2002-2006 yılları arasında Riyad Uluslararası Türk Okulu’nda çalıştığını ifade eden Öğretmen Remziye Yüksel’ in Haber Erk’ te yayımlanan yazısını aşağıda gönderiyorum. Lâiklik karşıtı gelişmeler kadınlarımız tarafından dikkate alınmaz ve tepki gösterilmezse korkarım benzer yazılar on – on beş yıl sonra Türkiye’ de öğretmenlik yapacak batılı kadınların hatıralarında da yer alabilir. Atatürk kızlarına ve Türk Kadın Derneklerine sesleniyorum; Hak verilmez, alınır… Atatürk gibi bazı liderler kadın haklarını istenmeden verebilir. Ancak, Atatürk benzeri liderleri en iyimser ifade ile yüzyılda bir görebileceğimizi de unutmayalım.
Saygılar,
O.Tan
* * *
Suudilerde Kadın
Kendi mezheplerinden olmayan Müslümanları kâfir görürler.
Özellikle RESETLENME ruh hali içerisine girmek eğiliminde olanlar, ”Okumanızı şiddetle öneririm”
2002-2006 yılları arasında kadın öğretmen olarak Riyad Uluslararası Türk Okulu’nda çalıştım.
Orada yaşamayan, orada yaşananları asla hayal edemez.
Tek başına bir kadın olduğunuz için, 200 metre ilerideki bakkala ya da markete gidemezsiniz.
Şeriat mahkemelerinde, tecavüz ve cinsel tacize uğrayan kadın, hem iffetini koruyamamış, hem de koruyamadığını açıklamış olmakla suçlanır.
Yabancı kadınlar, her an kaçırılma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Suudi Arabistan’da kaldığım sürece bir kez olsun tek başıma sokağa çıkamadım.
Duvarlar arasına kıstırılmışlığın şiddetini, travmasını; balkonsuz binalarda buzlu camlı, demir parmaklıklı pencerenin ardında mahpus Suudi kadınının nasıl bir cehennemde yaşatıldığını gördüm, o cehennemi ben de yaşadım. Suudi şeriat, ulema fetvalarıyla yorumlanır, 10 bin polisle uygulanır.
Mutavva denilen dini ahlak polisi, kadınları hayatın her alanında gölge gibi izleyip şeriata uygun davranıp davranmadıklarını denetlemektedir.
Kadın, abeye denilen dış giysiyle tepeden tırnağa örtünmek ve peçe takmak zorundadır. Görevi, evde kalıp çocuklarına bakmak ve kocasını efendi bilip, kulluk kölelik etmektir. İtaatkâr, minnettar, fedakâr, suskun, kaderine boyun eğen kadın, iyi kadındır. Sadece ticaret odaları seçimlerinin serbest olduğu bu ülkede, Suudi kadını oy kullanamaz. Kral tarafından atanan Şûra (danışma meclisi) erkeklerden oluşur.
Mahkemelerde iki kadının tanıklığı bir erkeğinkine eşdeğerdir.
Çoğu zaman tecavüz olaylarında bile kadınların tanıklığı geçerli olmaz. *** Suudi Arabistan, cinsiyet ayrımcılığını, kadını aşağılamayı kurumsallaştırıp, içselleştirmiştir.
Kadınların siyasal hakları inkâr edilir. Erkeklerin vesayeti ve velayeti altındadır. Kadının yetersiz ve aklının kısa olduğu yolundaki görüş şeriat hükmüne dayandırılır.
Şehirlerarası ve milletlerarası yolculuklara tek başına çıkması yasak olan kadınların otellerde tek başına kalmaları da ahlaka aykırıdır. Baba, ağabey, kocanın yazılı onayı olmadan yurtdışına çıkamaz. Bir erkeğin izni olmadan tedavi için hastaneye bile gidemez.
Sokakta trafik kazası geçirmiş ya da hastalanmış bir kadına eşi, oğlu ve babası dışında hiçbir erkek yardım edemez.
Birinci dereceden akraba olmayan karşı cinsler bir araya gelirse zina yapmış olurlar. Dil, ayak, göz, kulak, el zinası gibi… Ezan makamsız okunur Suudi Arabistan’da, kadın hocanın sesine âşık olmasın diye! Fotoğraf çektirmek yasak olduğu için kadınlara kimlik verilmemiştir 2007’ye kadar.
Çokeşlilik yasal, haftalık, aylık muta nikâh, yani geçici evlilik yaygındır.
Bu da fuhuşun yasallaştırılmış şeklidir. Ama kürtaj yasaktır. Kız ve erkek çocuklar ayrıştırıldığı için, gençler arasında aynı cinse özenti yaygındır.
Sokaklarda kız erkek el ele dolaşamaz, ama el ele dolaşan erkekler görebilirsiniz. Kız öğrenciler eğitimlerinin hiçbir aşamasında erkeklerle aynı sınıfta okuyamazlar.
Kadının siyasete atılması, Suudi ulemasına göre şeytan işidir. Suudiler, İslamın içinden ortaya çıkmış tüm mezhepleri reddederler.
Kendi mezheplerinden olmayan Müslümanları kâfir görürler.
Sanata ve felsefeye düşmandırlar. Yapılar, kişiliksiz görkemiyle krallığın gücünü simgeler.
Suudi Arabistan’da geçirdiğim süreç, benden çok şey götürdü, ancak düşünmemi de sağladı. Kadın sorunları üzerinde daha çok düşündüm, kafa yordum.
Laikliğin geçerli olmadığı bir ülkede demokrasiden söz etmenin mümkün olamayacağını öğrendim. Şeriatla yönetilen İslam ülkelerinde, kadın yaşamının işkenceye eşit olmadığını bana kimse söyleyemez!
Zekiye Yüksel*