CEHENNEME GİDEN YOLUN TAŞLARI
Hüseyin MÜMTAZ
Kürdistan cephesinde yollar yürümekle değil, dörtnala gidildiği için aşınıyor..
Birbiri ardına (ilk defa) Amerika, Nusaybin’de (“Duvar/Sınır” Mitingi) ve Ankara’da, (hayret “Ankara’da”) yoğun katılımlı toplantılar yapılıyor, amaçlar dillendiriliyor.
Nusaybin’de, “1914’te çizilen sınırlarla dörde bölünen Kürdistan’daki halkların uyandığı ve uyandığı, Kürtleri ayıran sınırların hiç bir zaman kabul edilmediği, dünyada sınırlar kalkarken, Kürdistan’ın sınırlarla birbirinden ayrılmasının doğru olmadığı”;
“Bugün dört parça Kürdistan’ın, birleştirilmesi ve Kürdistan’a özgürlük aşamasında olunduğu, Kürt halkını inkâr eden, kirli siyaset döneminin bittiği, dört parça Kürdistan’ın özgür ve demokratik bir yaşam istediği, bu yüzyılın Kürt halkının yüzyılı olduğu”;
“Sınırları çetelere açarken, bu halkın önüne duvarların örülemeyeceği” söyleniyor.
AB, Yunanistan ve Bulgaristan’ın Türkiye sınırlarını duvar, hendek, tel örgü ile geçilmez kılarken Türkiye’nin Suriye sınırında kendisini radikal dinci ve ayrılıkçı unsurlar ile yabancılardan ayırmaya kalkması kabul edilmiyor.
Amerika’da daha da ileri gidiliyor, ”Kürtlerin Ortadoğu’da rol modeli olarak görülmeleri gerektiği” ve “Kürtlerin zamanının geldiği” ifade diliyor.
Sonra Ankara’da toplanılıyor..
“Dört parça”nın “bir parçası”nın bulunduğunu iddia ettikleri devletin başşehrinde..
Ankara’da, “dört parça”daki Kürt ayrılıkçı hareketinin iki tam gün boyunca çeşitli boyutlarda propagandası yapılırken;
Şak diye “Kuzey Suriye Otonom Kürt Yönetimi”nin kurulduğu haberi geldi.
“Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi” de aynı şekilde kurulmuştu.
Her ikisi de Amerika’nın desteği ile.. Önce Saddam’ı 36’ıncı Paralel’in kuzeyine sokmayarak, İncirlik’e konuşlu “Çekiç Güç” sayesinde Barzani şimdiki duruma ge(tiri)ldi.
Sonra, yine güney Anadolu’ya konuşlu “uluslararası –sivil- yardım kuruluşları” sayesinde Esat “bölgeye” sokulmadı ve “Rojava” vücut bul(durul)du..
Hayırlı ossun..
Bahsedilen, hayli zamandır dillendirilen “4 Parça”nın “2 parçası” böylece ve bağıra çağıra hayat bulmuş durumdadır sayın seyirciler..
Şimdi bize sadece, geriye kalan “iki parça”nın gözümüzün içine baka baka “yeşermesini” seyretmek kalıyor..
Ankara’daki Kürt Konferansı’ndan bahsediyorduk..
Kürtler Ankara’da iki gün boyunca “Barış, Demokrasi ve Çözüm Modellerini” tartışmışlar.
Ortadoğu’nun geleceğinde Kürtlerin oynayacağı entegrasyon süreci ve Kürtlerin tüm haklarının verilmesi gerektiği vurgulanmış.
“İnsan hakları savunucusu” Avukat Redif Mustafa, “Suriye’deki Kürtlerin hiçbir hakkı yoktu” demiş.
“Ulusal güvenlik uzmanı” Necdet Akrawi “Süreç içinde atılan adımların taktiksel olması durumunda olumlu bir sonuca evirilemeyeceğini ama stratejik bir yaklaşımın daha olumlu sonuçlar getireceğini” dile getirmiş.
“İnsan Hakları Savunucusu” Sebih Ataç, “Bugün gelinen noktada tek Kürdistan kurulmasındansa Kürtlerin yaşadıkları ülkelerde söz sahibi olarak bir entegrasyonun başlatıcısı olmalarının daha sağlıklı olacağını” dile getirmiş.
“3’üncü Parça” İran’ın Kürdistan Azadi Partisinden Huseyin Yezdan, “Aynı suçtan yargılanan kişilere farklı muameleler yapılıyor. Tahranlı işlerse beraat olurken aynı suçu bir Kürt işlediğinde sonucu idam oluyor. Çözüme yönelik hiçbir adım atılmıyor. Tamamen güvenlik ve askeri bir çözüm olarak öldürmeyi ve yıldırmayı siyaset edinmişler” diyor.
