Kıbrıs’ta futbol ve çözüm

KKTC hakkında Akit Gazetesi’nde çıkan bir habere göre “Ada, adeta Siyon sermayesinin cirit attığı bir kara para merkezi haline gelmiş. Belgeler, sadece Kuzey Kıbns’ta, kara paranın döndüğü kumar işinden, kadın ticaretinden beslenen eğlence sektörüne kadar birçok alanda yüzlerce İsrail menşeili şirketin faaliyet gösterdiğini ortaya koyuyor. Finanstan marina işletmeciliğine, yönetimsel danışmanlıktan hastaneciliğe kadar stratejik alanlar dâhil hemen her sektörde faaliyet gösteren siyon sermayesinin Kıbns’ı adeta kendisine bir üs olarak seçmesinde, Türkiye ile bozulma eğiliminde olan ilişkilere karşı bir mevzi kazanma düşüncesinin etkili olmuş olabileceği değerlendiriliyor. Zira İsrail uyruklu sözde ‘işadamlannın’ adaya sızmaları son yıllarda yoğunlaşmış durumda. İsraillilerin adayı seçmelerinde bir diğer faktörün ise, İslam ülkeleriyle yapmak istedikleri ticareti bir İslam ülkesi üzerinden daha kolay gerçekleştirebileceklerini düşünmeleri olduğu belirtiliyor”.

Yukarıda haberin yazılış şekli ile aynı görüşte olmak zorunda değiliz. Ancak KKTC’nin “İsrail kökenli şahısların” bol ziyaret ettiği ve haberde dile getirildiği gibi “İsrail’in çıkarları doğrultusunda kullanılmaya” çalışıldığını görmemek için kör olmak gerekiyor.

İsrail kökenli “işadamları” ya da “işadamı” kartviziti kulllanan şahıslar, onlar aracılığı ile para kazanmak amacında olan “yerliler” ile son yıllarda “aşırı enerji” harcamaktalar. Türkiye’nin bu alanda sorumluluk taşıyan kurumları kesinlikle uyumuyorlardır. Bunda en ufak bir şüphem yok.

Ancak şu da bir gerçekki KKTC hali hazırdaki “kumar ve fuhuş” imajıyla sadece İsrail’lilerin ilgisini çekmemekte. Örneğin “tüp bebek üretimi” alanında da Türkiye’de ya da AB ülkelerinde “etik olarak imkansız” olanın KKTC’de “mümkün” olduğu (öyle mi bilmiyorum) anlatılmakta bir çok Avrupa ülkesinde.
KKTC’nin bu örneklerde de ortaya çıktığı gibi ana sorunun “tanınmayan bir ülke” olması ve “tanınmayan bir ülke sınırları içinde başka yerlerde yapışamayanların sınırlarını zorlamakta olmaları”.

Bu durumdan aklı başında her KKTC vatandaşı çok rahatsız.

Onlarca yıl özellikle 2002 öncesi Türkiye’de egemen olan “kemalist oligarşinin” başını çektiği “en iyi çözüm çözümsüzlüktür” politikası KKTC’yi bazı alanlarda ABD-Meksika sınırındaki Meksika kasabalarını andırır hale getirmiş durumda.

KKTC halkının ezici çoğunluğu ülkelerinin “kumar ve fuhuş” diyarı olarak anılmasından çok rahatsız.
Ancak öte taraftan özellikle “gece klüpleri” diye tanımlanan işyerleri işleticilerinin KKTC Politikası üzerinde etkili konumda olmaları bu durumun değişmemesini de beraberinde getirmekte. Son yıllarda özellikle Türkiye’nin bu konudaki katı tutumu sayesinde KKTC polisinin bu sektöre yönelik baskısı artsa da sorun çözülebilmiş değil. Acı tarafı bu sözünü ettiğimiz “gece klüplerine” özellikle Türkiye’den “kumar oynamak amacıyla gelen müşteri grubunun içinde bir kesimin abone” konumda olması.

Yani KKTC’nin var olan “kumar ve fuhuş” sorununun sürmesinde Türkiye’den “müşteri” olarak gelenlerin payı hiç de az değil.
Bu nedenle Türkiye’den bakarak KKTC’yi eleştirenlerin Türkiye’den her hafta sonu akın, akın “kumar oynamak” için adanın kuzeyine gelenleri unutmamaları doğru olur.

İşte tüm bu sözünü ettiğim hali hazırdaki sorunun aslında tek çözümü “Kıbrıs Sorunu’nun Çözümü” olurdu.
Kıbrıs Sorunu’nun hem Kıbrıslı Türkler hem de Kıbrıslı Rumlar için “adil” bir çözüme kavuşması adanın kuzeyinin de “işleyen kurallara” ve “AB standartlarına” kavuşması demektir.

AB üyelik adayı Türkiye için “tabu” olan bir çok “yasak” hali hazırda KKTC’de “kimseyi” ilgilendirmeyen “olanak” konumunda. Adada çözüm bir anda bir çok düzensiz, kontrolsüz durumun “yoluna girmesi” olarak KKTC vatandaşının günlük yaşamını rahatlatan bir gelişme olacaktır.
“Kumar”, “fuhuş”, “tüp bebek” ve benzeri konular AB’de “ne kadar” ve “nasıl” mümkünse KKTC’de de öyle olcaktır.
Örneğin şu anda Almanya’da “doktora satarak” aslında KKTC Üniversiteleri’nin imajına zarar veren bazı Alman “asalak” işadamları kendilerine “yeni ülkeler” aramak zorunda kalabilirler. Bu hiç üzücü bir durum olmaz.

