Geçen yıl vefat eden Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Kurucu Başkanı Prof. Dr. Turan Yazgan önceki hafta İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen bir program ile anılmıştır.
Program kapsamında Turan Yazgan Ödülü’nün ilki Kırım Tatarlarının Stalin ve Sovyet yönetimi tarafından maruz bırakıldığı sürgünü sürekli gündemde tutan, Ukrayna topraklarında ana vatanlarına dönmeleri için mücadele veren ve Ukrayna Parlamentosu’nda Kırım Türkleri’nin temsilciliğini yapan Mustafa Cemil Kırımoğlu’na verilmiştir.
Program’a AKP ve MHP’den kutlama mesajları gelmiş, fakat hiçbir CHP Milletvekili ve yöneticisi Kırımoğlu’na da ödül verilen etkinliğe mesaj göndermemiştir.
Oysa Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt, Kırım kökenlidir ve benimle birlikte Kırım Gelişim Vakfı’nın kurulmasına büyük katkı vermiştir. MHP Genel Başkan yardımcısı Dr. Ruhsar Demirel de Kırım kökenlidir.
Kırımoğlu’na, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi tarafından fahri doktor unvanı verilmiştir. Kırımoğlu, Ekim 1998 de halkını sürgünden barışçı yollarla vatanlarına döndürmeyi başardığı için Birleşmiş Milletler Mülteciler ve Kaçaklar Yüksek Komiserliği tarafından Nansen Madalyası ile ödüllendirilmiştir.
Kendisi, 2003 yılında ülkenin kalkınmasına sağladığı katkılardan dolayı Ukrayna Cumhurbaşkanlığı tarafından verilen Yaroslav Mudriy nişanına layık görülmüştür.
Benim de katıldığım Kırım Özerk Cumhuriyeti’nin başkenti Simferopol’de (Akmescit) yapılan 1. Dünya Kırım Tatar Kongresi’nde 22 Mayıs 2009 tarihinde alınan kararla, Kırım Tatar Milli Meclis Başkanı Kırımoğlu’nun Nobel Barış Ödülü’ne de aday gösterilmesi kararlaştırılmıştır.
Polonya Kırım Tatarları lideri Selim Hazbiyeviç’in, Kırımoğlu’nun Nobel’e aday gösterilmesi önerisi, Kongre’ye katılanların oy birliğiyle kabul edilmiştir.
Ukrayna Cumhurbaşkanı’na bağlı Kültür ve Maneviyat Milli Kurulu Başkanı Nikolay Julinskiy, Kırımoğlu’nun 20 ve 21’nci yüzyılların en iyi insan hakları savunucusu olarak Nobel ödülünü kazanması için nedenlerin çok olduğunu şöyle belirtmiştir:“Kırımoğlu, Komünist rejime karşı mücadeleye daha gençken başladı. Ben onun hayatını çok iyi biliyorum. Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, sadece Kırım Tatar halkı için değil, tüm dünya hak mücadelesi tarihinde önemli insandır. Kendi yaşamıyla, sürgün edilen Kırım Tatar halkının hak ve özgürlüğünün kendisi için en önemli şey olduğunu ispatlayan bir insandır.”
Eskişehir Kırım Derneği Başkanı Mesut Ör Kırımoğlu’na, Türkiye Cumhuriyeti ile Ukrayna Cumhuriyeti arasındaki dostça ilişkilerin geliştirilmesini, iki ülke halkını birbirine yakınlaşmalarını sağladığı için Türkiye Cumhuriyeti Cumhuriyet Nişanı verilmesinin uygun olacağı konusunu gündeme getirmiş, Kırım Ajans da bu konuyu haber yapmıştır.
Eskişehir Kırım Derneği eski Başkanı olarak başta Kırım kökenli milletvekillerimiz Kazım Kurt ve Dr. Ruhsar Demirel olmak üzere Kırım kökenli olan ya da olmayan herkes, önceki hafta vefat eden Nelson Mandela gibi halkının barışçıl yollardan Kırım’a dönmesi ve özgürce yaşaması için hayatını hasreden Kırımoğlu’na Türkiye Cumhuriyeti Cumhuriyet Nişanı verilmesine destek olmalıdır.
