“YILDIZLARIN SÖNECEĞİ GÜNE / YILDIZLAR SAKLADIM!”
Hüseyin MÜMTAZ
“Yıldız mı kaldı kardeşim?” derseniz, o sizin bileceğiniz iş..
Ama benim hâlâ bir umudum var.
Geçen hafta sonu yaşa(tıl)dığımız Diyarbakır panayırından elek üstünde kalanları gözden geçirip kendime göre bir sıralama yapmıştım ki, sıralama değişiverdi..
Dâvutoğlu taa Amerika’da, Şivan Perver’e “Ne zaman isterse Türkiye vatandaşlığının kendisine verileceğini” söylediğini açıkladı..
“Türkiye vatandaşlığı”?
Var mı böyle bir vatandaşlık?
“Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı” yahut “Türk vatandaşlığı”nı biliyorduk da şimdi bu nereden çıktı?
Dâvutoğlu’nun yeni bir icadı, “kapsayıcı” ve dahi “genişletilmiş” bir vatandaşlık projesi mi?
Madem öyle hadi biz de biraz beyin jimnastiği yapalım..
“Türkiye Hava Yolları”.. “Türkiye Milli Takımı”..
“Türkiye Kuşu”.. “Türkiye Hava Kurumu”.
“Türkiye Silahlı Kuvvetleri”.
Ve en önemlisi;
Şu sıralar gündemde olan meşhur lâf da, “NE MUTLU TÜRKİYELİYİM DİYENE!” şeklini alırsa söyleyen de tabiatıyla “ATATÜRKİYE” mi olacak?
Dâvutoğlu böylelikle ilk sıraya geçmeden önce benim sıralamamda “PKK’lılara sıcak karavana” haberi geliyordu..
“Şırnak Belediyesine ait araç, belediye yemekhanesinden PKK’ya sıcak karavana götürürken uçurumdan yuvarlandı. İki belediye çalışanı ile kılavuzluk için araçta bulunan iki PKK’lı toplam dört kişi öldü. Ölen PKK’lıların cesetlerini PKK’lılar aldı. İki belediye çalışanının cesetleri de jandarma tarafından kaza yerinden alınıp skandalın üzeri örtüldü”.
Demek ki sayın seyirciler…
PKK hiç “çekilmemiş”, pusuda ve “ordugâhlarında” kışı geçirmeye hazırlanıyormuş..
Belediyelerden o “ordugâhlara” günde üç öğün sıcak yemek götürülüyormuş..
Ve sınırlarda üç yüz atlı beş yüz yaya kaçakçı çetelerini her gün haber yapan yeni “sosyal paylaşım platformu”muz bunu hiç “paylaşmıyormuş”.
Dünyaya korku salan yerli malı İHA’larımız hangarlarında istirahatteymiş..
Öyleymiş ki devletin yollarından, devletin güvenlik güçlerinin yol/trafik kontrolüne hiç takılmadan günde üç öğün sıcak yemek, hem de belediyelerden taşınabiliyormuş..
Ve “başka kim bilir daha neler” taşınıyormuş?
Listemde böylelikle Baydemir’in “Buranın adı Kürdistan’dır” lâfı “ne yazık ki” kendisine ancak “üçüncü sırada” yer bulabiliyordu.
Bu fotoğrafta, Diyarbakır’da hep “ağzı kulaklarda” görüntü veren Barzani hiç önemli değil..
O sadece bir figüran.. Talabani ile beraber Mezopotamya’nın en muteber oryantal/isti…
Peki, Baydemir kim?
Birkaç sene önce ekranlardan gözümüzün içine baka baka “Has..tir”li, “meşe dallı” düetler yapan malûm şahsiyet..
Bu lâfları yiyip de kendisine “danışıklı” itibar gösterirsen; yeri geldiğinde taşı gediğine koymasına nasıl engel olabilirsin?
Ve nihayet “haritalar”…
Kışanak kendi haritasını elinde sallayarak ne demişti?
“Bizim çetrefilli, anlaşılması zor bir yolumuz yok. Dümdüz bir yolumuz var. O da demokratik cumhuriyet, özerk Kürdistan’dır. Artık 21’inci Yüzyılda bir tek kişinin ağzından bir ülke yönetilemez. Bu yetkileri yerellere, bölgelere devredeceksiniz, demokratik bir sistemi kabul edeceksiniz. Biz Kürt halkı olarak kendi özerkliğimizi, dilimizi, tarihimizi özgürce yaşamak istiyoruz. Ama bu yetmiyor. Herkes kendi özerkliğini, özgürlüğünü yaşamalıdır.”
