Başbakan Erdoğan Rusya’nın St. Petersburg kentinde 22 Kasım 2013 tarihinde yapılan Türkiye-Rusya Üst Düzey İşbirliği Konseyi toplantısı sonrasında düzenlenen basın toplantısında AB’ye sitem ederek Rusya Devlet Başkanı Putin’e, “Şanghay İşbirliği Teşkilatı’na Türkiye’yi de alın. Bizi de bu sıkıntıdan kurtarın” önerisinde bulunmuştur.
Toplantı sonrası düzenlenen basın toplantısında Ukrayna’nın AB ile ortaklık anlaşmasını askıya alması ile ilgili sorunu değerlendiren Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile tecrübelerinden yararlanmak istediklerini söylemiştir.
Türkiye’nin bu konudaki tecrübeleri olduğunu açıklayan Putin’e Başbakan Erdoğan şu cevabı vermiştir: “Çok doğru. Türkiye’nin 50 yıllık tecrübesi var. Kolay değil. Ben sayın başkanın tabii bu tespitine karşı bir başka tespitle diyorum ki Şanghay İşbirliği Teşkilatı’na Türkiye’yi alın. Bizi de bu sıkıntıdan kurtarın.”
Erdoğan’ın teklifi üzerine Putin, “Şunu kesinlikle ifade etmek isterim ki bağımsız dış politika konusunda bölgede etkin çalışmalara devam edeceğiniz anlamına geliyor” demiş, Erdoğan da, “Şanghay’a üyelik talebimizi daha önce de Sayın Putin’e ifade etmiştim. Bunu önemsiyoruz” açıklamasını yapmıştır.
Aslında bu teklif yeni değildir.
Başbakan Erdoğan, Aralık 2004 tarihinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Türkiye ziyaretinden sonra Ocak 2005’de Moskova’ya resmi bir ziyaret gerçekleştirmiştir.
Putin, Başbakan Erdoğan ile görüştükten kısa bir süre sonra Kazakistan’a gitmiş ve Türkiye ile ilgili sürpriz bir açıklama yaparak Ankara’nın Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üye olmak istediğini Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’e açıklamıştır:
“Dün Türkiye Başbakanı Sayın Tayyip Erdoğan’ı Moskova’da misafir etme, onunla detaylı görüşme imkanım oldu. Temaslarımız sırasında Erdoğan’dan, ülkesinin Şanghay İşbirliği Örgütü’ne büyük ilgi duymaya başladığını memnuniyetle öğrendim. Türkiye’nin dile getirdiği bu ilgi bence önemli bir pozitif sinyal olarak algılanmalı. ” ()
Nazarbayev, Putin’in bu sözleri üzerine Türkiye’yi her zaman aralarında görmekten mutluluk duyacaklarını belirtmiştir. ()
Zamanın Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül de 3 Şubat 2005 tarihinde Çin’e yaptığı ziyaret sırasında Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üye olma isteğini Çin Başbakanı Ven Ciabao ve Dışişleri Bakanı Li Caoşing’e iletmiştir. ()
Gül, iki tarafın da uluslararası kuruluşlarda işbirliğini geliştirmeyi amaçladığını belirterek, Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütü’ne katılmaya ilgi gösterdiğini açıklamış olmasına rağmen Türkiye’nin bu ilk başvurusu reddedilmiştir. Buna karşılık aynı dönemde başvuran İran gözlemci ülke statüsüyle Şanghay İşbirliği Örgütü’ne kabul edilmiştir.
Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Liu Jianchao, 23 Haziran 2005 tarihinde Pekin’de düzenlediği basın toplantısında, güvenlik, ekonomik ve ticari işbirliğinin Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesi’nin gündemini oluşturacağını, üye ülkelerin bu konudaki işbirliğinin örgütün devamlı gelişmesini hızlandıracağını söylemiş, fakat Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütü üyeliği konusunda bir açıklamada bulunmamıştır. ()
Şanghay İşbirliği Örgütü, (Shanghai Cooperation Organization) adını
örgütün ilk toplandığı yer olan Çin’in Şanghay kentinden almaktadır. Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın 1996 yılında başlattıkları girişime Şanghay Beşlisi (Shanghai Five) denmiştir.
Örgüt’ün kuruluşunda Çin Halk Cumhuriyeti önemli rol oynamıştır. Sınır güvenliği, Batı ve Orta Asya bölgelerinin gelişimi, büyüyen enerji ihtiyacı ve Soğuk Savaş sonrası stratejik ortam, Örgüt’ün kurulmasındaki önemli faktörlerdir.
