BEŞ TARZ-I MİLLİYETÇİLİK
Hüseyin MÜMTAZ
Akçura’nın, yaşayıp da bu günleri görseydi başlıktaki “beş” sayısını az bulup “mebzul” yahut “külliyetli miktarda” kavramını tercih edeceğine eminim.
Zamanımızda çeşit çeşit milliyetçilik ortaya çıktığı gibi, milliyetçiliğe bakış açıları da bir o kadar farklı.
Devletin adı “Türkiye” ama Mardin-Kızıltepe Türkmen Dağı’nda taşlara başka bayraklar boyanıyor..
Devletin adı “Türkiye” ama Diyarbakır’da bir parti tarafından düzenlenen “Gençlik Meclisi Kongresi”nde Türk bayrağı indirilip, ancak polis müdahalesiyle tekrar asılabiliyor.
Adı Türkiye olan devlette sarfedilen “Türk diye bir ırk yoktur” ve “Türkiye’de Kürtlerin yaşadığı yerin adı Kürdistan’dır” mavralarını bir kenara koyuyorum.
Ama bakın, “milliyetçilik” algılaması “bazı amaçlara uygun biçimde” giderek farklı bir boyut/anlam kazanıyor; AB Konseyi Başkanı Herman van Rompuy, Berlin Duvarı’nın 9 Kasım 1989’da yıkılışının yıldönümü vesilesiyle Berlin’de yaptığı ‘Avrupa Konuşması’nda, Avrupa Birliği ülkelerinde popülizm ve milliyetçiliğin artış gösterdiğine dikkat çekerek “Popülizm ve milliyetçilik, günümüzün zorluklarına yanıt olarak verilemez” diyor.
Peki AB ülkelerinde “popülizm ve milliyetçilik” neden artıyor?
Cevabı yine Rompuy veriyor, diyor ki; “Avrupa Birliği içindeki dolaşım az olup bir başka AB ülkesinde yaşayan AB vatandaşlarının oranı yüzde 3’ün altındadır. Ancak AB’nin yeni üyeleri Romanya ve Bulgaristan’dan gelen aşırı göçe karşı eski üyelerde tepki artmaktadır” diyor ve bunu da milliyetçiliğin körüklenmesinin nedeni olarak gösteriyor.
Demek ki “vatandaşlar” başka kimlikli göçmen istemiyorlar, tepki gösteriyorlar, milliyetçilik duyguları kabarıyor.
Hal böyle iken başka başka yerlerde bambaşka “tepkiler” oluşuyor..
Rusya’nın başkenti Moskova’da, 1917 yılında Vladimir Lenin önderliğinde gerçekleştirilen Bolşevik Devrimi’nin yıldönümü yürüyüşle kutlanıyor.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de, parlamentoya gençlerin vatansever duygularının daha çok güçlenmesi için ulusal marş ve bayrağın kullanımını artıracak bir yasanın çıkarılmasını talep ettiğini açıklıyor. Putin, okullarda devlet sembollerinin daha sık kullanılmasını öngören yasa tasarısının geçmesi halinde “vatandaşların eski vatansever duygularına geri döneceğini” söylüyor.
Rusya’dan, Güney Yarımküre’ye geçiyoruz.
Çanakkale Savaşları’nın yüzüncü yıldönümünde Gelibolu’da yapılacak anma törenlerine katılmasına izin verilen kişi sayısının Türk hükümeti tarafından 8 bin kişiyle sınırlandırılmasının ardından katılımcı sayısını çoğaltmak isteyen Avustralya’dan “Anzak filosu” çözümü geliyor.
“Gazi İşleri Bakanı” Michael Ronaldson, (Bakanlığın adına dikkat) Türk hükümetinin 2015’te yapılacak törenler için Anzak Koyu açıklarına demirleyecek bir filo fikrine sıcak baktığını belirtmiş. Bakan Ronaldson Canberra’da gazetecilere yaptığı açıklamada, “Gemilerin sayısı ve nereye demirleyeceklerine Türk hükümeti karar verecektir” demiş.
