Sovyetler Birliği’nin ortadan kalkmasından sonra Orta Asya ile ilgili bilgilerimiz artmıştır. Sebebi ise Türk ve Türki Cumhuriyetler’deki bilim adamlarının ortak çalışmalarıdır. Daha önce o bölgenin kapalı bir rejimle yönetilmesinden dolayı ya araştırma yapılmıyor ya da yapılan araştırmaların sonuçları dünya ile paylaşılmıyordu. Artık bu durum ortadan kalktığından bilgilerimiz daha da artmış durumda. Elimize geçen bilgileri incelediğimizde Sumerlerin, Orta Asya ile bağlantısında çok ilginç kanıtlar görmekteyiz. Şimdi bunları tek tek incelemeye başlayalım.
Kanıtlardan Sumer-Türk bağlantısı için en güzel örnek Türkmenistan’dadır. Burada “Anav”,“Marguş”, “Altın Tepe” ve “Part” gibi yerlerde yapılan kazılarda bulunan eserler M.Ö.6000 yıllarına ait eski Sumer’dekilere benziyor. Sumer’de dağ keçisi olmadığı halde bunun resmini yapmaları da güzel bir kanıt. Sumer Ur kral mezarlarında bulunan bir boğa başının benzeri Türkmenistan’daki kazılarda bulunmuş (bkz. üstteki resim). Gelelim diğer benzerliklere. Her iki yerde de birbirine çok yakın yer isimleri var. Biliyorsunuz daha önceki yazılarımda Sumerlerin kendilerine “kin.gir”, “ken.gir” dediklerinden bahsetmiştim. Bununla ilgili Begmyrat Gerey’in “5000 Yıllık Sümer-Türkmen bağları” adlı kitabında ilginç tespitler var. Gerey bununla ilgili şunları anlatıyor:
Kuzey İran’da yerleşen eski bir Türkmen obasının ismi Kengür’dür. Sumerliler kendi yurtlarını KİN Kİ daha açıkçası KİN-GİR diye adlandırmışlardır. Bu adın aslı ya da mecazi anlamı, uygarlık yurdu diye anlaşılmıştır. Sumer dilinde günümüz Türkmen dilindeki gibi geniz sesi olmasını göz önünde tutarak bu iki sözcüğü okumak mümkündür. Birleşik sözcük olan KİN-GİR iki basit sözcükten KİN ve GİR sözcüklerinden oluşmuştur. KİN sözcüğü Sumer dilinde birkaç anlamda kullanılmış ve bir anlamı da iş demektir. Bu sözcük Türkmen dilinde müşkül ve zahmetli anlamına gelen KİN sözcüğü ile yansıma bakımından bir, anlam bakımından ise çok yakındır. İkinci basit sözcük GİR (Kİ) ise Sümer dilinde yer, belli bir yer anlamına gelmektedir. Bu sözcük Türkmen dilindeki gır (kır) sözcüğü ile hem yansıma hem de anlam bakımından tahminen birdir. Nedeni, gır sözcüğü Türkmen dilinde ırmakların çöküntüsünden oluşmuş, bazı yerleri kuru ve çoğunluğu tepelerden ibaret yer anlamındadır. Sümerlerin yurdu da iki ırmağın arasındaki gır (kır)’dan ibarettir. Bunları göz önünde bulundurarak zahmetli kır diye düşünmek mümkündür.
Begmyrat Gerey aynı yazısında, Türkmenistan’da eskiden kalmış harabelerin arasında kalalı gir, kaplanlı gir gibi yer adları vardır diyor. Yazısında bir de İran Azerbaycan’ında Tebriz yakınlarında bir köyün adının da Kenger olduğundan bahsediyor. Bu köyün sakinleri kendileri için Kengerlu (Kengerli) diyorlarmış. Bir de Tahran eyaletinin Veranin ve Kum bölgelerinde yaşayan, sayıları 30-35 bin kadar olan Kengerlular bulunmakta.
Buna ek olarak Dr. Yaşar Kalafat’ın Balkanlardan Uluğ Türkistan’a Türk Halk İnançları kitabının 110. Sayfasında Kengerler hakkında bir yazı var: Kengerli Türklerin tarihte en uzun zaman göründükleri, oymaklarının, akrabalarının Türkiye, İran, Azerbaycan’da hala bu ad ile yaşadıkları, doğuştan asker yaratıldıkları ve komuta yeteneklerinin çok gelişmiş olduğu yazılıyor. Kenger ülkesinin sınırları keş-Semerkant, Kuşan, Taşkent, Buhara ve Harizm’i içine alan beş eyaletten oluşmakta imiş. Kengerli Türkler, Türk dünyasının hemen her yerine gitmiş ve yerleşmişler. Bunların kendilerine Kengerli demeleri, Muazzez Çığ hocamızın ve Gerey’in de kitabında belirttiği gibi “lu.kenger.ra = kengerli adam” sözüyle uyuşuyor. Sumerler çiviyazılı tabletlerini incelediğimizde kendilerini “karabaşlı” olarak tanımlarlar. Türkler de Karakaslar, Karaçorlular, Karapahpahlar, Karadağlılar ve Karakalpaklar diye boy adları var. Bunlardan son üç boy Azerbaycan ve Gürcistan’da yaşarken Türkiye’ye göç ederek Kars ve Muş illerine yerleşmişlerdir ve dilleri de öz Türkçe’dir.
Kenger sözcüğü ile ilgili bunları aktardıktan sonra gelelim yer adlarına. Ur, Uruk, Nuzi, Aratta gibi şehir adlarının benzerlerinin Türkmenistan ve Azerbaycan’da da olduğu Gerey tarafından söylenmekte. Bu da ilginç bir tespit. Ayrıca Türkmenistan’daki Anav, Altıntepe adlı kazı yerlerinde M.Ö. 6000 yıllarında tarım yapıldığı kanıtlanmış durumda. Anav’da ayrıca eski Elam, eski Sümer ve Harappa yazılarına benzer yazı işaretleri bulunmuş durumda. Sumer çanak çömleklerindeki motiflerle Türkmenistan keçelerindeki motiflerin benzemesinin de rastlantı olmadığı kanaatindeyim.
Benzerlikler bunlarla da kalmıyor. Sümer adı Türkistan’da da var. Örnek olarak Moğolistan’da “Suber/Sumer” adlı bir dağ bulunmakta. Ayrıca Hakas’ta Sumer adlı bir dağ olduğu bildirilmekte ve aynı dağı gördüğünü Sayın Servet Somuncuoğlu da söylemiştir.
Yukarıda belirttiğim gibi Sumerlerin Orta Asya bağlantısı çok açık ve net bir şekilde görülmekte. Bunlar sadece arkeolojik veriler ışığında yapılmış bir çalışma. Ayrıca diğer konularda da benzerlikler mevcut. Önümüzdeki yazımda bunlar üzerinde duracağız. Bir sonraki yazıma dek esenlikle kalın.
Dip.Ark. Kadir YILDIRIMSAL
e-mail: kyildirimsal@istanbul.com
Yazıları posta kutunda oku