26 Nisan 1996 tarihinde Şanghay’da toplanan beş ülkenin temsilcilerinin Sınır Bölgelerinde Askeri Güvenin Derinleştirilmesi Anlaşması’nı (Treaty on Deepening Military Trust in Border Regions) imzalamasıyla Şanghay İşbirliği Örgütü kurulmuştur. 15 Haziran 2001 tarihinde Özbekistan’ın katılımıyla üye sayısı altıya çıkmıştır.
Şanghay İşbirliği Örgütü’ne, Afganistan, Hindistan, İran, Moğolistan ve Pakistan “gözlemci ülke” statüsüyle katılmaktadır. Beyaz Rusya, Sri Lanka ve Türkiye ise örgütün “diyalog ortağı” ülkeleridir.
Türkiye ve Şanghay İşbirliği Örgütü arasında kurumsal işbirliğini sağlayacak “diyalog ortaklığı” (dialogue partner) anlaşması 26 Nisan 2013 tarihinde Kazakistan’da imzalanmıştır.
Bu imzayla, Avrupa Birliği’ne alternatif olup olmayacağı tartışılan Örgüt ile işbirliği yönünde ilk resmi adım atılmıştır. Türkiye ile ŞİÖ arasındaki mutabakat belgesine, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile ŞİÖ Genel Sekreteri Dimitri Mezentsev Kazakistan’da imzalamışlardır.
İmzalanan belgeyi iki tarafın “ortak kader beyanı” olarak tanımlayan Davutoğlu, tarafların “el ele ve omuz omuza yürüyeceği uzun bir yolun başlangıcında” olduklarını dile getirmiştir.
Şanghay İşbirliği Örgütü, Doğu Asya, Orta Asya, Batı Asya ve Güney Asya’nın yüzde 70’inden fazlasını kapsamaktadır. Nüfusu ise 1,5 milyar civarındadır. (dünya nüfusunun %20’si)
Nisan 2005’de Örgüt, Rusya’nın önderliğinde olan Bağımsız Devletler Topluluğu (Commonwealth of Independent States) ve Güneydoğu Asya’daki ASEAN (Association of Southeast Asian Nations) ile işbirliği ilişkilerini tesis etmiş, Rusya’nın girişimi ile oluşturulan Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (Collective Security Treaty Organization) ile bölgesel güvenlik işbirliği ilişkisi kurmuştur.
AB, 2012 yılında Şanghay İşbirliği Örgütü ile ilişkilerini geliştirme kararı almıştır.
Şanghay İşbirliği Örgütü, üyeleri arasında ekonomik, güvenlik ve kültürel işbirliği öngörmektedir. Dönemin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Örgüt’ün Ağustos 2007’de yapılan Bişkek Zirvesi’nde “Tek kutuplu dünya kabul edilemez” diyerek Örgüt’ün misyonunu belirlemiştir.
7 Haziran 2002 tarihinde St. Petersburg’da düzenlenen ŞİÖ Devlet Başkanları Zirvesi’nde imzalanan ŞİÖ Şartı’nda Örgüt’ün amacı, ilkeleri, yapısı, faaliyetleri, işbirliği alanları ve dış ilişkileri ortaya konmuştur.
Örgüt, 2004 yılında Birleşmiş Milletler tarafından Gözlemci Statüsü’ne kabul edildikten sonra etki gücünü arttırmıştır.
Beyaz Rusya, Sri Lanka ve Türkiye gibi ülkeler Örgüt’e üye olma isteklerini dile getirmiş, bu ülkelere diyalog ortağı ülkeler statüsü verilmiştir. ASEAN, CIS ve Türkmenistan Örgüt’e “misafir katılımcı”dırlar. ( S. Rıdvan Karluk, Uluslararası Kuruluşlar, Beta Basım, İstanbul, 2007, s. 606)
Şanghay İşbirliği Örgüt’ü Asya kıtasında etkinliğini arttırırken Türkiye Örgüt üyeliğinden vazgeçmemiş ve 23 Mart 2011 tarihinde Diyalog Ortağı Statüsü kazanmak üzere yeniden başvuruda bulunmuştur. () Başvuru, 14-15 Haziran 2011 tarihlerinde yapılan Devlet Başkanları Astana Zirve’sinde Türkiye’nin talebi ele alınmış, fakat usul sorunları sebebiyle sonuçlandırılamamıştır.
Kasım 2011’de Rusya’nın Saint Petersburg kentinde yapılan Zirve öncesinde Rusya Dışişleri Bakanlığı, Şanghay İşbirliği Örgütü üye ülkelerinin Türkiye’ye diyalog ortağı statüsünün verilmesinden yana olduğunu açıklamıştır.
