-
Bir Grevcinin Günlüğünden…
15 Mayıs 2013 Çarşamba günü THY’de başlayan Grev de, yaşadıklarımızı tüm ayrıntıları ile sizlerle paylaşmak istiyoruz…
İki TİS görüşmesi yapıldı. Çalışma koşullarımızı ilgilendiren toplamda 107 madde üzerinde değil uzlaşma, tartışma bile sağlanamadı. Sendika daha adını zikretmeden, 29 Mayıs sürecinde haksızca işten atılan 305 arkadaşımız, işveren temsilcileri tarafından gündeme getirildi. Bu konu TİS sürecini tıkayan bahane olarak gösterildi.
Kazanılmış haklarımız yönetmeliklerle, işverenin istekleri doğrultusunda yeniden yapılandırılmaya çalışıldı. “BEN YAPTIM, OLACAK !! ” dayatmasıyla uygulatılmak istenen prosedürün masada kabul edilmesi istendi.
Sağlıklı bir birey, faydalı bir çalışan olmak için, kazanılmış haklarımıza sahip çıkmak zorunda olduğumuzu düşündük.
TİS yetkimizi kaybetmemek, SENDİKAMIZI kaybetmemek için, anayasal hakkımızı kullandık, greve çıktık.
…..ki aslında sadece “305” için bile greve çıkmamız gerekirdi.
Grevin ilk günlerinde arkadaşlarımız tarafından türlü bahaneleri ile nasıl yalnız bırakıldığımızı gördük.
İş arkadaşlarımız arasında “HAK MÜCADELESİ” söz konusu olduğunda, cehaletin ne vahim boyutlarda olduğunu gördük…
“TÜM ÇALIŞANLAR SAHİP ÇIKSAYDI, GREV AYNI GÜN BİTERDİ” cümlesinin bizzat işveren temsilcisi tarafından sarf edildiğini, “Çıksaydık sizin gibi sefil olurduk” söyleminin ne kadar yanlış, “Çıksaydınız hepimiz çoktan kazanmış olurduk” cümlesinin ne kadar acıtıcı bir gerçek olduğunu öğrendik…
Senelerce sözlerine itibar ettiğimiz “ABİLERİMİZİN” menfaat ve mevki söz konusu olduğunda, BERTARAF olmamak adına TARAFSIZ oldukları iddiasında bulunurken, aslında ne kadar TARAF olabildiklerini gördük.
“KUL HAKKINI” dillerinden düşürmeyenlerin, kul hakkından geçinmelerine şahit olduk…
Korkuların, bahanelerin, gelen tehditlerin, şahsi menfaat için yapılan kirli pazarlıkların grevi kırmasını, çaresizlikle izledik…
Kendilerini “ÇOK AKILLI” sananların bizleri “AHMAKLIKLA” yaftalayışlarına şahit olduk…
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde bile yer alan, Anayasa tarafından korunan, en temel insan hakkı olan “GREV HAKKINI” kullananlara destek olmadıkları gibi, “ÇALIŞMA HAKKIMI KULLANIYORUM” gerekçesiyle SAYGI bekleyen arkadaşlarımızın, Grevcilerin ve 305 Direnişçinin duruşlarını dedikodularla itibarsızlaştırdıklarını gördük…
Sendika Başkanını çok yakından tanıma fırsatı bulduk. Hakkında konuşulması gerekenin BIYIĞINDAN ziyade, işçi sınıfı ve sendikal toplum üzerinde sahip olduğu itibar olduğunu anladık. Onu, bildik-sevilen siyasetçilerden, hukukçulardan, gazetecilerden dinledik. Yakın zamanda işçilerin dirayetine rağmen işverene TİS’i gizlice hediye eden bir tanınmış sendikanın üyeleri ve yönetim kadroları ağzından “BİZ SİZİNKİ GİBİ BİR BAŞKANA HASRETİZ, YAZIK Kİ SİZ DE ARKANIZDA DURACAK KİTLEYE” cümlesini duyduk ve desteğe gelen işçi gruplarının saygıyla ellerine sarılışına tanıklık ettik….ve şimdi Genel Kuruldan Ne Bekliyoruz ?
