KESNİZANİ TARİKATI
Bu yazımda sizlere Ramazan Kurdoğlu’nun çok değerli bir çalışması olan;
“Hollywood ve Kabala’nın 13. Havarisi Evanjelizm (syf. 292-296)” adlı
kitabından sunacağım bir kesit; Türkiye’de olanlara da net bir ayna
tutuyor:
ABD Irak’a vurduğunda, Irak ABD’ye adeta altın tepsi içinde teslim edilmişti.
Herkes “Esas savaş Bağdat’ta olacak” derken Bağdat savaşmadan teslim
edilmişti. Tarih 10 Nisan 2003’ü gösteriyordu.
Teslimatı yapan, gerçekte Irak’ta herkesin bildiği ama ortalıkta
gözükmeyen KESNİZANİ tarikatıydı.
Tarikat “Körfez Savaşı”ndan sonra Saddam’ın etrafını örümcek ağı gibi
sarmıştı. Saddam’ın karısı, çok güvendiği generalleri ve istihbarat
kuruluşlarının başındakiler… Hepsi tarikat “müritleriydi.”
KESNİZANİ TARİKATI, MOSSAD ve CİA tarafından Saddam’ı içten yıkmak,
Irak’ı kolayca teslim almak için organize edilmişti.
Saddam 33 yıllık diktatörlüğünde, birçok karşı ihtilal, suikast
vartalarını atlatmıştı. Ancak “tarikatın” metodu hepsinden farklıydı.
Tarikatın “müritleri” Saddamın en yakınında olanlardı. Onun her
hareketini, her adımını an be an tarikat şeyhinin oğlu Nehru’ya
aktarıyorlar, sonra da bilgiler kuş olup MOSSAD ve CİA istasyonlarına
doğru uçuyordu.
Şeyh Muhammed Abdülkerim Kesnizani, zikirden ziyade, siyasete
meraklıydı. Müritlerine de Kur’an eğitimi yerine adını zikretmeden
Kabala öğretilerini /mistizmini anlatıyordu.
Kesnizani tarikatı, baba Abdülkadir zamanı da dâhil Saddam’a
bağlılıkta kusur etmiyordu. Kürt, Türkmen, Arap rejim muhaliflerini
anında BAAS Parti istasyonlarına bildiriyordu.
Şeyh Muhammed kitap yazmaktan da geri durmamıştı.
Tarikatın dönüşümü şeyh efendinin etrafındaki İslam âlimlerince,
gerçekte MOSSAD ajanı hahamlarca hızlandırılmıştı. Şeyh’in kitabı,
Kabala öğretilerini İslam mistizmi adı altında imanlı müritlerin
beyinlerine ve kalplerine ince ince enjekte etmek için başucu kitabı
olarak kullanılmaktaydı.
Müritlere MOSSAD’ın hahamlıktan tövbekâr hocaları ders veriyordu.
Aslında tarikatın asıl hedefi Irak ordusuydu.
Öncelikle generaller ve subaylar Keznizani tarikatının müritleri
haline getirildiler.
Genelkurmay Başkanı, Genel Askeri İstihbarat Başkanı, Hava Kuvvetleri
Komutanı, hepsi Şeyh Muhammed Abdülkerim Kesnizani’nin ayağını öperek
müridiler arasına girmişti.
Irak’ın acımasız El-Muhaberat’ının sivil-asker elemanları da tarikatın
müritleri olmuşlardı.
Müridiler arasında bir isim vardı ki, Saddam’dan sonra BAAS’ın en
kudretlisiydi: İbrahim İzzet El Duri. Duri bütün karanlık odaklarla
ilişki kuruyor, Saddam’ın bütün pis işlerini organize ediyordu. Duri
şeyhin ayağını öpenler arasına çoktan dâhil edilmişti.
Öte yandan Saddam’ın karısı Sacide Hayrullah, Saddam’ın kardeşleri
Vatban ve Barzan ile oğul Uday da müridiler arasındaydı.
Birinci körfez savaşında Baba Bush, Bağdat’ı işgali reddetmişti.
İsrail bu duruma çok bozuldu.
Irak hızlı bir şekilde parçalanmalıydı.
Gözüne kestirdiği Kürt tarikatı Kesnizani’lik üzerinden Irak’ın İslami
hayatını da kontrol altına alacaktı.
MOSSAD Kesnizani tarikatının önde gelenleriyle muhtelif yollardan
temasa geçti ve ilişkileri hızla geliştirdi.
Irak Devleti’nin mekanizması içinde yer alanlar, medya mensupları
uhrevi yollardan ikna edilemezlerse MOSSAD’ın cömertçe tarikata
aktardığı dolarlarla ikna ediliyor, mürit yapılıyordu.
Saddam’ın yatak odası dâhil, istihbaratçı müritlerden derlenen
bilgiler oğul Nehru’da toplanıyor, Nehru’da bunları MOSSAD’a
aktarıyordu.
Artık Saddam ve çevresinde neler olup bittiğinden Kesnizani tarikatı
ve şeyhi vasıtasıyla MOSSAD anında bilgi sahibi oluyor ve gereği
yapılıyordu.
