Atatürk’ten 6 liderlik dersleri

Atatürk’ten 6 liderlik dersleri

Austin Bay

image002 (1)Kendisi de eski bir asker olan Amerikalı yazar Austin Bay’in ‘Dahi Generalden Liderlik Üzerine Drexler’ adlı kitabı Atatürk’ün askerî kariyerini inceliyor.

Andrew Mango’nun ‘Atatürk: Modern Türkiye’nin Kurucusu’ isimli eseri, H. C. Armstrong’un ‘Bozkurt’u, Lord Kinross’un ‘Atatürk: Bir Milletin Yeniden Doğuşu’ kitabı ya da Klaus Kreiser’in ‘Atatürk biyografisi’…

Bunlar Atatürk hakkında batılı yazarların kaleme aldığı pek çok önemli eserin sadece bir kısmı. Ve bu literatüra yeni kitaplar eklenmeye devam ediyor. Amerikalı yazar, akademisyen ve emekli albay Austin Bay’in yazdığı ‘Atatürk: Dâhi Generalden Liderlik Üzerine Dersler’ de bunlardan biri. Son yıllarda Atatürk’ü tekrardan tartışıyor, yeniden yazıyor, olsaydı, olmasaydılara ciddi mesai ayırıyoruz. Arada kendi iç tartışmalarımızdan kafamızı kaldırıp konuya dışarıdan bakanların yorumlarına biraz göz atmak da faydalı olabilir. Örneğin Austin Bay, Atatürk’ü 20’nci yüzyılın en önemli liderlerinden biri olarak görüyor ve ondan alınması gereken ciddi liderlik dersleri olduğunu söylüyor. İşte o derslerden alıntıladığımız bazı örnekler:

FATİH DEĞİL DEVLET ADAMI OL

Savaş kazanan bir başkan olarak Atatürk, doğduğu şehir Selanik’i geri almak için hiçbir arzu duymadı. Kazanan, barış için fedakârlıkta bulunmuştu. Bu, bir fatihin değil devlet adamının tavrıydı.

İLERİYİ DÜŞÜN, GÜNE UYUM SAĞLA

Savaş ve sıkıntılarla bilenen insan yeteneği, son derece yüksek bir manevi bağlılık, coğrafi avantaj, faal durumdaki askeri güç, son derece gelişmiş iletişim becerileriyle donanmış ileriyi düşünen, günün şartlarına uyum sağlayan bir liderlik. İşte Mustafa Kemal bu değerleri kullanarak dört yıl gibi kısa bir zamanda, Büyük Savaş’taki ağır yenilgiyle manevi olarak bozguna uğramış bir halkı, askerî ve diplomatik açıdan göz alıcı bir zafere yönlendirecekti.

İMKANLARI KOŞULLARI DEĞİŞTİRMEK İÇİN KULLAN

Bir bütün olarak ele alındığında Kurtuluş Savaşı, Mustafa Kemal’in stratejik harekâtları dinamik bir biçimde birleştirme konusundaki dehasını göstermişti. O, ‘Belli bir zamanda mevcut olan bütün imkanları’ Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda var olan koşulların ‘niteliğini’ değiştirecek şekilde bir araya getirmişti.

STARTEJİYE ODAKLAN

Mustafa Kemal, orduyu dürbün ve haritayla yönetti. Rauf Orbay anılarında şöyle yazmıştı: “Yunan orduları Ankara’ya yürüyordu. Sabah erkenden Millet Meclisi’nde toplandık. O (Mustafa Kemal) bize bilgi verecekti. Bir Anadolu haritası isteyince getirdik. Kırmızı kalemle Sakarya’nın gerisinde uzunca bir çizgi çizip “Düşmanı burada yeneceğiz” dedi. Ona inandık. Neden inandık ve nasıl inandık hâlâ bilmiyorum.

AKIL VE MANTIĞI MERKEZE AL

Atatürk akıl ve mantığın, bütün uluslar ve kültürlerin saygı duyup paylaşacağı ortak değerlerin temelini atacağına inanıyordu. Bu elbette büyük ve yapıcı bir idealdi.Tecrübeli bir savaş kahramanı olarak Atatürk, o zamanki ve gelecekteki dünyanın bu idealleri hoyratça karcayacağını iyi biliyordu. Buna rağmen Mango’nun belirttiği üzere “saygı uyandıran bir idealdi.

SİMGELERİN GÜCÜNÜ HAFİFE ALMA

Mustafa Kemal sözcüklerin, görüntülerin, simgelerin, simgesel davranışın gücünü kavradığı için subayların giyim kuşamına özen göstermesinde ısrar ediyordu. Kişisel duruş, disiplin ve entelektüel hazırlık başkalarının algısını etkiliyordu.

 

Selcan Taşçı’dan:

Zırva tevil götürmez…

Türk diye bir ırk yok” buyuran zata ne cevap vereceğimizi soran bolca mesaj geldi son iki gündür.
Kendi adıma, hiç!
Ha ille de  “antropolojik” bir etiketse lazım olan; iskelet ölçümleri, kafatası endeksleri, renklerinin de aralarında bulunduğu birçok özelliğin belirlenmesiyle oluşmuş bir  “Türk tipi” de var, var olmasına da; ben zaten etimle, kemiğimle, damarlarımdaki kanla, ruhumla, yüreğimle, şuurumla buradayken daha kime, neyi ispatlayayım Allah aşkına!
Mevzu bahis, bize lazım olan, elzem olan, tutunabileceğimiz tek dalımız  “millet” şimdi  “Türk Milleti”; gerisi teferruat!
Kaldı ki bir lafa bakın, bir lafı söyleyene; insani, vicdani, ilmi algımızda  “yok”sa, teferruat kontenjanından dahi anmaya değmez sayfamızda!
Var mısınız, yok musunuz?..
Madem  “Türk diye bir ırk yok”tu; bunca yıl neyin “ırkçılığı”,  “kafatasçılığı” ile suçladınız Türk Milliyetçilerini? MGK kararının altındaki imza gibi, Başbakan’ın bu konudaki konuşmaları da  “yok hükmünde” mi şimdi?
Malum seçim arifesi; nihai kararı verseniz diyorum: Var mısınız, yok musunuz?

FATİH DEĞİL DEVLET ADAMI OL - image002 1