Sevgili meslekdaşlarım, çok sevgili öğrenciler…
Dünyanın her tarafında öğretmenler insan topluluğunun en fedakar ve en muhterem unsurlarıdır” “Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet, henüz bir millet adını alma yeteneğini kazanamamıştır”. diyen Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Millet Mektepleri başöğretmenliğini kabul ettikleri tarih olan 24 Kasım, 1981 yılından beri Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır.
Yazima bazı alıntılarla başlamak istiyorum. “Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın (kültürün) müspet fikirlerini veriniz. İstikbalin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız. Hür fikirler tatbik mevkiine konduğu vakit Türk milleti yükselecektir.” Sözleri Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu büyük dünya lideri Mustafa Kemal Atatürk’e aittir. Kendilerinin her alanda ne kadar öngörülü olduğunu sizinle Türkiyenin yetiştirdiği ender tarihçilerden ve kendilerini tanıma fırsatı bulduğun sn.prof.dr Afet İnan’dan bir alıntı ile paylaşmak istiyorum. 1919 yılının 19 Mayıs’ında Anadoluya ayak basmasının ardından Mustafa Kemal yaptığı Erzurum Kongresinin ardından en yakın arkadaşı Mazhar Müfid Kansu’ya günlüğüne şu konuları kaydetmesini söyler:
1. sana 20 temmuz’da dediğim gibi, zaferi kazandıktan sonra
hukumet etme şekli demokrasi olacaktır
2. sultan ve ailesi layık oldukları şekilde itibar göreceklerdir
3. kadınların başı açılacaktır
4. fes yasaklanacak ve yerine şapka giyilecektir
5. Latin alfabesi Kabul edilecektir.Mazhar Müfid büyük bir şaşkınlık içinde bunları not eder ve hatta Paşaya gidip dinlenmesi önerisinde de bulunmaktan kendini alamaz.
Ve millet meclisinin açılmasını takip eden günlerde Mazhar Müfit’e Mustafa Kemal Paşa şöyle sorar: Kaçıncı maddeye geldik? Bu hatıra aslında Mustafa Kemal Paşanın ülkesi için çizdiği hedefi, gerçekleştreceği siyasi ve sosyal değişikliklerin habercisiydi.
Kurtuluş Savaşı’nı kazandıktan sonra, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’i kuran ulu önder Atatürk, askeri ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda birçok yeniliği başlatmıştır. İnkilapları burada saymama gerek yok ama %9 olan okuma yazma oranını çok kısa bir sure içinde %33 lere çımasını sağlayan en buyük inkilap elbette harf inkılabıydı. 1 Kasım 1928 tarihinde çıkarılan 1353 sayılı kanunla, Arap alfabesi yerine Latin alfabesini kabul olmuştur.
Bu tarihten itibaren yeni harflerin öğrenilmesi ve okur yazar sayısının artırılması konusunda büyük bir seferberlik başlatılmıştır. Ancak Mustafa Kemal Atatürk bu seferberliği başlatma arifesinde: Ne kadar sürede Latin alfabesini tüm yurtta öğretebiliriz diye sorar ve aldığı cevap kızdırır kendisini. Çünkü aldığı cevapta kendisine ancak 3 yılda denmiştir. Biz İstiklal savaşını 3 günde kazandık der ve 50 günde bitecek diye buyurur ve gerçekten o günlerin güç şartlarına rağmen 50 günde vatan toprağı karış karış gezilmiş ve Latin alfabesi herkese öğretilmiştir. Ulu önderimiz bizzat kendisi tüm Anadoluyu gezmiş ve her durduğu şehirde köyde kasabada kahvelerde köy meydanlarında elinde tebeşir kara tahta da Latin haflerini kendisi de öğretmiştir.