Aslen Arap olduğunu Kürtçe de bildiğini dile getireren Prof. Dr. Mithat Sancar; “Nusaybinliyim. Ailemden birçok kişi Kamışlo’dadır. Kamışlo Nusaybin’den ayrı bir yer değildir. Rojava dediğiniz yer başka bir ülke değil, başka bir yer de değil. Bu sınırlar dışardan alınmış ama kabul etmediğimiz bir şey. Yaşadığımız dönem Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesi dönemidir. …. ‘Ortadoğu barışçıl yolla mı şekillenecek, yoksa kanlı bir şekillenme mi olacak?’ Rojava’da başlayan savaş Suriye’nin iç savaşı değil Ortadoğu’nun şekillenme savaşıdır. Daha küçük devletlere mi bölünecek, mezhebi veya etnik yeni devletler mi çıkacak? Ya da mevcut devletlerin ötesine geçecek bir düzen mi olacak? Birlikler mi kurulacak? Tabi bu uzun vadeli bir şey. Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesi Kürtler üzerinden olacaktır. Siyasi askeri ve başka açılardan Kürtler hesaba katılmak zorundadır. ….. Kürtler olabilecek en geniş birliktelikleri savunmak zorundadır. Kürtlerin bağımsız bir devletinden öte bulundukları ülkelerde söz sahibi olmaları bir entegrasyonu sağlar. Bu Kürtlerin kendilerini yönetmek hakkından vazgeçmeleri anlamına gelmiyor. AB ulus devlet birliğidir. Bu Ortadoğu’ya yabancıdır hatta Ortadoğu’nun genetiğini bozmuştur. Şu süreçte Kürtler geliştirecekleri modelle yeni bir örneğin öncülüğünü yapabilirler” diyor.
Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi Hüseyin Şeyhanlıoğlu, “Siyaset biliminde bir teori var; deniyor ki ‘Dünyaya hâkim olmanın yolu Ortadoğu’ya hâkim olmakla mümkündür.’ Ben de şöyle diyeyim Ortadoğu’ya hâkim olmanın yolu Kürtlere hâkim olmakla olur. Moğollar ve haçlılar dönemi hariç Ortadoğu’da istikrar vardı. 1900lerden sonra İstikrar tekrardan bozuldu. Ulus devletlerin sonucuydu bu bozulma” diyor.
Vay anasına sayın seyirciler..
Bu coğrafyada vâr olduklarını iddia ettikleri şunlarca yıldır tek bir yıl boyunca bile kendi başlarına hükümran bir devlet kuramamış olan muhteremler meğer ne büyük siyasi bir güçmüş de bir tek bizim haberimiz yokmuş!
Rojava’dan toplantıya katılan Fehime Eli “Bizler Kürdistan’ın 4 parçası olarak buradayız. Biz sınır olmadan iki tarafa da geçmek istiyoruz. Türk kardeşlerimiz ve Arap kardeşlerimiz bizi karşılasın isteriz. Ben de o zaman demeliyim ki kardeşlerim beni karşılamış. Zihinlerdeki sınırların da kalkmasını istiyoruz. Rojava halkı kendilerine yetecek bir yaşama sahipler, zor bir yaşam ama ona sahipler. Rojava halkı birbirine sahip çıkıyor ve istiyorlar ki diğer kardeşleri de ona sahip çıksınlar” diyor.
Yine “3’üncü Parça” İran’ın, Kürdistan Demokrasi Partisi Erbil Temsilcisi Muhammed Salih Qaderi de şunları kaydediyor; “Kürt hareketi parça parça durumda. Dört parçaya bölünmüşüz. Bu toplantı birliktelik yollarını aramak için iyi bir fırsat. Bunu sağlayanlara teşekkür ederim. Doğu Kürdistan’da İran tarafından Kürtlere karşı cihad ilan edilmiş durumda. Kirli bir siyaset yürütülüyor. İran Kürtlere karşı bir mücadele içinde. İran’ın kirli politikaları devam ediyor. Kürt coğrafyasına müdahale etmek istiyor ve ediyor. Diktatör Esed ile çalışıyor. Kürtleri inkar ediyor. Güneye de müdahalede bulunmak istiyor. Biz demokratik yollarla bir siyaset yürütmek istiyoruz. Bize dayatılan usullerle değil kendi usulümüzle mücadelemizi devam ettireceğiz. Her gün idam edilen insanlarımız İran tarafından yürütülen kirli savaşın kurbanlarıdır”.
Ağzımız açık, “4 parça”nın karşılıklı düetini izliyoruz.
Bütün bunlar olurken yeni SPP (Sosyal Paylaşım Platformumuz) şöyle bir haberi “paylaşıyor”;
“10 Kasım 2013 saat 23.30 sıralarında halen ikinci Zırhlı Tugay Komutanlığı/İstanbul’da askerlik hizmetini yapmakta olan Er E.G. teröristler tarafından kaçırıldığını ve müteakiben kendi imkanı ile ellerinden kurtulduğunu beyan ederek Hakkari Çukurca Çığlı 6’ncı Hudut Tabur Komutanlığı’na teslim olmuştur. Söz konusu personel, Çığlı Jandarma Karakol Komutanlığı’na teslim edilmiştir”.
Kim demiş; “Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla örülmüştür” diye?
Halt etmiş…
“Ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütün olan devletimin” bir parçasının ayrılarak “4 parçalı Kürdistan”a iltihak etmesinin yollarını araştırmak nasıl “Barış, Demokrasi ve Çözüm Modeli” oluyormuş, bir türlü anlayamıyorum.. 13 Kasım 2013
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