OLAĞANÜSTÜ BİR DÖNEM

Derin ABD, Mısır’da Mursi yönetimini demokrasiyi kullanarak ülkeyi daha konservatif, dine dayalı bir yönetim şekline zorlamakla suçluyordu.
“Müminler, kendi sorunlarını ancak şeriatın tesisi aracılığıyla oluşacak bir İslami ideoloji oluşturmak suretiyle çözebileceklerdir “siyaseti ile toplumun en alt tabanında kalmış bir kitleye dayanan Mursi ile Müslüman Kardeşler örgütünün Hürriyet ve Adalet Partisi -bu yüzden, iktidardan indirilmişti.

*
Batı Mısır’da yaşanan gelişmeleri askeri darbe olarak tanımlamadı.
Batı medeniyetine Cihad etme fikriyle yetişmiş, iktidarının gücünden devşirdiği kardeşlik fikri ve dayanışma hissi ile karakter eğilimleri şişik Başbakan Erdoğan,
İslam Birliği konseptinin tedavülden kalktığını -giderek, bir şekilde sıranın kendilerine geleceği düşündü.
İslamcılığının demokrasi ile alakasının olmadığının anlaşıldığı bir sırada Mısır’da Mursi’nin iktidardan indirilmesini, bir “sandık fetişisti” edasıyla değerlendirdi.
“Mursi’nin yönetimi yasal bir yönetimdi. Mursi seçimler yoluyla iktidara geldi ve askeri darbe yoluyla devredildi. Böyle duruma boyun eğmek zaafı yenilgiyi kabul etmek demektir” yolunda mütemadiyen Mısırlıları provoke, İslam ülkeleri İslamcılarını ümmet yoluna davet etti.

*
Nihayet Mısır Dışişleri Bakanlığı,Türkiye’yi ülkesinin çıkarlarına karşı halkın görüşünü etkilemeye çalışmakla ve ülkede istikrarsızlık oluşturmaya çalışan gruplara destek vermekle suçladı.
Kahire Büyükelçisi Hüseyin Avni Botsalı’yı “İstenmeyen kişi” ilan etti, diplomatik ilişkiyi büyükelçilik düzeyinden maslahatgüzar düzeyine düşürürken Mısır’ın Ankara Büyükelçisini de geri çağırdı.

*
Şimdi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, olağanüstü bir dönem yaşandığını, iki ülke arasındaki bu durumun geçici konjonktürel bir durum olduğunu belirtiyor, “Ümit ediyorum, bu ilişkiler ileride tekrar rayına oturur” diyor.
Pekiy ama nasıl bir olağanüstü dönem yaşanıyor? Mısır’ın Türkiye ile ilgili diplomatik ilişkilerde aldığı karar ne anlama geliyor? Türkiye-Mısır ilişkileri nasıl düzelebilir?

*
ABD ve Rusya koordinasyonu ile İsrail-Filistin arasında yeni bir barış planı çerçevesinde,Suriye’deki iç savaşta Sünni devletlerin desteğinde El Kaide terör örgütü ve türevlerinin ortadan kaldırılmamaları halinde Ortadoğu’nun parçalanacağı öngörülmüştür.
BM Güvenlik Konseyi’nin 2118 sayılı kararıyla Suriye’de kimyasal silahların imha edilmesi -ardından,Cenevre II Barış Konferansının toplanması, ilerleyen süreçte Suriye’de işlenen hukuk ihlallerinden Esad rejimi kadar muhalif tarafların, teröristlerin,bunları destekleyen ülkelerin paylarını üstlenmeleriyle yeni Suriye’nin kurulmasına ilişkin bağlayıcı kararın alınması,
Sünni-Şii ekseninin lağvedilmesini teminen İran’ın nükleer enerji ve nükleer silahlarla ilgili programından vazgeçmesi çalışmaları sürüyor-ki;bu Ortadoğu’da yaşanan olağan üstü dönemdir.

