ABD’nin savaşın ardından oluşturduğu yapıda etnik-mezhepsel ayrımlara yaptığı vurgu, Irak Federasyonu’nun tek bir kimlik etrafında bütünleşmesini zorlayan başlıca unsurdur.
ABD’nin tetiklediği Arap ülkelerinin etnik ve mezhepsel temelde çözülmesi ve istikrarsızlığa sevkedilmesiyle yeni Ortadoğu öngörüsü de Irak’ta sürdürüldü.
Osmanlı’dan beri ülkeyi yöneten ve ABD işgali sırasında El Kaide ile radikalleşen Sünni azınlık ile işgal sırasında kazanımlarını korumanın peşinde gerekirse ülkenin üçe bölünmesini dahi kabul eden Şii ve Kürt grupları arasında oluşan güçlü ayrışma potansiyeli, Irak’ı bir arada tutan zayıf iç dinamikler yüzünden her grubun geleceğini dış dinamiklerde aramasına yol açtı.
*
Bu süreçte ABD’nin İslam Birliği ütopyası ile sırtını sıvazladığı Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu,Türkiye Dış politikasının yelkenlerini “Bölgeyi kazanırsak petrolü ve Misak’ı Milli topraklarını da kazanırız ” gazıyla şişirmekteydi.
24 Temmuz 2009’da,”Irak’la oluşturduğumuz Stratejik İşbirliği Konseyi’ni Suriye ile de kuracağız. Benim icracı 8 bakan arkadaşımla Dışişleri’nde yaptığım toplantının hedefi de buydu. Bu yöntemle komşularımızla, ‘sıfır problem’ hedefine dayalı bir ilişki geliştireceğiz ve bu ilişkileri maksimum düzeyde tutacağız. Şimdi Türkiye ile Suriye arasında ortak kabine toplantısını hazırlıyoruz. Hedefimiz iki devlet, bir kabine modeli ile çalışmak. Ekonomiden güvenliğe her alanda. Bu modeli Irak ve Suriye’den başlayarak hayata geçireceğiz. Bütün komşulara yayılacak. Özellikle icracı bakanlıklarımız Irak ve Suriye’deki muadil bakanlıklarla yılda birkaç kez işbirliği amaçlı olarak bir araya gelecek ve toplantılar yapacaklar. Bu aşamadan sonra başbakanların ortak başkanlığında mini kabine toplantıları düzenlenecek. Ve her alanda ortak adımlar atılacak” diyordu…
*
Nitekim Irak’ı birlikte tutan unsurların dağılmasıyla oluşacak istikrarsızlık,çevreye yayılabilir çatışma riski ve Kürtlerin konumuyla “Bölgeyi kazanırsak petrolü ve Misak’ı Milli topraklarını da kazanırız “çerçevesinde ilgilendi.
*
Hem, olası bağımsız bir Kürt devletinin milliyetçi ve ayrılıkçı etkilerinin Türkiye Kürtlerine sirayet etmesiyle oluşacak asimetrik tehdite tedbir aldı!
Bağımsız devlet gibi davranan Mesud Barzani liderliğinde Kürt yönetiminin -bir taraftan,Türkiye ile düştüğü herhangi bir ihtilafta sorumluluğu merkezi Irak’a yıkan -öte taraftan,çeşitli ülkeleri arkasına alarak diplomatik gücünü arttıran bir politika takip etmesine karşı, Kürt Yönetimini sosyo-ekonomik kuşatmaya alarak etkisizleştirmeye çalıştı.
Hem de Irak Federasyonu’nda merkezi hükümetin Kürt bölgesinin tartışmalı bölgeleri,Petrol Yasası ve Kerkük-Musul gibi ağır sorunları çözeceğine, Irak’ın toprak bütünlüğüne ve geleceğine sahip olacağına dair inancını tükettiği varsayımıyla, sorunların çözümünde etkin olabilmeyi teminen Sünni mezhebi teşvik etti, destekledi.
*
Ne merkezi Irak’ta ne de diğer parçalar nezdinde diplomatik bir kazanım sağlayamadı -aksine,dış politikasında Irak ile cepheleşti.
*
Dışişleri Bakanı Davutoğlu -bugün,Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari’nin konuğudur.
Görüntüde ilişkilerin hiçbir gelişmeden etkilenmeden en üst düzeyde ve en geniş kapsamlı olarak süratle geliştirilmesi : Türkiye’nin bütün kesimleri kucaklamak isteğiyle karmaşık sosyal yapıya sahip olan Irak’ta 30 Nisan 2014’te yapılacak özgür seçimler : Suriye bağlamında gittikçe tırmanan ve mezhep çatışmasına yönelme potansiyelinde bir konjonktürün Irak’ta oluşmaması konularında görüşmek ve yeni bir sayfa açmak için Bağdat’ta bulunuyor!
