Batı dünyası, bilhassa da, Amerika içine düştüğü krizden çıkar mı?
Gerçekten Amerika ve Avrupa’da bir toparlanma var mı?
Bu sorulara, yaşayan anlayışlarla ile bakarak, ya da para programlarına bakarak, bırakın doğru bir cevap bulmayı, bir cevap bile bulamazsınız.
Bu sorulara doğru cevaplar verebilmek için, liberallerin duydukları zaman çileden çıktıkları, ekonomik ve siyasi içeriği olan bir sözcükten başlamak zorundayız.
Emperyalizm sözcüğünden nefret ederek, hemen bunun karşıtı komünizmi akla getirerek, emperyalizmi anlamak mümkün değildir.
Klasik solcuların söylediği gibi sömürü artık, esas itibariyle, “artı”değer üzerinden yürümemektedir.
Asıl sömürü ve ülkelerin kaynaklarının talanı, para basıp, basılan bu para üzerinden yürütülmektedir.
Önce parayı satmadan, zaten ürünü satmak da mümkün değildir.
Yani emperyalizm para basmak ve para satmak demektir.
Dünyada dört ülke para basar. Amerika, İngiltere, Avrupa ve Japonya.
Bu dört ülke arasında, basılacak paranın toplam miktarı açısından bir anlaşma vardır.
G-7 ülkelerinin yılda bir toplanıp anlaştıkları tek konu budur. Bu anlaşmanın sonucu, pariteler aşağı yukarı sabit bir değerde olur. Mesela Dolar/Euro=1,34 olur.
Dünyada 70 ülke Batının bastığı paraları, kendi paraları gibi kullanırlar.
Zaten Batının parasını kullanmayan ülkeler, haydut ülke olarak ilan edilir. Derhal üzerine çullanılır.
Liberalleşmek demek; Batının bastığı parayı, hiçbir kayıt ve sınırlama olmadan kullanacağım demektir.
Siz kullanın ki, onlar daha kolay para bassın anlamındadır.
Emperyalizm önce parasını satıyor. Sonra bu parasını, sattığı ürünler aracılığı ile geri topluyordu. Tabi kendisinde olabilecek enflasyonu size ihraç etmiş olarak.
Aksi takdirde, sadece para sarmak düzenin yürütülmesinde yeterli, olmuyordu.
Bu durum da, emperyalist ülkelerde üretmeyi gerektiriyordu. Ve üretiyorlardı.
Geldiğimiz dünyada ise; üretim tamamen Asya’ya kaydı.
Batı ülkeleri, ürettiklerinden daha fazla para basmaya devam ettiler. Hala da ediyorlar.
Gelinen son noktada bolca para var ama ürün yok. Ya da var satılamıyor.
Amerika QE adını verdiği bir genişleme programı yürütüyor. Ayda normal basması gereken miktardan, 85 milyar dolar daha fazla para basıyor.
Bunu, kendi ekonomisinin içine düştüğü durumdan kurtarmak için yaptığını söylüyor.
Bu kadar yüksek paralar basmak, emperyalist ülkeler arasında anlaşmazlığa sebebiyet veriyor. Taraflar kendileri de para basarak, piyasadan düşmemeğe çalışıyorlar.
Basılan bu paralar krediye, yani yatırıma ve üretime dönüşmüyor.
Dünyada olması gerekenden çok miktarda dolar, Euro ve Yen var.
Bu durum tüm dünya ekonomilerinde hiper enflasyon korkusu yaratıyor.
Amerika para basmayı durdursa, borsalarda para alıp satanlar ayağa kalkıyor. Para basmaya devam etse, enflasyon baskısı artıyor. (Amerika’daki irade zafiyetinin kaynağı)
Özet olarak şunu söyleyebiliriz.
Emperyalist ülkelerin para basarak sorunlarını öteleyebileceği bir dönem geride kalmıştır.
Emperyalist ülkeler kendi içlerinde bir devrim yapmadan krizlerden çıkamayacakları aşıklardır.
İnancım şudur ki; insanlık, kendisini bitirmeden, kapitalist emperyalizmi bitirecektir.