*
İşte Cenevre’de İran’ın nükleer programına ilişkin müzakerelerde 5+1 grubu ile İran’ın nükleer programının 6 aylık bir süre için dondurulması, Arak kentinde bulunan ağır su reaktörünün durdurulması,Uluslararası Atom Enerjisi Kurumunun (UAEK) kontrolünde İran nükleer programının şu anki kapasitesinin korunması konularında anlaşma yapılmıştır.
5+1 grubu İran’ın barışcıl amaçlarla uranyum zenginleştirme hakkını tanımış -teminen,İran nükleer programı UAEK’nın denetimine girmiştir.

*
Öte yanda yeni Suriye’nin kurulmasının başlangıcı olacak Cenevre II Barış Konferansına karşı, Başbakan Erdoğan “Suriye’de rejim kimyasal silah kullandı. Katil silahını bıraktığı zaman, suçsuz olmaz. Rejim, bu suçun cezasını çekmeli “düşüncesinden geliştirdiği ve “Konferansın Esad’sız toplanması halinde bütün vebalin Esad’a yüklenmesi ” sonucunu verecek bir hareketlenmenin liderliğini yapıyor;partileştirdiği Türkiye Devleti gücüyle İslam ülkelerindeki İslamcıları Ümmet dayanışmasına çağırıyor.
Cenevre II Barış Konferansıyla geçiş yönetimi kurulduğunda Esad ve arkadaşları yönetimde olmamalıdır önşartıyla barış arayışlarını bir kaç adım sonra tıkanmaya sürüklüyor.

*
Bu iki bileşenin sonucunda İsrail -hem,BM Güvenlik Konseyi’nin 2118 sayılı kararıyla Suriye’de kimyasal silahların imha edilmesi -ardından,Cenevre II Barış Konferansının toplanması, ilerleyen süreçte Suriye’de işlenen hukuk ihlallerinden Esad rejimi kadar muhalif tarafların, teröristlerin,bunları destekleyen ülkelerin paylarını üstlenmeleriyle yeni Suriye’nin kurulmasına ilişkin bağlayıcı kararın alınması sürecinin yavaşlığından ve geleceğinin belirsiz olmasından,
Hem de Cenevre’de nükleer programına ilişkin varılan anlaşma ile İran’ın zaman kazanmış olmasından rahatsızdır.
O yüzden İsrail kötü bir anlaşmanın imzalanması ile ilgili kendini bir sınırlama içinde görmüyor.

*
ABD Başkanı Obama bu gelişmelerin İsrail için hiç bir tehdit taşımadığını,
Rusya Devlet Başkanı Putin,İran’ın nükleer programına ilişkin müzakereler sonucunda dünya siyasetinin en zor düğümlerinden birinin çözülmesine yaklaşıldığını iddia ediyor.

*
Nitekim İsrail Yedioth Aharonot gazetesine konuşan ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Müslüman Kardeşlerin, Mısır’da gençlerin Tahrir meydanında başlattığı ve tüm Ortadoğu ülkelerine Arap Baharı olarak yansıyan devrimi çaldığını söylemektedir.
“Tahrir meydanındaki bu çocuklar oraya herhangi dini ve siyasi ideolojinin peşinden koşarak gitmediler. Bu gençleri internet çağında oraya getiren barışa ve refaha olan özlemleri idi.
Orada gösteri yapan kalabalıkların tek arzusu ülkelerindeki yolsuzluklara bulaşmış iktidarlardan bir an evvel kurtulmak ve çalışan bir ekonominin parçası olmaktır” diyor -ki;

*
Ertesi gün, Mısır; “Türkiye ile ilişkilerimiz tarihe dayanıyor. Ancak bu ülkenin hükümeti, ilişkilerin kötüleşmesinden sorumlu. Dünyada hiçbir devletin, başka bir ulusun egemen iradesine itiraz etme hakkı yok” itirazıyla birlikte Ankara’dan Büyükelçisini çekiyor,Türkiye’nin Kahire Büyükelçisinin Mısır’ı terketmesi ve diplomatik temsil düzeyini düşürmenin kararını alıyor.

*
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için bir sonraki adım,Türkiye’nin türlü yaptırımlara uğratılmasıdır.

25.11.2013

25.11.2013 - 7593