Ve 24 Kasım 1928 tarihinde açılan, Millet Mektepleri’nde, yaşlı, genç, çocuk, kadın… herkese yeni harflerle okuma yazma öğretilmiştir. Millet Mektepleri’nin açılışı ve Atatürk’ün Başöğretmenliği kabul tarihi olan 24 Kasım günü bu yüzden Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır
Atatürk bir komutan bir devlet adamı, Türk inkılaplarının ve Türkiye cumhuriyetinin mimarıydı ama onun bir başka özelliği de vardı. Gelin kendisinden öğrenelim bu kişiliğini. Atatürk 1936’da, yiğitligini, zaferlerini, inkılaplarını…. anlatan bir şiir yazan şair Behçet Kemal Çaglar’a ; “Olmamış,” der; “Benim asıl niteliğim var ki onu hiç yazmamışsın… Benim asıl kişiliğimdir; ben milletimin öğretmeniyim, bunu yazmamışsın!.”
Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı ve inkılaplarını hep sabırlı, ikna edici, güven verici, bilgili “öğretmenliği” sayesinde başarmıştır.
Gerek öğretmenlik ve gerekse eğitimcilik kısmen doğuştan getirilen bazı özelliklere, kısmen de sonradan öğrenme ile kazanılan bilgilere sahip olmayı gerektiren bir sanattır, bir bilimdir. Bu açıdan bakıldığında, Atatürk’ün tam bir öğretmen ve eğitimci ozelliği taşıdığıını gorürüz. O’nun kişiligini ögretmenlik ile özdeşleştirmesi bu bakımdan son derece isabetlidir diye düşünüyorum.
Bugün buralarda oturuyor çağdaş eğitimin tüm nimetlerinden yararlanıyorsak bunu önderimiz Atatürkümüzün öğretmenlere olan sosuz güveninden kaynaklandığını unutmayınız. sizlerle ATATÜRK’ÜN 25 AĞUSTOS 1924’TE ANKARA’DA TOPLANAN 1. ÖĞRETMENLER BİRLİĞİ’NDE YAPTIĞI KONUŞMA yı paylaşmak istiyorum.
Öğretmenler yeni nesli Cumhuriyet’in fedakar öğretmen ve eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz. Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin değeri, sizin uzmanlığınız ve fedakarlığınız derecesiyle orantılı bulunacaktır. Cumhuriyet düşünce, bilgi ve beden yönünden güçlü ve yüksek seciyeli koruyucular ister. Yeni nesli bu nitelik ve yetenekte yetiştirmek, sizin elinizdedir. Üstün ödevinizin yerine getirilmesine yüksek çabalarla kendinizi adayacağınızdan hiç kuşkum yoktur.
Sizin başarınız, Cumhuriyetin başarısı olacaktır.
Arkadaşlar, yeni Türkiye’nin birkaç yıla sığdırdığı askerlik, siyaset ve yönetim alanlarındaki devrimler, sizin; sayın öğretmenler, sizin toplumda ve düşünce yaşamınızda yapacağınız devrimlerdeki başarınızla gerçekleşecektir. Hiçbir zaman unutmayın ki, Cumhuriyet sizden “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller ister.”
Memleketimizi, toplumumuzu gerçek hedefe, gerçek mutluluğa ulaştırmak için iki orduya ihtiyaç vardır. Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri memleketin geleceğini yoğuran irfan ordusudur. Bu iki ordunun her ikisi de kıymetlidir, yücedir.
Fakat bu iki ordudan hangisi daha değerlidir, hangisi bir diğerinden üstündür? Şüphesiz böyle bir tercih yapılamaz. Bu iki ordunun ikisi de hayatidir.
Yalnız siz irfan ordusu mensupları, sizlere mensup olduğunuz ordunun değer ve yüceliğini anlatmak için şunu söyleyeyim ki sizler ölen ve öldüren birinci orduya, niçin öldüğünü öğreten bir orduya mensupsunuz.
Bir millet, irfan ordusuna sahip olmadıkça savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferin köklü sonuçlar vermesi ancak irfan ordusuyla mümkündür. Bu ikinci ordu olmadan birinci ordunun elde ettiği kazanımlar sönük kalır. Milletimizi geçek mutluluğa, kurtuluşa ulaştırmak istiyorsak, bizi ölümden kurtaran ve hayata götüren bugünkü idare şeklimizin sonsuzluğunu istiyorsak, bir an önce büyük, kusursuz, nurlu bir irfan ordusuna sahip olmak zorunluluğunda bulunduğumuzu inkar edemeyiz.