Pazar günü yapılacak Genel Kurul oylamasında önümüzdeki 4 yıl için Hava-İş Sendikasını yönetecek isimler, delegelerin oylarıyla belirlenecek. Pazar Grevin 208nci ve Direnişin 558nci günü. “BİZ BU ÇABAMIZIN HEBA OLMASINI” istemiyoruz…
Hava-İş Sendika yönetimini zorlu bir süreç bekliyor. Hava-İş Sendikası adını bile revize ederek yoluna sadece THY çalışanlarının sendikası olmaktan çıkıp, Taşıma İşçileri İşkoluna dahil edilen sendikamız, kademeli olarak önümüzdeki bir-iki yıl içinde ait olduğu işkolundaki %3 barajını geçemezse, temsil yetkisini kaybederek, TİS imzalama hakkını kaybedecektir. Demiryolu ve karayolu işçilerini bünyesine alarak büyümek zorundadır. Bu branşlarda faaliyet gösteren sendikal oluşumlar, Ayçin’in kimliğine gösterdikleri saygıyı grev alanı ziyaretlerinde sıklıkla ifade ederken, isim değişikliğinden duydukları tereddüdü de saklamıyorlar. 24 senenin muhalif duruşu, sendikanın geleceğine dair ümit vaat ediyor. Öyle ki, bu insanlar seçim öncesi kendilerini Hava-İş bünyesine dahil ederek, THY’de yapılan seçimlerde, delege sayılarını düşürüp seçimi garantileme imkanı varken, sırf grev ve direniş koşullarında etik olmaz anlayışına inatla sahip çıkan Ayçin’e hayranlıklarını açık seçik dile getiriyorlar.
Rengarenk muhalif gruplar, 24 yıllık “Sendika Ağalığı” söylemlerine elle tutulur bir karşılık bulamadıkları gibi, hali hazırda delegeler, bir “AYÇİN ŞABLONU” ardına sığınıp, ne faaliyet ne denetim raporlarını inceleme gereği bile duymadan, var edemedikleri NAYLON bir yönetim aday listesi ile TÜRKİYE TAŞIMA İŞÇİLERİ SENDİKASI’nı paylaşma pazarlığındalar. Gün, fantezilerin gölgesinde sözde sendikacılık oynama günü değildir. Gün, bu sendikanın varoluş, hayatta kalış mücadelesi günüdür. Kendilerini hangi dev aynalarında gördükleri meçhul yüksek egoların, kerameti kendilerinden menkul iktidar heveslerini besleme günü değildir. Yarın THY de işe başlayacak kabin memurunun, kargo işçisinin, EBI personelinin geleceği söz konusudur. Bir isim ardında bir duruş, bir güven, bir inanç varsa kimlik kazanır. Sendika yönetimine seçilmek mevcut durumda alametifarika değildir ama o sendika yönetiminde olağanüstü genel kurullarla 4 yıl alaşağı edilmeden oturabilmek için, %3 ü hedefliyorsa eğer, üyelerinin gözünde ADAM olmak gerekir.
Hakkını kullanmak cesaret değil, bilinç işidir. Arkadaşa sempati olsun diye, seçim kartındaki renge duyulan hayranlıkla, abilerimizin gösterdiği aday uygundur mantığıyla, bu adam çok oturdu bu koltukta jargonuyla, kişilere şahsen duyulan obsesif ve nevrotik takıntıyla, hırsla, hele hele “işverenim-müdürüm-şefim baskıladı” yaklaşımıyla seçim olmaz, olmamalıdır. Delegeler uyanmalı, güdümlü füze olmak yerine sağduyuyu seçmeli, büyük resmi görmelidir. Cumartesi günü yapılacak konuşmaları aklı selimle takip etmek, dinlemek, gerekirse sorgulamak, delegelerin bu işyeri çalışanları adına aldıkları büyük bir sorumluluk, zorunluluktur.
Biz işçileriz. Hükümetler gördük, geldiler ve gittiler. İdeolojiler gördük, yöneticiler gördük, kayboldular, unutuldular. Ama biz hep vardık. Bu işletmeyi bugünlere, fedakarlıklarla “BİZ” taşıdık. Biz varoldukça burası da varolacak, çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği bizim adımlarımıza göre şekil alacaktır. Pazar günü belki de tarihi bir sorumluluk altına delegeler imza atacaktır. Bizim temennimiz “EMEKLER, EMEKLERİMİZİN BOŞA GİTMEMESİ içindir.
Bizler, haklarımız elimizden alınmasın diye “GREVDEYİZ”. Elimizden hakları gasp etmeye çalışmalarına sessiz kalmadık. Gözünüze soka soka geleceğinizi çalmalarına sessiz kalıp, emeğinizi rehin bırakmayın, gaspçılara özür uydurmaya çalışmayın. İnsana insanca yaşamak yakışır. Doğanıza karşı gelmeyin, çıkarın boyunduruklarınızı, onları takanlar yarın burada olmayacaklardır. Baki olan sizsiniz, KENDİNİZE İNANIN.