler olmuştu?
1.Nami, Annan Planına atıfta bulunarak daha fazla toprak vereceğimizi ve bunun da bizi acıtacağını söyledi.
2.Serdar, Rumlara “evet” dedirttirebilmek için “iyileştirilmiş” bir Annan Planı’nın hazırlandığını anımsatarak “bu iyileştirmenin Kıbrıs Türk halkı yararına olmayacağını” ifade etti.
3.Downer “gizlilik” istedi.
4.Dâvutoğlu Adaya gelerek Downer’le, bir rivayete göre de Amerikan ve “Birleşik” Krallık Büyükelçileri’nin de katıldığı bir toplantı yaptı. ertesi gün Fransız Büyükelçisi de “oluşumu” desteklediğini ifade etti.
Havadis gazetesi haritayı yayınlayınca bir feryattır koptu.. Gazete bunu tiraj arttırmak için ucuz bir oyun olarak yapmıştı, bu zaten eski ve Rum basınının yayınladığı bir plan/harita idi.
Toplumda bir küçümseme, burun kıvırma havası oluştu.. “Yeni değildi canım, eskiydi”..
İşte bu tavır, geldiğimiz durumun fotoğrafıdır. Annan’ızın haritasına alıştırıldığımızın, kanıksar hale getirildiğimizin resmidir.
Bir ay, iki ay, üç ay sonra önümüze getirildiğinde “Yahu zaten biz buna 10 sene önce evet dememiş miydik?” düşüncesiyle gözü kapalı onaylamamız gereken ruh haline girdiğimizin belgesidir.
Hep söyledim, harita neden böyle oluyor da;
Bostancı’dan; acayip bir şekilde Rum tarafına girmiş olan Akıncılar’ın burnuna, oradan da Derinya’dan denize ulaşır şekilde çizilmiyor?
Düz bir hatta sıkıntılar giderilmiş, evli evine, köylü de köyüne gitmiş olmaz mı?
Haritanın ardından “Cumhurbaşkanlığı Basın Bürosu” evlere şenlik bir açıklama yaptı..
Açıklamada, “İşte Plan” başlığıyla ön sayfadan manşet olarak verilen haber ve gazetenin ilgili ekine konu olanlarla ilgili olarak, “Genel Sekreter Sayın Ban Ki -Moon’un Kıbrıs Özel Danışmanı Sayın Alexander Downer ve ekibi tarafından 2008-2012 yılları arasındaki görüşmelerde tarafların ortaya koydukları farklı görüşlerle, Birleşmiş Milletler ekibinin saptadığı yakınlaşmalardan oluşan bir çalışmadır” denildi.
Söz konusu çalışmanın, “yakınlaşmalar” başlığıyla 8 ay önce, yani Nisan ayında, Rum medyası ile Rum internet sitelerinde İngilizce olarak tam metin şeklinde yayınlandığı bildirildi. Böyle bir çalışmayı BM Genel Sekreteri tarafından “hazırlanan ve/veya hazırlanmakta olan yeni plan” olarak takdim etmenin doğru olmadığının vurgulandığı açıklamada, Türk tarafının bu çalışmayla ilgili görüşlerini Birleşmiş Milletler yetkililerine ilettiği de belirtildi.
Söz konusu haritanın “Tarafların toprak ve mülkiyet pazarlığı sonucunda Rum tarafının talebiyle oluşan yeni bir harita” da olmadığı kaydedildi.
“Cumhurbaşkanımız Sayın Derviş Eroğlu’nun pek çok kez ifade ettikleri üzere, kendilerinin göreve başlamasından bu yana geçen süre içerisinde toprak konusunun görüşülmesine, tartışılmasına hiç geçilmemiştir. Cumhurbaşkanımızın önerisiyle tüm konularda uzlaşma sağlandıktan sonra toprak konusunun ele alınması için Birleşmiş Milletler nezdinde bir uzlaşma sağlanmıştır” denilen açıklamada, Rum tarafının uzlaşmazlığı dolayısıyla henüz toprak konusunun ele alınabileceği aşamaya gelinemediği ifade edildi.