Nelson Mandela ve Atatürk Barış Ödül
1992 yılında Güney Afrika Cumhuriyeti’nde barışın sağlanması için 27 yıl hapis yatan Nelson Mandela, Atatürk Barış Ödülü’nü almayı kabul etmemiştir. Afrika Ulusal Konseyi’nin ret gerekçesi şöyledir:
“Mandela Tüm hayatını demokrasiye insan haklarına bakışların kaldırılması hizmet ederek geçirmiştir. Afrika Ulusal Konseyi Mandela’nın Atatürk Barış Ödülü’nü kabul etmediğini ve Türkiye’yi ziyaret etmeyi düşünmediğini açıkça beyan eder. Afrika Ulusal Konseyi’nin bu kararı modern Türkiye’nin kurucusu reformcu Mustafa Kemal Atatürk’e karşı hiçbir olumsuz görüşü yansıtmamaktadır.”
Mandela 1999 yılında fikrini değiştirip ödülü almak istediğini açıklamıştır ama bu defa Türkiye ödülü vermekten vazgeçmiştir.
Atatürk ödülünü reddedince ona “İnsanlık tarihinin sayılı diktatörlerinden olan Mustafa Kemal adına konulan barış ödülünü reddetmemiz sebebiyle sizi tebrik ediyorum” diye kutlama telgrafı çeken Hasan Mezarcı bu telgrafı sebebiyle 2002 yılında hapse girmiştir.
Şanghay İşbirliği Örgütü Avrupa Birliği’ne Alternatif Olabilir mi? (2)
Şanghay İşbirliği Örgütü, üyeleri arasında ekonomik, güvenlik ve kültürel işbirliği öngörmektedir. Dönemin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Örgüt’ün Ağustos 2007’de yapılan Bişkek Zirvesi’nde “Tek kutuplu dünya kabul edilemez” diyerek Örgüt’ün misyonunu belirlemiştir.
Şanghay İşbirliği Örgüt’ü Asya kıtasında etkinliğini arttırırken Türkiye Örgüt üyeliğinden vazgeçmemiş ve 23 Mart 2011 tarihinde Diyalog Ortağı Statüsü kazanmak üzere yeniden başvuruda bulunmuştur. Türkiye’nin başvurusu 6-7 Haziran 2012 tarihlerinde Pekin’de düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü Devlet Başkanları Zirvesi’nde onaylanmıştır.
Erdoğan, 24 Temmuz 2012 tarihinde 24 TV’de Avrupa Birliği’ne yönelik sorulara cevap vermiş ve “Türkiye AB sürecini unuttu mu?” sorusunu şöyle cevaplandırmıştır:“Alın bizi Şanghay Beşlisi içine biz de AB’ye ‘allahaısmarladık’ diyelim, ayrılalım oradan. Bu kadar oyalamanın ne anlamı var?”
Büyük Önder Atatürk’ün ifade ettiği gibi Türkler, Batı’ya yönelmiş bir millettir. Atatürk, 29 Ekim 1923 tarihinde bu konudaki tercihini şöyle açıklamıştır: “Memleketimizi asrileştirmek istiyoruz. Bütün çalışmamız Türkiye’de asri binaenaleyh batılı bir hükümet vücuda getirmektir. Medeniyete girmek arzu edipte Batı’ya yönelmemiş millet hangisidir?”
AB, Kıbrıslı Türklere verdiği sözleri yerine getirmeyeceğine ve de Türkiye’ye karşı uyguladığı Bobon kriterleri (Bo: Bizden olanlar, Bon: Bizden olmayanlar) sebebiyle Türk kamuoyunda AB’ye verilen destek daha da düşeceğine göre, Cumhuriyet’in 100’ncü yılından önce bazı alternatifler gündeme gelebilecektir.
Çünkü, kamuoyu desteği olmadan Türkiye Cumhuriyeti’nde hiçbir hükümet AB’ye üyelik konusunda istekli olmayacak, bu durumda Türkiye ile Batı dünyası arasındaki ilişkiler zayıflayacak ve Türkiye’de bir eksen kayması belki bu durumda olabilecektir.
Tıpkı bugünlerde Ukrayna’da olduğu gibi.