“Özerk Kürdistan istiyoruz” diyen Kışanak’ın elinde tuttuğu harita, Meclis’teki bütçe görüşmeleri sırasında kalkınma bölgelerinden bahsedilirken gösterilmişti.
Kışanak’ın kalkınma bölgeleri sınırları dışında çerçeve içine alıp, kırmızıya boyadığı alanda Türkiye Cumhuriyeti’nin 15 ili bulunuyor. “Özerk Kürdistan istiyoruz” çıkışıyla örtüşen bu haritadaki iller ise şu şekilde:
Şanlıurfa, Mardin, Şırnak, Hakkari, Diyarbakır, Batman, Siirt, Bitlis, Muş, Bingöl, Ağrı, Van, Iğdır, Kars, Ardahan.
Bir diğer haritayı da Saygı Öztürk dillendirdi..
“BDP’li milletvekilleri başta Diyarbakır olmak üzere Doğu ve Güneydoğu’daki bir çok il ve ilçenin adının Kürtçe olarak değiştirilmesi için teklif verdi. TBMM Başkanlığı’nın içeriğindeki Kürtçe isimler ve ‘W,X,Q’ harfleriyle birlikte işleme koyduğu yasa değişikliği tekliflerine göre değiştirilmesi istenen iller için önerilen isimler şöyle:
Diyarbakır: Amed, Van: Wan, Bitlis: Bedlis, Hakkari: Colemêrg, Bingöl: Cewlihg, Erzurum: Erzerom, Sur: Dikran Amed, Bağlar: Rezan, Yenişehir: Bajare Nuh, Silvan: Miya Farqin, Kulp: Pasur, Dicle: Piran, Adilcevaz: Elcewaz, Güroymak: Norşin, Tatvan: Tetwan, Ahlat: Xelat, Tekman: Tatos, Hınıs: Xınus, Çat: Oxlê”.
Sakın aklınıza bu iki haritayı, Sevr haritası ile karşılaştırmak gibi hınzır bir fikir gelmesin..
Meydanı böyle boş bulan Muş Milletvekili Demir Çelik ne diyor, biliyor musunuz?
“ ‘Kürdistan’ Selçuklu’dan, Sultan Sancar’dan beri Kürdistan’dır. Hatta Türkler, Mezopotamya’ya, Anadolu’ya gelmeden, hatta Afrika’da, Avrupa’da, Amerika’da yaşam yokken Kürdistan’da yaşam vardı, yaşam olacaktır. Biz Kürt ulusal ittifakında, Kürdistan halklarıyla kendi öz yönetimimizle Rojava’da yaptığımız gibi öz gücümüze dayalı olarak gerçekleştireceğiz. Size rağmen kendimizi de, kentimizi de yöneteceğiz”.
O zaman, kapıyı bööööyle ardına kadar açıyorsan; şu soruyu sorma hakkını da bize vererek cevabını hazırlaman lâzım;
“Madem ‘Afrika’da, Avrupa’da, Amerika’da yaşam yokken Kürdistan’da yaşam vardı’, neden geçen binlerce yıl içinde –tek bir yıl bile- o Kürtler bağımsız, egemen bir devlet kuramadılar da hep kabile halinde yaşadılar? Yetenekleri mi yoktu, güçleri ve ehliyetleri mi”?
Bu coğrafyada, o kadar yıldır bir tek Türkiye Cumhuriyeti’ni mi dişinize uygun gördünüz de “onu bölerek devlet olmayı” düşlüyorsunuz?
Bitirirken Yılmaz Özdil’in gollük pasını değerlendirmemek olmaz;
“Efendi adammış aslında Barzani..Ben olsam, yakalamışım bunları böyle lokum gibi, Girne’yi bile isterim” diye yazmış..
Birkaç gündür Girne’de tatildeyim.. “ERBİL, DOHUK, SÜLEYMANİYE” plakalı son model lüx araçlar cirit atıyor.. İçlerinde de Barzani suratlı adamlar..
Hadi bakalım, kolay gelsin..20 Kasım 2013
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