Fransız Michel Foucault, çalışmalarını modernitenin bireyler üstündeki etkisi ve getirdiği yeni iktidar ilişkileri üzerine kurdu.
Bilginin iktidar ve gücü, iktidar ve gücün de bilgiyi ürettiğini söyledi.
“Tarihin değişmeyen kuralı insanın insan üzerinde güç ve iktidar kurma mücadelesi,kimin ürettiği bilginin meşru kabul edileceği gerilimine dayanır” dedi.
*
Nitekim dünyanın her yerinden insanlar faydaları için bilgiyi ve teknolojilerini talep ediyor, bilgi teknolojilerini elinde bulunduran güç ya da iktidar da sömürme,kontrol ve baskı kurma karşılığında arz ediyor.
Bu enformasyonel emperyalizmdir; sömürgeciliğini insandan geliştirip tüm dünyaya işliyor,yeni hayat tarzını modern zamanın ulus devletleri ötesinde dizayn ediyor, karşıtlara eşitliğin mücadelesini vermek kalıyor.
*
İşte, sondaj teknolojisindeki ilerlemelerle kaya katmanlarına sıkışmış gaz ve petrol kaynaklarını işleyebilmesi,
2035 yılı itibariyle enerji açısından kendine yeten ve dünyaya enerji ihraç eden bir ülke olacağının öngörülmesi,
ABD’nin enerji piyasasına kuvvetli bir şekilde girerek siyasi ve ekonomik gücünü konsolide edecek olmasını sağlıyor.
*
ABD bu avantajla, üretimi nasıl canlandıracağı,istihdamı nasıl arttıracağı konularında kamu müdahaleleriyle devletin likidite sağlamasının ötesinde,
Gelişmekte olan ülkelerin teknolojik olarak gelişmemiş üretime bağlı olmalarının kısır döngüsü ve gelişmiş ülke kategorisine ulaşamayışlarından yararlanıyor.
Tek küresel sistem içinde yer alan ve onun çevresinde birbirine bağlı yapıda ve ilgileri farklı ülkelerin genel ekonominin gündemi içinde benzer yaklaşımlarda değil,kendilerine en uygun seçeneğin yükümlülüklerini üstlendikleri, bugünden yarını belirleyen yeni bir dünyayı öngörüyor.
*
O yüzden,ABD’nin Hazar Havzasının Enerji Kalkınması Projesi ile öngördüğü Hazar ülkelerinin bağımsızlığı ve Rusya’dan geçen hatlara bağımlılıklarının kaldırılması, alternatif ihraç yollarının bulunması,mevcut rejimiyle İran’ın Hazar enerjisinde rol almaması vizyonu,
Büyük Ortadoğu Projesi ile öngördüğü bölgedeki stratejik derinlikten yoksun petrol ülkelerinin ekonomilerinin bağlı olduğu petrol ve gaz akışının Hürmüz Boğazı ve Doğu Akdeniz su yollarından serbest olarak yapılması için bu ülkelerin belirli ekonomik ve demokratik kriterlerde homojenleştirmesi vizyonu demode olmuştur.
*
Ya? Konvansiyonel olmayan enerji kaynaklarının küresel ölçekte kullanımının nasıl bir yön izleyeceği henüz bilinmemektedir -ama,
Yeni dünya ABD’nin enerji kaynaklarını dünyaya satmasının yanı sıra bilgi ve yatırım desteği sağlayarak enerji piyasasına yeni oyuncular çıkartacak olmasının enerji denklemlerini etkilemesi,
Enerji piyasasının yüksek fiyatlarından yararlanarak iç politikada iktidarını pekiştiren, dış politikada ise enerji bağımlılığını siyasi baskı unsuru olarak gören rejimlerin
alternatif pazarlar aramasına ya da fiyat politikalarında değişimin yaşanacağı bir sürece giriliyor.
Bu suretle, ilgili bölgelerdeki siyasi istikrarsızlıkların, savaş ve sosyal eşitsizliklerin elbirliği ile düzeltilmesi planlanıyor.
*
Bakınız,Çin petrol ihtiyacının yüzde 60’ını Ortadoğu’dan karşılıyor.
Ne oluyor? ABD -hem, Ortadoğu’nun -hem, Çinli bir petrol tankerinin Hürmüz Boğazından ülkesine dönmesinde güvenlik sağlamanın karşılığını, kendi dış politikası doğrultusunda Çin’in Ortadoğu güvenliğinde daha çok sorumluluk taşımasından alıyor.