Açıklamada, Cumhurbaşkanının, Kıbrıs Türk halkının desteğiyle, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkının hak ve çıkarlarını korumak üzere masada oturduğunun bilinciyle görüşmelerdeki gizlilik ilkesine de sadık kalarak, kamuoyuna gelişmeleri doğru olarak aktarmaya büyük önem verdiği vurgulandı.
Sokaktaki vatandaşın anlayacağı dile tercüme edersek;
1. “Yakınlaştık” diyor, “yakınlaşıldığını” onaylıyor.
2. “Yakınlaşma”yı BM de “saptadı” diyor,
3. “Toprak görüşülmedi” diyor.
4. “Gizlilik ilkesine de sadık kalarak kamuoyuna gelişmeleri doğru aktarmaya önem verilecek” diyor.
“Yakınlaştıysanız”, hele bu “yakınlaşma” BM kayıtlarına da geçmişse artık o noktadan geri gidemeyeceksiniz demektir. Rum her toplantıya, bir önceki “yakınlaştığınız” konuları cebine koyarak gelecek demektir. Geçmiş olsun..
Ne demektir, “Gizlilik ilkesine sadık kalarak kamuoyuna gelişmeleri doğru aktarmak”?
Neyin gizliliği? Kimden, neyi gizliyorsunuz?
Arjantinli’den, Yeni Zelanda’daki toprak reformunu yahut anayasa değişikliği projelerini gizleyebilirsiniz, zaten onları ilgilendirmez.
Ama Kıbrıs Türkü’nden; devletinin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü, egemenlik hakları, sosyal-ekonomik kazanımları/kayıpları ile ilgili çalışmaları gizleyemezsiniz..
O plana oy verecek halk o değil mi? Geleceğini oylarıyla belirlemeyecek mi?
Yoksa zaten ona sorulmayacak mı?
Denktaş ile Talat arasında ne fark vardı?
Denktaş, Annan’ızın Planı sürecinde yaptığı her görüşmenin ayrıntılarını dönüşte kapı önünde basına açıklar, halkı bilgilendirmeyi amaçlardı.
Kabul görmedi, “gönderildi”.
Talat muhatabı ile her resmi görüşmeden önce tanıksız-tutanaksız başbaşa “gizli” bir şekilde saatlerce görüşürdü.
O da kabul görmedi, onu da “millet” gönderdi.
“Haritaya daha gelmedik” mi diyorsunuz?
Siz de “Türk tarafı Baf’ı, Mutallo’yu, Poli’yi istiyor” diye bir harita çizdirip, sızdırın, sonra da “Toprak konusunu en son görüşeceğiz” deyin.
Bakalım ne olacak?
Çanak çömlek nerede patlayacak?
Eroğlu 2004’de Annan’ızın Planına “hayır” diyen tek partinin lideri idi.
Bakın o zaman neler söylemişti;
“Plan kabul edilirse 55-60 bin insanımız yer değiştirecek. Kuzey’e Rumların gelmesine izin vermek, kendi mallarına yerleşmelerine izin vermek de 75 bin insanımızın kendi malım mülküm dediği topraklarını terk etmesi anlamına geliyor. KKTC’nin yarısından fazlasının göçmen durumuna gelmesi demektir. Sınırlarda ayarlamalar olabilir. Bu görüşme masasında karşılıklı rızayla halledilebilecek bir olay. Ama toprağımızın büyük bir kısmının özellikle verimli toprakların Rum’a verilmesi, işsizlik yaratacağı gibi bir sosyal huzursuzluk ve psikolojik bunalım da yaratacaktır. “Avrupa Birliği’ne gireceğiz, iş bulacağız” derken, bir anda çok daha fazla insanın işsiz kalmasına neden olacaktır. Geriye kalan Rum mallarına da Rumlar yine sahip çıkacak, bu durum malların içerisinde yaşayan insanları da yıllarca tedirgin edecek ve insanlarımız o malları satmaya zorlanacaktır. Bu belge mülkiyeti ön plana çıkarıyor. Bu bizi 1974 öncesine döndürür. Hatta zaman içerisinde 1960 Anayasası’nda belirlenen şekle geri dönülecektir. Ama bu da Rum’un ağırlıkta olduğu bir toprak mülkiyetinde ve yönetiminde yaşamakla karşı karşıya gelmemize neden olacaktır. Zamanla ekonomik durumun elverişsizliğinden ve Rum’un baskısından dolayı Türklerin adadan kaçmasına Kıbrıs’ta 1571’den beri devam eden Türk varlığının o topraklardan dışlanmasına neden olacaktır. Zaman içerisinde bu belgenin ortaya çıkaracağı tablo budur”.