Bir ordunun kıymeti kumanda heyetinin kıymeti ile ölçülür. Siz öğretmenler, sizler de irfan ordusunun kumanda heyetisiniz. Sizin ordunuzun kıymeti de sizlerin kıymetinizle ölçülecektir. İstiklal mücadelesinde üç dört senedir düşmanı topraklarımızda mahvetmek için yaptığımız savaşla ordunun ruhu olan kumanda heyeti değerlerinin yüksekliğini nasıl ispat etmişse, bundan sonra yapacağımız yenilikler milletimize bir karanlık gibi çöken genel cehaleti mağlup etmek savaşında da irfan ordusunun ruhu olan siz öğretmenlerin aynı yeteneği ortaya koyacağınıza eminim.
Cumhuriyet Türkiyesi’nde öğretmenlik mesleği çağdaş, ulusal ve laik bir temele dayandırılmış, bu temelden kaynaklanan anlayış ve yaklaşımla yapılandırılmış, güvenilir ve tutarlı çerçeveye alınarak gerçek yörüngesine oturtulmuştur. Bu niteliğin kazanılmasında kuşkusuz ki Atatürk’ün eğitime , öğretmene ve öğretmenlik mesleğine bakış açısı çok etkin ve belirleyici rol oynamıştır.
Öğretmen yetiştirici, öğretici, araştırıcı, yaratıcı, geliştirici, öncü, değişimci ve kutsal bir görev üstlenicidir
Eğitim, ulusal kalkınmayı başlatan, hızlandıran, sürdüren etkenlerin en önemlisidir. Ulusal kalkınma, büyük ölçüde amaçlı eğitimin sonucudur. Aynı zamanda eğitim, nicelik ve nitelik yönünden yeterli düzeyde üretimi sağlayacak insan gücünün de yetişmesine yardımcı olur. Bilimsel bilgi birikimi sayesinde toplumsal gelişmeye ve değişmeye ön ayak oluşturur.
Eğitimin bu büyük rolünü gerçekleştirecek en önemli faktör ise öğretmendir Çünkü Atatürk:
Muallimler! Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakar muallim ve mürebbilerini sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.derken öğretmenin değerini ve saygılığını “Unutmayınız ki cumhurbaşkanı bile sınıfta öğretmenden sonra gelir.” Sözleriyle hatırlatmaktadır.
Öğretmene bu kadar değer veren, ilim ve fennin bir milletin kalkınmasında en büyük etkenlerden biri olduğunu söyleyen Mustafa Kemal Atatürk, 1922 yılında Maarife Ait Direktiflerinde “fen ve ilimle ilgili tüm faaliyetlerin merkezinin mektep olduğunu ve be sebepten dolayı ülkede mekteplere çok büyük ihtiyaç olduğunu” söyler. Ve “mektep adını hep beraber saygıyla analım” der. Ataturk okulları şu şekilde tanımlar: “mektep genç beyinlee insanlığa hürmeti, millet ve memlekete sevgiyi, şerefi, bağımsızlığı öğretir. Memleket ve milleti kurtarmaya çalışanların aynı zamanda mesleklerinde çalışkan bilgili olmaları lazımdır. Bunu temin eden mekteptir. “ Sizlerde sevgili arkadaşlar, genç meslekdaşlarımız, okullarınızın önemini biliniz ve okullar sizin eviniz, sizi hayata hazırlayan kurumlardır. Okulsuz bir yer düşünebilir misiniz? Geleceğin filizleri okullarda yeşerir. Bu yeşeren filizler de daha sonra tüm vatan sathına yayılarak çevrelerine aydınlık saçacaklardır.
Hepimizin, hepinizin yolu Ataturkün çizdiği bu yol olsun. Çünkü genç kuşaklar yani sizler olacaksınız eğitim meşalesi, sizler olacaksınz yol gösterici…Yolunuz cumhuriyet yolu, ülkünüz bağımsızlık, lideriniz Atatürk. Milli duygularınızdan taviz vermeden dilinizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarma mücadeleinde yerinizi alarak geleceğe gururla, inançla başınız dik alnınız açık yürümenizi ve yüzünüzdeki bu aydınlığın, gözlerindeki bu ateşin hiç sönmemesini diliyorum.