Ronaldson, Çanakkale’ye filoyla gideceklerin kura yoluyla belirleneceğini açıklamış. Kurada, 3 bin sivil, savaşa katılanların ailelerinden 400 kişi, 400 tane de velisiyle birlikte katılacak öğrenci için yer ayrılacağı belirtilmiş. Bu sayede 7 bin 500 kişinin daha bu özel güne tanıklık etmesi planlanıyormuş.
Dünyanın öbür ucuna, Amerika’ya gidiyoruz.
Türkiye’nin, yıllık 16 trilyon dolar gayrisafi milli hâsıla ile dünyanın en zengin ülkesi ABD’ye TİKA aracılığı ile 200 bin dolar “yardım” göndereceğini öğreniyoruz.
TİKA’nın ABD topraklarında yapacağı ilk yardım, Amerika’daki koşulları nispeten zor olan Kızılderililerin kalkınmasını hedefliyormuş. Yardım, Amerikan federal hükümetinin Kızılderililere ayırdığı imtiyazlı bölgelerden biri olan, ülkenin en batısındaki Oregon eyaletinde yer alan Warm Springs Rezervasyonu’nda yaşayan kabileler için kullanılacakmış. Yardımla birlikte 5 bin Kızılderilinin 10 yıllık su ihtiyacının karşılanması için depo yapılması ve bölgedeki eğitimin iyileştirilmesi hedefleniyormuş. Proje kapsamında 850 kişilik bir okul inşa edilecek ve bunların dışında dağınık halde bulunan Kızılderilileri bir araya toplayacak olan 700 hane projesine de destek verilecekmiş..
Güzel ve “insanî” bir yardım..
Ama Amerika’daki yankısı da ilginç..
Washington Post gazetesinin ödüllü köşe yazarı Al Kamen konuyla ilgili makalesinde şöyle diyor.
“Mali uçurumdan önce, kemer sıkmadan önce, borç tavanından önce, Kongre’deki çılgınlıklardan önce, ABD gelişmekte olan ülkelere gururla milyarlarca dolar yardım gönderirdi. Ve halen de göndermeye devam ediyoruz. Ama öyle görünüyor ki, şimdi o paranın bir kısmı geri geliyor. Galiba Kürtlerin acil kalkınma ihtiyaçlarına vurgu yapacak bir program geliştirmenin zamanı geldi. Öyle değil mi?”
Karşılık olarak “Kürtlere” yardım yapılacakmış..
“Kürtlere” şimdiye kadar “kılıfsız” olarak yapılan yardımın “kılıfı” sizce de bu bahaneyle dikilmiş olmuyor mu?
“Komşu”ya gelelim..
Ermenistan’ın işgali altında bulunan Azerbaycan toprağı Yukarı Karabağ’da gösteri yapan Ermeni askerleri, üzerinde Türkiye ve Azerbaycan bayrağı olan tuğlaları kırıyor. İşgal altındaki Hankenti’nde Türkiye ve Azerbaycan bayraklı tuğlaların önünde gösteri düzenleyen Ermeni komandoları, gövde gösterisi yapıyor. Azerbaycan yazılı tuğlaları teker teker kıran komandolar daha sonra Türk ve Azeri bayraklı tuğlaları bağırarak kırıyor. Gösteride Ermenistan ve sözde Yukarı Karabağ bayrakları da yer alıyor.
“Dışarıda” hâl böyleyken, “içeride” Kışanak Ankara’da “demokratik cumhuriyet-özerk Kürdistan” diye tarif ettiği bölgenin haritasını gösteriyor; Hakkâri’de düğün dönüşü yolları kesilerek askerler tarafından Türk bayrağı hediye edilen genç çift bölücüler tarafından tehdit ediliyor.
Yetmiyor, “Türkiye’nin Dil Haritası” adı altında “bilimsel” çalışmalar yapılıyor.
Ve TESEV’in yürüttüğü “Ortadoğu’da Türkiye Algısı” araştırmasının 2013 yılı sonuçlarına göre Türkiye’nin artık bölgede en sevilen ülke olma unvanını kaybettiği sonucuna ulaşıldığı açıklanıyor..
Yaşasaydı Akçura’nın, Fethiyespor taraftarı olmayacağı inancında halâ ısrarlı mısınız?
9 Aralık 2013
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