NECDET BULUZ
Başbakan Erdoğan, partililere yaptığı konuşmada şöyle dedi:
“4 ay sadece fitne üretecekler, ellerine ne geçerse kullanacaklar. İftiralarını karşılıksız bırakmayacağız. Edep ve hayamızdan da taviz vermeyeceğiz.”
Açık söyleyelim: Biz her zaman zaman her konuda olduğu gibi, siyasette de belden aşağı vurulmasının karşısında olduk. İftira, fitne, yalan, dolanı hep ayıpladık. Oyunun da kuralına göre oynanmasını savunduk. Bu nedenle üretilecek fitne ve iftiralar da bundan önce olduğu gibi bundan sonra da karşı olacağız.
“FİTE VE İFTİRA”YA BİZ DE KARŞIYIZ
Ancak, şunu da eklemeliyiz:
Başbakan, “fite ve iftiradan” söz ederken, öyle sanıyoruz ki, dershanelerle başlayan AKP-cemaat ilişkilerinin gerginliğinden söz etmeye çalışmıştır. Cemaatle ilgili Milli Güvenlik Kurulu’nda alınan “Fethullah Gülen’i bitirme” kararının ve ard arda çıkan diğer belgelerden kurtulma çaba içinedir. Bunların yayınlanmasını ve açıklanmasını eğer iftira ve fitne olarak değerlendiriyorsa oraya bir nokta koymak durumundayız.
Ortaya çıkarılmış belgeler vardır ve bu belgelerin sahte olduğuna da itiraz edilmiyor. Belgelerdeki kararların uygulamaya konulmadığı savunuluyor. Son belgelerde ise uygulamaya konulan konuların var olduğu kamuoyu ile paylaşılıyor. Hadi, belgeler düzmece ve sahte olmuş olsa, bunu biz bel altı vurmaya, iftira ve fitneye sokabiliriz. Bunun savunulacak bir yanı yok ki.
Gelelim bir başka konuya:
Başbakan, Kuzey Irak Peşmergebaşı Barzani ile bir petrol anlaşması imzalamaya kalkışıyor. Buna, Amerika ve Irak karşı çıkıyor ve “tehdit” denilebilecek açıklamalar da ard arda geliyor. Bir yerde oyun bozuluyor. Bunu enine boyuna araştırmak, yazmak ve yorumlamak fitne ve iftira mıdır? Ortada bir gerçek vardır ve yazılanlar, çizilenler, açıklamalar bu çerçevede yapılmaktadır.
YİNE “MAĞDUR EDEBİYATI” MI?
Dikkat edilecek olursa “mağdur edebiyatı” AKP’nin her zaman kullandığı bir malzeme haline gelmiştir. Seçimler arifesinde yine mağdurlar oynanacaktır. Ancak, ortada bu kez mağdurları oynamaya malzeme yoktur, malzeme üretme çabaları vardır, bunu gözlemliyoruz. Kaldı ki kamuoyu artık bu konulardan giderek de uzaklaşmaya başladı. Kimse oynanmak istenilen “mağdur edebiyat”ına artık eskisi gibi önem vermiyor. Tepki gösterenler bile çoğalıyor.
Yine gelelim bir başka konuya:
Bütün dünya, Türkiye’nin Suriye’deki aşırı İslami gruplara silah dahil her türlü desteği sağladığını biliyor. Bu konuda raporlar açıklanıyor. İlgili kişiler açıklama yapıyor. Rusya Devlet Başkanı Putin bu gerçeği Başbakan Erdoğan’ın yüzüne karşı söylüyor. Esad açıklamalarında Erdoğan’ı suçluyor. Yakalananların olduğu, bunlar hakkında mahkeme kararlarının bulunduğu biliniyor.
KAVGA PASTANIN PAYLAŞIMINDAN
Bundan sonra ortaya daha hangi konularda ne gibi bilgi ve belgeler çıkar onu bilemiyoruz, süreç içinde olabileceği söyleniyor bekleyip göreceğiz.
Şimdi, ortada yazılması, kamuoyu ile paylaşılması gereken bilgi, belge ve gerçekler olursa, bunların paylaşılması “fitne ve iftira” mı olacak? Böyle bir anlayış olabilir mi? Siz, ortaya çıkarılanların gerçek olduğunu kabul ediyorsanız burada kimseyi suçlayamazsınız. Bu, sadece iktidar partisi, Başbakan için değil, herkes için geçerlidir.
Dershaneler konusu ile ortaya çıkan AKP-Cemaat çatışmasında taraflar birbirine karşı mücadeleye başladı. Bilgi, belge ve kasetlerin havalarda uçuşacağı zaten tahmin ediliyordu ve dosyalar da açılmaya başladı. Bunların suçlusu medya mı, kamuoyu mu? Ortada paylaşılamayan bir pasta var ve kavga da bu pastanın paylaşımından kaynaklanıyor. Bu konuda hiç kimse ortaya çıkıp “Fitne ve iftira ile karşı karşıyayız” diyebilir mi?
Her yapılanın doğru olmadığını savunmak, yanlışları söylemek, “muhalefet gibi muhalefet” yapmak demokrasilerin olmazsa olmazlarındandır. Bunları da meydanlara taşıyarak “iftira ve fitne” diyerek mağdurlarını oynamak devrinin artık gerilerde kaldığını herkesin görmesi gerekiyor.
e.mail: necdetes@mynet.com