Çünkü bu gibi konuları “istismar” edenlerin istismar edecek ortam bulamamaları Kuzey Kıbrıs’ta yaşamın her alanında kaliteyi de arttıracaktır.
Dünya değişti. Dengeler ve çıkar ilişkileri dünkünden çok daha farklı.
Kıbrıs adasının çevresinde özellikle denizin altında var olduğu bilinen enerji kaynaklarına yönelik çok uluslu yatırımlar da bu topraklarda huzura ihtiyaç duymaktalar. Bu ise çözümüm dünya genelinde destek bulması için büyük bir şans.
Türkiye zaten 2002 yılından itibaren adada “adil bir çözüm” politikasını kararlı bir şekilde sürdürmekte. Yunanistan’ın ve ardından “Kıbrıs Cumhuriyeti” adını kullanan Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’nin ekonomik olarak “iflas” etmeleri hem “çözüm” isteyen Türkiye’nin hem de günümüzdeki çıkarları gereği “çözüme” ihtiyaç duyan ABD, Rusya ya da İngiltere gibi ülkelerin ve de AB’nin elini güçlendirmiş durumda.
İşte bu aşamada Kıbrıs’ta Çözüm belki de ilk defa bu derece “reel politik çıkarların uyuşması gereği” gerçekleşebilir bir hedef konumunda.
KKTC’de hali hazırda toplum temsilcisi olan ve “çözüm karşıtı” olarak isim yapmış olan Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’da artık bu gelişmeyi “engelleme” şansına sahip değil. KKTC’deki koalisyon hükümetini oluşturan ana parti CTP-BG bu konuda Türkiye ile tam bir ahenk içinde.
KKTC halkı ise haklı olarak “artık kendi yağıyla kavrulabileceği” ve de “düne kadar Türkiye’den gelen paraları dilediği gibi kontrolsuz harcayan hanedan ailelerinin sistemine mahkum” yaşamak zorunda olmadığı bir düzenin özlemini duymakta.

Dün Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu Başkanı Hasan Sertoğlu’nun, Rum Futbol Federasyonu (KOP) Başkanı Kostakis Kutsokumnis, FIFA Başkanı Sepp Blatter ile UEFA Başkanı Michel Platini ile birlikte bir anlaşmaya imza koymasını da bu özlemin pratikte “adil çözüm arayışları” olarak değerlendirebiliriz. Bu anlaşmaya göre, Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu KOP’un üyesi olurken, futbol takımları KOP’un dolaylı üyesi olacak. Futbolun organizasyon, kontrol ve yönetimi KOP’ta olurken, KOP aynı zamanda FIFA ve UEFA’nın resmi üyesi sıfatıyla Kıbrıs’taki tüm uluslararası futbol organizasyonları konusunda yetkili olacak. Anlaşma metni özellikle “adil olmaması nedeniyle” sıkıntılı olsa da Kıbrıs’ta Çözüm yolunda atılmış “cesur” bir adım bu.
Hasan Sertoğlu’nu “belden aşağı bir şekilde yaylım ateşine tutanların” bazılarının “çözümden ödü kopanlar” olduğu gerçeğine rağmen dünden beri KKTC’de yaşanmakta olan tartışma da her görüşün dile getirilmesi ise bence demokrasinin gereği. “Kıbrıs Türktür, Türk kalacaktır” sloganları ile varılacak bir hedef olmadığına göre cesur adımlar ile anlaşma ortamlarını zorlamak yanlış olmayacaktır.

Türkiye’nin AB yolunda ilerleyişi, hem Türkiye’nin hem de Kıbrıslı Türklerin sağlıklı ekonomik ilişkilere sahip olması, Kuzey Kıbrıs’ta yaşamakta olan insanlarımızın “tanınmayan bir ülkede yaşamanın verdiği sorunlarından” kurtulabilmeleri, Kıbrıslı Türklerin ve Rumların adil bir ortaklık çatısı altında ortak çıkarlara sahip olabilmeleri, Ege’de ve Trakya’da Türkiye ve Yunanistan’ın diyalog yoluyla karşılıklı huzura kavuşmaları, Doğu Akdeniz’de huzur, İsrail gibi bir ülkenin fırsatı istismar edememesi, Kıbrıs’ın enerji kaynaklarının adil bir şekilde değerlendirilmesi, adanın ortak yaşamsal (su gibi) sorunlarının birlikte çözülebilinmesi ve çözümlerin paylaşılabilinmesi ve daha nice sıralayabileceğimiz neden için Kıbrıs’ta Çözüm acilen gerekiyor.
Türkiye’nin Kıbrıs’ta adil çözümü öngören Kıbrıs Politikası’nın başarısı yaşamakta olduğumuz coğrafyada en az Kürt Sorunu’nun barışçıl çözümü kadar müthiş bir olay olmaya aday. Ve ilk defa bu hedefe çok yakınız.

İsrail kökenli “işadamları” ya da “işadamı” kartviziti kulllanan şahıslar, onlar aracılığı ile para kazanmak amacında olan “yerliler” ile son yıllarda “aşırı enerji” harcamaktalar. Türkiye’nin bu alanda sorumluluk taşıyan kurumları kesinlikle uyumuyorlardır. Bunda en ufak bir şüphem yok. - 140203kibriss hlarge