*
Herkes dünyanın dört bir yanından İstanbul’a gelen, Gazi Antep ve Hatay merkezde ağırlanan,teçhiz edilen ve yönlendirilen -sonra, Suriye’ye ve Irak’a sokulan ve El Kaide terör örgütüne katılanların işledikleri katliamları biliyor.
Bir gün önce Irak Başbakan Yardımcısı Hüseyin Şahrestani’nin “Çevre ülkelerinden Suriye’ye sokulan silahlar Kaide ve Nusra gibi terör örgütlerine gidiyor, oradan da bizim ülkemize geliyor” ifadesine -rağmen,
Üstelik Davutoğlu’nun hükümetinin Merkezi Irak Hükümeti’nin idama mahkum ettiği eski cumhurbaşkanı Haşimi’yi hâlâ misafir ederken,
*
O, “İki ülkenin Suriye’deki gelişmeleri kendi aralarında istişare etmeleri ve bu istişare neticesinde de çözümün bir an önce bulunması ve akan kanın bir an önce durması için işbirliği yapmaları doğaldır.
Türkiye’deki kamplarda ve Türkiye’den bu aşırı gruplara giden tek bir yardım yoktur.Türkiye her hangi bir şekilde ne kendi ülke topraklarında ne de çevresinde her hangi bir şiddet faaliyetine müsamaha göstermez.
Suriye’deki kaos ortamından istifa ederek bu durumu istismar etmek isteyen aşırı gruplar hem Türkiye hem de Irak için aynı ölçüde tehlike ifade ediyor.
Bizim bir an önce Suriye’nin istikrara kavuşması ve Suriyeli kardeşlerimiz üzerindeki bu zulmün sona ermesi için uluslararası toplumla çalışma irademiz var.
Tabii görüş ayrılıklarımız olabilir, ama bunlar dahi işbirliklerimize bir zemin teşkil eder” diyor…
*
Cenevre II Barış Konferansı ile Suriye iç savaşının önlenmesi,yeni Suriye’nin kurulması -giderek, İran’ın nükleer programının engellenmesi ve Sünni-Şii ekseninin lağvedilmesiyle Bağımsız Kürdistan Devleti ile Irak Devleti arasında toprak sınırının belirlenmesi sürecine yürünürken,
Davutoğlu, Bağdat’ta Irak Başbakanı Nuri el-Maliki’yi de Türkiye’ye davet ediyor!
*
Davutoğlu,Irak Anayasası’nda Kürt Yönetimi sistemine dahil olmayan yerleşim alanlarının ve Musul-Kerkük sorununu bağlayan durumun referandumla netleşmesini öngören 140.maddesine oynuyor.
Madde Ortadoğu’nun yeniden belirlenmesinin kilidi gibidir; ABD bu maddeyi Türklere ve Kürtlere karşı koz kullanırken,Türkiye maddenin uygulanması halinde -güya,Federe Kürdistan’ı işgal etme noktasındadır.
Barzani ise 140. Maddeyi uygulamaya çalışmaktan çok bunu ABD’nin Ulusal Güvenlik Stratejisi yararına Kürt Hareketinin terörizmden demokratik siyasete evrilmesi için kullanıyor.
*
Davutoğlu -şimdi,Kuzey Irak Kürt yönetimi üzerinde kurduğunu varsaydığı ipotekten hareketle Irak hükümetine bir “Kazan-Kazan” teklifinde bulunuyor.
Kuzey Irak Kürt Yönetimi bölgesinde hidrokarbon kaynakları üzerinde ticari haklar elde etmeye, kaynakları toprakları üzerinden batıya akıtmaya -bu suretle, Musul-Kerkük’te sosyo-ekonomik genişlemeye rıza gösterilmesini -aksi takdirde, Irak Kürdistan ile Federal Irak arasında sınırı belirleyen 140.madde ile Kuzey Irak Kürt Yönetiminin bağımsızlık girişimine ve 30 Nisan 2014 seçiminde Sünni mezhebe oynayacağını ima ediyor.
*
Dışişleri Bakanı Davutoğlu -bu kez, Cenevre II Barış Konferansı ile yürüyecek yeni Ortadoğu sürecinin bir ABD-Rusya ortak yapımı olduğunu,bu bağlamda Rusya’yı, Rusya-İran,Rusya-Irak,İran-Irak ve bir dolu pozisyonu daha hiçe sayıyor.
Yeni Suriye’nin kurulmasına ilişkin bağlayıcı kararın alınmasında,işlenen hukuk ihlallerinden Esad rejimi kadar muhalif tarafları,teröristleri destekleyen hükümetinin payına düşeni üstlenme halinden kıvırıyor.
Sığ dış politikasıyla Bağdat’ta Türkiye’ye son darbeyi vururken, dünyaya zavallı bir görüntü veriyor.
*
Barzani, Başbakan Erdoğan ile görüşmeye Diyarbakır’a geliyor…
13.11.2013