Tarikatın içine MOSSAD iyice yerleşmişti. Şeyh adına rahat rahat
operasyon yapar hale gelmişti.
Kısaca, Güneyde Şii Müslümanlar Kuzeyde ise Türkmenlerin büyük
çoğunluğu hariç sivil Araplar, Kürtler ile Irak devlet mekanizmasını
elinde bulunduranlar Kesnizani tarikatı kullanarak MOSSAD ve CİA
tarafından devşirilmişler ve psikolojik harbin kurbanı olmuşlardı.
Saddam en yakınlarının bile tarikat tarafından mürit yapıldığını, her
hareketinin CİA ve MOSSAD’a ulaştırıldığını fark ettiğinde iş işten
geçmişti.
Amerika, İngiliz birlikleri Irak’a saldırdılar. Güneyde müthiş bir
dirençle karşılaştılar.
Dünya medyası, bu arada Türk medyası, akademisyen, emekli asker,
strateji uzmanları asıl savaşın Bağdat ve çevresinde olacağını dile
getiriyorlardı.
Hâlbuki Bağdat ve çevresi Saddam’ın askerleri tarafından hiçbir direnç
gösterilmeden Amerikan askerlerine teslim ediliverecekti. Niçin böyle
olmuştu?
Tarikat yoluyla Irak devlet mekanizması devşirilmişti. Şeyh Muhammed
müritlerine Amerikan askerlerine direnmemelerini öğütlemişti. Şeyhin
emrindeki mürit generaller vatanlarının bağımsızlığı için savaşmak
yerine Şeyh Muhammed’in emrine uydular.
Bu arada İzzet El Duri de boş durmamış, Bağdat’ın Kuzeyini de o teslim
etmişti Amerikalılara. Şeyhin isteğinde mutlaka bir keramet vardı.
Bağdat Bağdat olalı böyle bir şerefsizlik görmemişti.
Buraya kadar anlattıklarım muhtelif kaynaklarca teyit edilmiştir.
En önemlisi Türk Milletinin ve devletinin “Kesnizani Tarikatı
Operasyonu”ndan çıkaracağı bir ders var mıdır?
Dr. Ramazan Kurdoğlu’nun verdiği bu bilgiler, Türkiye’de hala
uyuyanlara ders gibi bir uyarıdır.
Türkiye’de devlet mekanizmasını ele geçirenler, geçiremedikleri
kesimlere savaş açanlar, Türk Ordusu’nu hedefe oturtanlar kim?
Ordu’nun kalbine girip en mahrem bilgileri ele geçirenler, devletin
gizli bilgilerini “iddianame adıyla” ortalığa saçanlar… İletişim,
Milli Eğitim, Polis İstihbarat Şube gibi önemli birimlerin ezici
çoğunluğunu ele geçirenleri… Devlet mekanizması içinde kanserli bir
hücre gibi METESTAS yapan dindar görünümlü örgütü herkes biliyor.
Onlar da Kuran okumuyor. Okudukları; tek kişinin adını taşıyan
kitaplar içinde ne kadar Kabala öğretisi var bilmiyoruz.
Taraftarları gece gündüz bu kitapları hatmediyor. Kelimelerin tekrarı
beyinleri esir alıyor. Efendileri Amerika’da. Onlar Amerika’da
olmasını “hicret”, yani Peygamberimizin sünnetini işlemesi olarak
kabul ediyor. Dinler arası diyalogun öncüsü de olan Hoca efendilerinin
buyruğunu Allah’ın buyruğu gibi kabul ediyorlar.
10 Yıllık süre içinde gördük ki, hedef yaptıkları kurum ve kişileri
bertaraf ederken hiçbir ahlaki kurala uymuyorlar. En ahlaksız
yöntemlerle saldırıyorlar. Acımaları yok. Hedeflerine karşı imha edici
bir silah gibiler.
Dr. Ramazan Kurdoğlu yazısında;
“Tarikatın içine MOSSAD iyice yerleşmişti. Şeyh adına rahat rahat
operasyon yapar hale gelmişti.”
Diyor.
Türkiye’de cemaat görüntülü örgüt adına MOSSAD ve CIA ne kadar
operasyon yaptı acaba?
Bu yapılanmaya YILLARDIR izin veren, destek çıkan bütün kurum ve
kuruluşlar gösterdikleri açık zaaf ve görev ihmalinden dolayı hesap
verip yargılanmalıdır.
Bu yapıların Türk devletlerinde ve Türkiye’de açtıkları okul ve
dershaneler aslında MİSYONER okullarıdır.
Amaç küresel elite hizmet edecek “tek dinli- tek dilli-mankurtlaşmış”
köle nesiller yetiştirmektir.
Bu durumu hala görmeyenler gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içindedir.
Tehlike görünenden büyüktür. Çürümenin ne kadar derinleştiğini anlamak
için illa Türkiye’nin de savaşa girip Ankara ve İstanbul’u teslim mi
etmesi gerekiyor?
16 ADAMIZ EGE’DE YUNANİSTAN’A TESLİM EDİLDİ, YETMEDİ Mİ?
TEHLİKENİN FARKINDA MISINIZ?
Bir yanıt yazın