Türkiye’nin başvurusu 6-7 Haziran 2012 tarihlerinde Pekin’de düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü Devlet Başkanları Zirvesi’nde onaylanmıştır. ()
Başbakan Erdoğan, 18 Temmuz 2012 tarihinde gerçekleştirdiği Rusya ziyaretinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e “Zaman zaman bize takılıyorsun. AB’de ne işin var diyorsun. O zaman ben de şimdi size takılayım. Hadi gelin bizi Şanghay Beşlisi’ne dâhil edin, biz de AB’yi gözden geçirelim şeklinde bir latife yaptım” demiştir. )
Erdoğan, 24 Temmuz 2012 tarihinde 24 TV’de Avrupa Birliği’ne yönelik sorulara cevap vermiş ve “Türkiye AB sürecini unuttu mu?” sorusunu şöyle cevaplandırmıştır:
“Çok açık ve samimi söyleyeyim, bizim aslında AB sürecini unutmak, kaybetmek diye bir şey söz konusu değil… AB bizi unutmak istiyor ama çekiniyor unutamıyor. Hâlbuki bir açıklasa biz rahatlayacağız. Oyalayacağına bizi, açıklasın biz de işimize bakalım … Böyle olumsuz bir şekilde gidince siz de ister istemez 75 milyonun bir başbakanı olarak başka arayışlar içerisine de giriyorsunuz. Onun için geçenlerde Sayın Putin’e onu söyledim, ‘bizi Şanghay Beşlisi içine alın’ dedim. Alın bizi Şanghay Beşlisi içine biz de AB’ye ‘allahaısmarladık’ diyelim, ayrılalım oradan. Bu kadar oyalamanın ne anlamı var?”
Başbakan 1 Kasım 2012 tarihinde gerçekleştirdiği Almanya ziyareti sonrasında Putin’e yaptığı espriye açıklık getirmiştir: “Bir noktada artık AB, Türkiye’yi kaybetme noktasına gelebilir. Putin’e yaptığım espride de ben bunu ima ettim. Kamuoyu önünde de anlatmıştım bunu. ‘Niye AB’ye giriyorsunuz’ diye bana takıldığında, ben de kendisine esprili bir cevapla Siz Şanghay Beşlisi’ne alın, biz de çıkalım karşılığını vermiştim.” ()
Türkiye’nin yeni Berlin Büyükelçiliği’nin açılışı vesilesiyle Almanya’ya giden Başbakan Erdoğan’ın ziyaretini Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi, “Erdoğan AB’ye ültimatom verdi” başlığıyla verdiği haberde, Erdoğan’ın Cumhuriyet’in 100’üncü yılında Türkiye’nin AB’ye alınmaması durumunda AB’nin Türkiye’yi kaybedeceği sözlerine yer vermiştir.
Başbakan 3-6 Şubat 2013 tarihlerinde Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Slovakya’yı kapsayan Orta Avrupa turu öncesinde havalimanında kendisine sorulan bir soru üzerine şu cevabı vermiştir:
“Şanghay Beşlisi, AB ile alternatif kuruluşlar değildir. Yani birine girdiğinde birini terk etme; terk edersin de ayrı konu. Biz şu anda diyalog ortaklığı unvanını Şanghay Beşlisi’nde almış ülkeyiz … AB sürecinde kalmak kalmamak olayında ben milletime ve size bir soru yöneltmek istiyorum. 50 yıl AB kapısında bekletilen bir ülke sonunda bir karar vermek durumunda olmaz mı? Böyle 50 yıl, 40 yıl 30 yıl bekleyen bir ülke yok. Böyle uygulamayı Türkiye’ye karşı yapıyorlar.” ()
Büyük Önder Atatürk’ün ifade ettiği gibi Türkler, Batı’ya yönelmiş bir millettir.
Atatürk, 29 Ekim 1923 tarihinde bu konudaki tercihini şöyle açıklamıştır: “Memleketimizi asrileştirmek istiyoruz. Bütün çalışmamız Türkiye’de asri binaenaleyh batılı bir hükümet vücuda getirmektir. Medeniyete girmek arzu edipte Batı’ya yönelmemiş millet hangisidir?”
AB, Kıbrıslı Türklere verdiği sözleri yerine getirmeyeceğine ve de Türkiye’ye karşı uyguladığı Bobon kriterleri (Bo: Bizden olanlar, Bon: Bizden olmayanlar) sebebiyle Türk kamuoyunda AB’ye verilen destek daha da düşeceğine göre, Cumhuriyet’in 100’ncü yılından önce bazı alternatifler gündeme gelebilecektir.
Çünkü, kamuoyu desteği olmadan Türkiye Cumhuriyeti’nde hiçbir hükümet AB’ye üyelik konusunda istekli olmayacak, bu durumda Türkiye ile Batı dünyası arasındaki ilişkiler zayıflayacak ve Türkiye’de bir eksen kayması belki bu durumda olabilecektir.
Tıpkı bugünlerde Ukrayna’da olduğu gibi…