“Annan Planı’na itirazlarımız var. Haritaya itirazlarımız var. Rum’un Kuzey’e gelmesine itirazımız var. Bu belgede fon var, fonun kaynağı yok. Bunları masa başında görüşeceğiz. Planı mümkün olduğu kadar iyileştirmeye çalışacağız. İyileştirebilirsek imzalayacağız. Rumlar ise bu benimsemediğimiz belgeye yeni yeni öneriler sokmaya çalışıyor. O zaman anlaşmanın olması mümkün değil. Aslında biz anlaşmanın olmasını istiyoruz. Yokuşa süren onlar. Bizim gibi iyi niyetli yaklaşsalar çoktan anlaşma olurdu. 1970’lerden beri masadan kaçan her zaman Rumlar olmuştur. Kendilerini tüm adayı temsil eden Cumhuriyet olarak tanımlamaktalar, adayı temsilen Avrupa Birliği’ne girmek istemektedirler. Bugün de masadan kaçan Rum tarafıdır. Anlaşmamak için de bizim kabul edemeyeceğimiz şartları öne sürüyorlar. Sonra da suçlu olarak bizi ve Türkiye’yi gösteriyorlar. Bizim mücadelemiz özgürlük mücadelesidir. Bizim mücadelemiz Anavatan’la işbirliği içerisinde hukuki Türk Devleti’ni kurma mücadelesidir. Ulusal dava toplumsal bütünlük içinde kazanılabilir. Mühim olan elbette, adadaki Türk varlığını devam ettirebilmektir. İnsanlarımızın yarınlarını karartmayacak bir anlaşmaya varmak için uğraşıyoruz”.
Durum elimdir, vahimdir. KKTC’de herkes herkesle görüşmektedir. Nami Mavroyannis ile “gizli” görüşmektedir, Futbol Federasyonu KOP’la görüşmektedir, Müftü Papazla görüşmektedir.
Sendikacı Elcil maaşını euro olarak istemektedir, BKP Genel Başkanı İzcan “Sıra Magosa, Maraş, Ercan’da” diyebilmektedir.
Lafı fazla uzatmadan referans olarak kabul edileceği anlaşılan Annan’ızın Planı ısıtılıp, “güncelleştirilip” tekrar sofraya konulursa, bırakın bir kenara haritayı fakat “sıkıştırıldığı” toprağında; a)Türklerin Güvenlik Kuvvetleri lâğv edilecek (Subay-astsubay ve uzman çavuşlar işsiz kalacak) b) Polislerin 1/3’ü, c) Memurların 2/3’ü işsiz kalacak..
Yeter mi?
AB vatandaşı ama işsiz..
Çıkın Avrupa’ya, işsizlerin neler yaptığını, nasıl yaşadığını bir görün..
Tam elli yıl önce Kanlı Noel’de o kadar şehidi boşuna mı verdik? Boşuna mı çektik o kadar eza ve cefayı?
“Biz bu devleti şaka olsun diye mi kurduk”? 22 Aralık 2013
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ
Bir yanıt yazın