O yüzden Çin, Ortadoğu’da İsrail-Filistin arasındaki yeni bir barış planını teminen Yeni Suriye’nin kurulması,İran’ın nükleer programının diplomatik usullerle engellenmesini destekliyor.
Ya da Rusya, kaya gazı sayesinde ABD’nin piyasaya sağlayacağı doğalgaz arzında fiyatları düşürmesi halinde oluşacak arz-talep dengesinin yaratacağı fiyat değişikliklerini lehine çevirmek, kârını garantilemek için ihracaat yaptığı ülkelerle uzun dönemli anlaşmalara yöneliyor,pazarında olası daralmalara karşı yüzünü Asya’ya çeviriyor.
Sonuçta Çin ve Rusya çıkarlarını teminen bulundukları her yerde siyasi istikrar,barış ve güvenlik istiyor.
*
Kürtler, her geçen gün Ortadoğu’da siyasi istikrar,barış ve güvenliğin önemli bir unsuru haline geliyor.
Bir geçmişten bu yana -hem Türkiye, Suriye,Irak ve İran coğrafyasında ABD adına petrol ve gaz akışının Doğu Akdeniz su yollarından serbest olarak yapılmasına alan hazırlamanın görevindedir,
Hem, bu alanlar üzerinde güvenliği teminen hepsi kendi statülerinde Kürdistan Sorununa çözüm arıyor,
Hem de, Irak’ta Kürt Yönetimi sistemine dahil olmayan yerleşim alanlarının ve Türkiye’nin Lozan antlaşmasından beri kendine ait olduğunu savunduğu Musul-Kerkük sorununu bağlayan durumun referandumla netleşmesini öngören Ortadoğu’nun yeniden belirlenmesinin kilidi, Irak Federasyonu ile Irak Kürdistan’ı arasında sınırı belirleyen Irak Anayasası’nın 140.maddesini ihlal edecek bir güçte bulunuyor.
*
Bu çerçevede Türkiye’nin politikasını Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Diyarbakır’da “Nihai amacımız Kürtlerin birliği. Diyarbakır’da Kürdistan bayrağıyla karşılanacağımı rüyamda görsem inanmazdım” diyen Barzani ile görüşmesinin ardından açıklamaktadır:
Birincisi,” Barzani ile PKK konusunda varılan mutabakatla -gerek, komşuluk hukuku, gerek Irak’ın kendi Anayasasında yer alan hükümler, gerekse Irak’ın uluslararası hukuktan doğan sorumluluk ve yükümlülükleri çerçevesinde, PKK terör örgütünün Irak’taki mevcudiyetinin ortadan kaldırılması icap ediyor”,
İkincisi,”Hükümetimizce başlatılan sürece paralel olarak PKK terör örgütünün güney komşularımızın ülkemize mücavir bölgelerindeki varlığının tasfiyesi için de temas ve girişimlerimiz devam ediyor”diyor!
*
Üçüncüsü,Kuzey Irak Kürt Yönetimi üzerinde şu günün sosyo-ekonomik ve siyasi avantajları kullanılarak -hem, petrol ticaretine -hem, o vesile ile Musul-Kerkük’ten ekonomik yayılmacılık oportunizmiyle,
Kuzey Irak petrolü konusunda Bağdat yönetiminin endişelerini gidermek üzere,”petrol gelirlerinin bir Türk kamu bankasında toplanması, buradan Bağdat’a günlük olarak dekont gönderilirken, gelirlerin yüzde 83’ü Bağdat’a, yüzde 17’si bölgesel yönetime dağıtılması ” yönünde bir formül Irak Federal hükümetine sunuluyor!
*
İlk tepkiyi Irak Federal Meclisi Kürt grubu üyesi Mahmud Osman veriyor, “Türk hükümeti Irak Kürdistan’ı ile Merkez Bağdat yönetimi arasını açmaya çalışıyor”diyor.
*
Enformasyonel emperyalizm, Musul-Kerkük’te bilgiyi, teknolojiyi elinde bulunduran bir Kürt iktidarı oluşturmaktadır.
Yeni sömürgeciliğin buraların insanlarından gelişip tüm bölgeye yansıması, istikrar,barış ve güvenliğin oluşması ve tek küresel sisteme dahil olunması süreci işliyor.
11 küsur yıllık bir iktidarın ne idiğü belirsiz İslamcı dış politikasıyla tükettiği Türkiye’nin aleyhine, Kürdistan’ın güçlü iktidarının yeni hayat tarzını ulus devleti ötesinde dizayn edeceği günlere gidiliyor.
*
Allah,topunuzun müstehakını versin.
27.11.2013